Translation of "Güç" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Güç" in a sentence and their japanese translations:

Tayfun güç topladı.

台風が勢いを増した。

Burada tutunarak güç kaybediyorum.

握る力がなくなってきた

İyi dostlarımdan güç alırım.

そして俺の友達

çünkü güç tüketicinin elinde.

消費者には力があるからです

Artık güç dengesizliği kurulmuştu,

ここで 不平等な力関係が 成立してしまいました

Güç ve para ayrılmaz.

金と権力は、切り離せない。

Bilginin güç olduğuna inanıyorum.

知識は力なりというのは私の信念だ。

O güç-düşkünü biridir.

彼は権力欲の強い人間だ。

Nükleer güç çağında yaşıyoruz.

私達は原子力時代に生きている。

Tom'un gözlerinde güç vardır.

トムの目には力がある。

Bunlar hakkında konuşmak oldukça güç,

こうした話の多くは 言う側にとっても重苦しいし

Güç iyileşmesine kronik yara denir.

傷が正常に治らないことです

Manyetik güç, mekanizmayı tahrik eder.

- その機械装置は、磁気の力で動く。
- その機械は磁気の力で動く。

- Tekne güç için bir motor kullanır.
- Tekne güç kaynağı olarak bir motor kullanıyor.

そのボートは動力にモーターを使用している。

Olduğumuz noktayı etkileyecek güç hepimizde var,

われわれ誰もが 今いる場所で 力と影響力を持っています

Anlaşılması güç olduğu için size okuyacağım.

読んでみますが とても複雑なのです

O beni güç bir durumda bırakırdı.

それでは私の立つ瀬がない。

Tayfun Kyushu'ya doğru giderken güç kazanıyor.

台風は発達しながら九州方面に向かっています。

Sonunda kazanacak olan güç değil adalettir.

最後に勝つのは正義であって力ではない。

O güç cinayet davasını hatırlıyor musunuz?

あなたはあの不可解な殺人事件を覚えていますか。

Peki sizce hangi atıştırmalık bize güç verir?

どっちの食べ物で 元気を出す?

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

同時に誇らしく語ったことが

- İnanması güç geldi.
- Ona inanmayı zor buluyorum.

君の言うことは信じがたい。

Adam güç kazanmak için çok para kullandı.

その男は権力を得るために多額の金を使った。

Güç bela okula varmıştım ki zil çaldı.

私が学校に着くか着かぬうちにベルがなった。

Modern şiir genellikle anlaşılması en güç olandır.

現代詩はしばしばきわめて難解だ。

O, 5,000 askeri olan büyük bir güç.

それは五千人の兵員を擁する大部隊なのです。

Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.

家に着くとすぐ電話が鳴った。

Bu kitap atomik güç kullanımını ele alır.

この本は原子力利用を取り扱っている。

Bunu yapma nedenim ise sahip olduğum süper güç.

例の特別な力のおかげです

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

この両翼が等しく強くなければ

Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.

ロシアはもう1つの超大国として台頭していた。

- Benim için onu anlamak güç.
- Onu anlamam zor.

私が彼のことを理解するのは困難だ。

Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.

賄賂は、権力機構の成立に付随して出現する。

Benim için her zaman üç şey vardır. Ailemden güç alırım.

俺にとっては3つある まずは自分の家族だ

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

‎体重はどんどん減り ‎体力が失われていく

- Tom ucu ucuna ölümden kaçtı.
- Tom güç bela ölümden kaçtı.

トムは一命をとりとめた。

Ki bu konsept kontrol etmek için sadece üç vat güç kullanıyor

制御するのにたった3ワットしか使わないのに

İlerleme bizi yükselten gizemli bir güç veya bir tartışma platformu değil.

進歩は神秘的な力でも 弁証法的に 我々を向上させ続けるものでもありません

- Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Geç olsun da güç olmasın.

- 遅くなっても何もないよりはまし。
- 遅くともやらないよりはまし。
- 遅くともしないよりまし。
- 遅くても来ないよりまし。
- 遅くてもしないよりはまし。
- 遅くともなさざるにまさる。

Prens III. Vasili döneminde, Moskova toprak ve güç olarak büyümeye devam etti

ヴァシーリー3世の下、モスクワはその勢力を さらに拡大していく

Akira Asada tarafından yazılan " Yapı ve Güç- Göstergebilimin ötesi" ni okudunuz mu?

浅田彰の『構造と力―記号論を超えて』を読んだことがありますか?

- Tanrı bize aşık olma gücünü verdi.
- Tanrı bize sevmek için güç verdi.

神は我々に愛する力を与え給うた。

Aya gidip gelirken üç astronot için yakıt, güç, kaynak ve yaşam alanı sağlayacaktı

それは、3人の宇宙飛行士 が月 を 行き来する ときに、燃料、電力、物資、生活空間を提供します

Önümüzdeki yıllarda Davout için sevgi dolu bir evlilik ve büyük bir güç kaynağı oldu.

それは愛情深い結婚であり、今後数年間でダヴーにとって大きな力の源であることが証明されました。