Translation of "Veriyor" in Italian

0.013 sec.

Examples of using "Veriyor" in a sentence and their italian translations:

Söz veriyor musun?

Prometti?

Kararları kim veriyor?

- Chi sta prendendo le decisioni?
- Chi è che sta prendendo le decisioni?

Düşünmek acı veriyor.

Pensare fa male.

Tom zarar veriyor.

Tom è nocivo.

Tom oy veriyor.

Tom sta votando.

O yumuşaklık hissi veriyor.

- È soffice al tatto.
- È morbido al tatto.
- È morbida al tatto.

O aşırı tepki veriyor.

- Sta reagendo in maniera eccessiva.
- Sta reagendo eccessivamente.
- Lui sta reagendo eccessivamente.
- Lui sta reagendo in maniera eccessiva.

Tom aşırı tepki veriyor.

Tom sta avendo una reazione esagerata.

20 yıldır ders veriyor.

- Insegna da 20 anni.
- Lui insegna da vent'anni.

O bana ders veriyor.

- Mi sta insegnando.
- Lei mi sta insegnando.

Jeofizikçi okulda ders veriyor.

Il geofisico insegna nella scuola.

Onlar Tom'a ilaç veriyor.

Stanno medicando Tom.

Artık içmemeye söz veriyor.

Promette di non bere più.

Tom'a oy veriyor olacağım.

- Voterò Tom.
- Io voterò Tom.

Kim aşırı tepki veriyor?

Chi sta reagendo in maniera eccessiva?

"Söz veriyor musun?" "Evet."

"Lo prometti?" "Sì."

Hastalığın seyri endişe veriyor.

La prognosi è allarmante.

Sana ne umut veriyor?

- Cosa ti dà speranza?
- Cosa vi dà speranza?
- Cosa le dà speranza?

Onlara dijital teknoloji dersi veriyor,

che gli sta insegnando tecnologia digitale

Köpek John adına karşılık veriyor.

Il cane risponde al nome di John.

Köpek Blackie adına cevap veriyor.

Il cane risponde al nome di Blackie.

Ofis bir veda partisi veriyor.

L'ufficio sta tenendo una festa di addio.

Julia kızına bir öpücük veriyor.

Julia dà un bacio a sua figlia.

O iyi tat veriyor mu?

- Ha un buon sapore?
- Quello ha un buon sapore?
- Quella ha un buon sapore?

Bana bir seçenek veriyor musun?

- Mi stai dando una scelta?
- Mi sta dando una scelta?
- Mi state dando una scelta?

O bana aşırı sıkıntı veriyor.

- Mi fa venire l'ansia.
- Quello mi fa venire l'ansia.

O bana bir fikir veriyor.

Mi dà un'idea.

O sana çok şey veriyor.

- Ti dà molto.
- Lei ti dà molto.
- Vi dà molto.
- Lei vi dà molto.
- Le dà molto.
- Lei le dà molto.

Tom başı ile selam veriyor.

Tom sta annuendo.

Gerçek, acı veriyor, değil mi?

Fa male la verità, vero?

O mağaza iyi hizmet veriyor.

Quel negozio fornisce un buon servizio.

Anne oğluna bir elma veriyor.

La madre dà una mela a suo figlio.

Tom tarih dersi veriyor mu?

Tom insegna storia?

Tom çocuklarına çok para veriyor.

Tom dà troppi soldi ai suoi figli.

Tom Mary'nin kazanmasına izin veriyor.

Tom lascia vincere Mary.

İşiniz iyi para veriyor mu?

- Il tuo lavoro paga bene?
- Il suo lavoro paga bene?
- Il vostro lavoro paga bene?
- Il tuo impiego paga bene?
- Il suo impiego paga bene?
- Il vostro impiego paga bene?

Ama hislere çok fazla tepki veriyor.

ma è molto sensibile a questi.

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

E ora si illumina. Andiamo.

Ve yazın çeşit çeşit meyve veriyor.

e poi d'estate produce una miriade di frutti diversi.

Erkekler şu iki tepkiden birini veriyor.

