Translation of "Oynamaya" in German

0.004 sec.

Examples of using "Oynamaya" in a sentence and their german translations:

Bizimle oynamaya gel.

Komm, spiel mit uns.

Tom oynamaya geldi.

Tom kam zum Spielen.

O tenis oynamaya düşkündür.

Sie spielt gerne Tennis.

Çocuklar parkta oynamaya gittiler.

Die Kinder gingen zum Spielen in den Park.

Tenis oynamaya son verelim.

Lass uns aufhören, Tennis zu spielen.

O, tenis oynamaya düşkün.

Er spielt gern Tennis.

Neden dışarıda oynamaya gitmiyorsun?

- Warum gehst du nicht nach draußen zum Spielen?
- Warum gehst du zum Spielen nicht nach draußen?

Neden Tom'la oynamaya gitmiyorsun?

- Warum gehst du nicht hin und spielst mit Tom?
- Warum gehst du nicht zu Tom zum Spielen?
- Warum gehst du zum Spielen nicht zu Tom?

Tom oynamaya devam etti.

Tom spielte weiter.

Yıllar önce golf oynamaya başladım.

Ich habe vor Jahren angefangen, Golf zu spielen.

Mohan ile top oynamaya gidiyorum.

Ich werde mit Mohan Ball spielen.

Yandan çıkarın. Onunla oynamaya başlamayın.

Abnehmen und zur Seite legen. Fangen Sie nicht an, damit rumzuspielen.

Ne zaman golf oynamaya başladın?

Wann hast du angefangen, Golf zu spielen?

Satranç oynamaya gelince, o hepsinden iyidir.

Was das Schachspielen anbetrifft, so steht er niemandem nach.

O, çocukları sokakta oynamaya karşı uyardı.

Er hat die Kinder davor gewarnt, auf der Straße zu spielen.

Ev işlerin bittiğinde arkadaşlarınla oynamaya gidebilirsin.

Du kannst mit deinen Freunden spielen gehen, wenn deine Aufgaben erledigt sind.

Dört yıl sonra, Çirkin Betty'yi oynamaya başlayınca,

Vier Jahre später, als ich die Hauptrolle in "Alles Betty!" spielte,

özel dersi. Çocuğun oyun oynamaya vakti yok

Privatunterricht. Das Kind hat keine Zeit zum Spielen

Video oyunu oynamaya son ver. Bağımlı oldun.

Hör auf Videospiele zu spielen. Du bist abhängig.

Çok gürültü yapmadığımız sürece oynamaya devam edebiliriz.

Wir können weiterspielen, solange wir nicht zu viel Lärm machen.

Şu anda kendimi tenis oynamaya hazır hissetmiyorum.

Ich fühle mich gerade nicht imstande, Tennis zu spielen.

- Arkadaşlarımla oynamaya gitmek istiyorum.
- Arkadaşlarımla oynamak istiyorum.

Ich will mit meinen Freunden spielen.

O, çocukları caddede oyun oynamaya karşı uyardı.

Sie hat die Kinder davor gewarnt, auf der Straße zu spielen.

Tom üç yıl önce ragbi oynamaya başladı.

Tom hat vor drei Jahren angefangen, Rugby zu spielen.

Selam, Fred. Perşembe günü badminton oynamaya ne dersin?

- Hey, Fred, wie wär’s mit Badminton am Donnerstag?
- Hey, Fred, wie wär’s mit Federball am Donnerstag?

O yarın öğleden sonra tenis oynamaya niyet ediyor.

Sie hat morgen Nachmittag vor, Tennis zu spielen.

Mary, Oliver'in video oyunları oynamaya çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Mary denkt, dass Oliver zu viel Zeit mit dem Spielen von Videospielen verbringt.

- Onun oyun oynamaya arkadaşı yok.
- Onun oyun oynayacak kankası yok.

Er hat keinen Freund zum Spielen.

Sorun şu ki daha az oksijen almaya başladığıızda, zihniniz sizinle oyunlar oynamaya başlar.

Bekommt man etwas weniger Sauerstoff, fängt das Gehirn an, einem etwas vorzuspielen.