Translation of "Kendisinden" in German

0.004 sec.

Examples of using "Kendisinden" in a sentence and their german translations:

Tom kendisinden hoşlanmadığımı biliyor.

Tom weiß, dass ich ihn nicht mag.

Tom kendisinden yardım istendiğini söyledi.

Tom sagte, man habe ihn um Hilfe gebeten.

Yaşam cehennemin kendisinden daha korkunç.

Das Leben ist höllischer als die Hölle selbst.

Onu kendisinden başka kim yazmalı?

Wer außer ihm sollte es schreiben?

Sürekli kendisinden bahsedilmesini ve övülmesini ister

will ständig erwähnt und gelobt werden

Cehalet, kendisinden muzdarip olanlarca fark edilmez.

Unwissenheit ist unsichtbar für diejenigen, die darunter leiden.

O, kendisinden başka hiçbir şey düşünmüyor.

- Er denkt nur an sich.
- Er denkt nur an sich selbst.

Seni hayatın kendisinden daha çok seviyorum.

Ich liebe dich mehr als das Leben.

Tom Mary'nin kendisinden niçin hoşlanmadığını bilmiyor.

Tom weiß nicht, warum Mary ihn nicht mag.

Kendisinden bahs ettiğim adam, benim öğretmenimdir.

Der Mann, von dem ich rede, ist mein Lehrer.

Tom Mary'nin kendisinden kasten kaçındığını fark etti.

- Tom wurde klar, dass Maria ihn absichtlich mied.
- Tom merkte, dass Maria ihm absichtlich aus dem Weg ging.

Hiçbir şey yeşilin kendisinden daha yeşil değildir.

Nichts ist gelber als Gelb selber.

O zaman yanardağların kendisinden başka bir yere bakmamalısınız.

direkt bei den Vulkanen stattfindet.

Tom Mary'nin John'un neden kendisinden hoşlanmadığını bildiğine inanamıyor.

Tom kann nicht glauben, dass Maria weiß, warum Johannes sie nicht mag.

Tom, Mary kendisinden özür diledikten sonra bile onunla konuşmadı.

Tom wollte noch nicht einmal mit Maria sprechen, nachdem sie ihn um Verzeihung gebeten hatte.

Ona kendisinden kısa sürede eve gelmesini isteyen bir mektup yazmıştım.

Ich schrieb ihm einen Brief, in dem ich ihn bat, bald heimzukommen.

Tom Mary'nin kendisinden birkaç inç daha kısa olduğunu fark etti.

Tom bemerkte, dass Maria ein paar Zentimeter kleiner war als er.

Tom, Mary'nin kendisinden küçük mü, yoksa büyük mü olduğunu bilmiyor.

Tom weiß nicht, ob Mary jünger oder älter als er ist.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

Sie wiegt 20 % mehr als er. Er braucht alle Kraft, um sie zu halten.