Translation of "Düşünmek" in Italian

0.009 sec.

Examples of using "Düşünmek" in a sentence and their italian translations:

Yeniden düşünmek isteyebilirsin.

- Potresti volere ripensarci.
- Potreste volere ripensarci.
- Potrebbe volere ripensarci.

Onu düşünmek istemiyorum.

- Non voglio pensarci.
- Io non voglio pensarci.

Düşünmek acı veriyor.

Pensare fa male.

Düşünmek değil çalışmak zorundasın.

- Devi lavorare, non pensare.
- Dovete lavorare, non pensare.
- Deve lavorare, non pensare.

Teknolojinin bizi kurtaracağını düşünmek kibirdir.

È arrogante pensare che la tecnologia ci salverà.

Tom durmak ve düşünmek istedi.

Tom voleva fermarsi e pensare.

Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.

- Dobbiamo pensare ai nostri figli e ai nostri nipoti.
- Noi dobbiamo pensare ai nostri figli e ai nostri nipoti.

Tom bunun hakkında düşünmek istemiyordu.

- Tom non voleva pensarci.
- Tom non ci voleva pensare.

Olumsuzca düşünmek alışkanlık haline gelebilir.

Pensare negativamente può diventare un'abitudine.

Ona ne söylemek istediğimi düşünmek zorundayım.

penso a ciò che voglio che esprima.

Yok olacağını düşünmek beni dehşete düşürdü.

venissero sostituiti da una nebbia vagante.

Ne olacağını düşünmek üzerine ağırlıklarını koydular.

su ciò che sarà la tecnologia dell'IA del futuro.

Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

Il solo pensiero di un serpente mi fa venire i brividi.

Tom artık bunun hakkında düşünmek istemiyordu.

Tom non ci voleva più pensare.

Bana düşünmek için biraz zaman verin.

Dammi un po' di tempo per riflettere.

Başka bir ihtimal düşünmek ister misiniz?

Vuoi prendere in considerazione un'altra possibilità?

- Onun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- Bunun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.

- Dammi il tempo di pensarci.
- Mi dia il tempo di pensarci.
- Datemi il tempo di pensarci.

Sigara içmenin kanserle ilgisi olduğunu düşünmek aptalca.

È sciocco pensare che il fumo abbia poco a che fare con il cancro.

Tom'un sorunu düşünmek için çok zamanı vardı.

Tom aveva molto tempo per pensare al problema.

Lütfen düşünmek için bana biraz zaman ver.

Per favore dammi un po' di tempo per riflettere.

Bunu düşünmek bile sizi hasta ediyor, değil mi?

il solo pensiero è nauseante, no?

Acele yok; meseleyi düşünmek için beş gününüz var.

Non c'è fretta: Lei ha cinque giorni per riflettere sull'affare.

O, o kadar korkunç ki onu düşünmek istemiyorum.

È così terribile che non voglio pensarci.

Onun hakkında düşünmek için biraz zaman ister misin?

- Vuoi un po' di tempo per pensarci?
- Vuole un po' di tempo per pensarci?
- Volete un po' di tempo per pensarci?

Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.

Tom potrebbe prendere in considerazione di dare a Mary il prestito ha chiesto.

- Başka bir şey düşünmek zorundayız.
- Başka bir şey düşünmemiz lazım.

- Dobbiamo pensare qualcos'altro.
- Noi dobbiamo pensare qualcos'altro.

Onun bu ilişkiden bir şeyler kazandığını düşünmek ilk başta çok zordu.

All'inizio, era molto dura immaginare che ottenesse qualcosa da quel rapporto.

- Düşünmen yeter.
- Düşünmesi yeter.
- Düşünmeniz yeter.
- Önemli olan düşünmek.
- Önemli olan niyet.

È il pensiero che conta.

Biz pazar günü ve diğer tatiller sırasında zamanımızın gerçekten sadece bizim olduğunu düşünmek eğilimindeyiz.

Tendiamo a pensare che il nostro tempo sia proprio nostro solo di domenica e durante le vacanze.

Siyah olmak gay olmaktan iyidir.Eğer siyah doğarsan en azından bunu annene nasıl anlatacağını düşünmek zorunda olmazsın.

Essere neri è meglio di essere gay. Se sei nato nero, almeno non devi pensare come dirlo a tua madre.

İnsanın gerçekten yapmak istemediği bir sürü istekleri vardır, ve aksini düşünmek bir yanlış anlama olurdu.O onların istekler kalmasını ister, onların sadece onun hayalinde değeri vardır; Onların yapılması ona karşı daha şiddetli bir hayal kırıklığı olurdu. Böyle bir istek sonsuz hayat için istektir.Eğer onlar yerine getirilse, insan sonsuza kadar yaşamaktan tamamen usanırdı ve ölümü isterdi.

L'uomo ha molti desideri che egli in realtà non desidera compiere, e sarebbe un malinteso supporre il contrario. Egli vuole che restino desideri, hanno valore solo nella sua immaginazione; la loro realizzazione sarebbe una delusione amara per lui. Tale desiderio è il desiderio della vita eterna. Se fosse soddisfatta, l'uomo sarebbe diventato completamente stufo di vivere in eterno, e desiderare la morte.