Gli uomini hanno una di due risposte.

Soru sadece bir yoruma izin veriyor.

La domanda ammette una sola interpretazione.

O, bu gece bir parti veriyor.

- Dà una festa stasera.
- Fa una festa stasera.
- Lei dà una festa stasera.
- Lei fa una festa stasera.
- Dà una festa questa sera.
- Lei dà una festa questa sera.
- Fa una festa questa sera.
- Lei fa una festa questa sera.

Bu çikolata gerçekten iyi tat veriyor.

Questa cioccolata ha davvero un buon sapore.

Tom bu gece bir parti veriyor.

- Tom dà una festa stasera.
- Tom dà una festa questa sera.

Tom her zaman derse ara veriyor.

Tom ha sempre la testa da un'altra parte in classe.

Tom gelecek cumartesi bir parti veriyor.

Tom dà una festa sabato prossimo.

Tom yeni tedaviye iyi yanıt veriyor.

Tom sta rispondendo bene alla nuova cura.

Tom her zaman Mary'ye hediyeler veriyor.

Tom dà sempre dei regali a Mary.

Tom, Harvard Üniversitesinde hukuk dersi veriyor.

Tom insegna legge ad Harvard.

Tom yarın akşam bir parti veriyor.

Tom tiene una festa domani sera.

Tom bana çok iyi para veriyor.

Tom mi paga molto bene.

Tom bir parti veriyor, değil mi?

Tom sta tenendo una festa, vero?

- Sana kim öğretiyor?
- Sana kim ders veriyor?

- Chi ti insegna?
- Chi vi insegna?
- Chi le insegna?

Bu müzik bana bir baş ağrısı veriyor.

Questa musica mi fa venire il mal di testa.

Japonya durgunluktan kurtulmak için hala mücadele veriyor.

Il Giappone sta ancora lottando per uscire dalla recessione.

- Hareket ettirmek acı veriyor.
- Hareket ettirince acıyor.

- Fa male muoversi.
- Fa male trasferirsi.

Bu bana devam etmek için güç veriyor.

- Ciò mi dà la forza di andare avanti.
- Questo mi dà la forza di andare avanti.
- Questa mi dà la forza di andare avanti.

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

Ossigena le uova con il sifone, prendendosene cura.

Gemi ile seyahat etmek bize büyük zevk veriyor.

Viaggiare in nave ci dà un grande piacere.

- Tom itibarını zedeliyor.
- Tom kendi ününe zarar veriyor.

Tom sta danneggiando la sua reputazione.

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

Ma, allo stesso tempo, li espone. Molti tentativi falliscono.

Finansal kaynağı düşük olan okullar kalitesiz araç gereçle eğitim veriyor,

Le scuole con minori risorse hanno attrezzature peggiori,

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

Così perde peso e un'enorme quantità di forza.

- Öğretmenimiz bize çok ödev verir.
- Öğretmenimiz bize çok ödev veriyor.

- Il nostro insegnante ci dà molti compiti.
- La nostra insegnante ci dà molti compiti.

- O sadece sana gaz veriyor.
- O sadece seni gaza getiriyor.

Ti sta solo prendendo in giro.

- Bayan Thomas bize tarih dersi veriyor.
- Bayan Thomas tarih dersimize giriyor.

La signorina Thomas ci insegna storia.

- O oğluna çok fazla para veriyor.
- Oğluna çok fazla para verir.

- Dà troppi soldi a suo figlio.
- Lei dà troppi soldi a suo figlio.

- Tom tarih öğretiyor.
- Tom tarih dersi veriyor.
- Tom tarih öğretmenliği yapıyor.

Tom insegna storia.

- Tom şu anda Harvard'da ders veriyor.
- Tom şu anda Harvard'da öğretmenlik yapıyor.

Tom attualmente insegna ad Harvard.

- Bu evin sessizliği beni sakinleştiriyor.
- Bu evdeki sessizlik ve huzur ruhuma dinginlik veriyor.

Il silenzio di questa casa mi rilassa molto.

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

Perché il governo degli Stati Uniti permette alle persone di avere delle armi?