Translation of "Karanlık" in German

0.018 sec.

Examples of using "Karanlık" in a sentence and their german translations:

Karanlık...

Dunkelheit...

Karanlık.

Dunkelheit.

Karanlık denizlerimiz...

Die dunkle See wird zur Bühne...

Burası karanlık.

Es ist dunkel hier drin.

Çok karanlık.

- Es ist sehr dunkel.
- Es ist zu dunkel.

Dışarısı karanlık.

- Es ist dunkel draußen.
- Draußen ist es dunkel.

Gece karanlık.

- Nachts ist es dunkel.
- Die Nacht ist dunkel.

Hava karanlık.

Es ist dunkel.

Zaten karanlık.

Es ist schon dunkel.

Mağaralar karanlık.

In Höhlen ist es dunkel.

Neredeyse karanlık.

- Es ist schon fast dunkel.
- Es ist fast dunkel.

İçerisi karanlık.

Drinnen ist es dunkel.

Şimdi karanlık.

Es ist jetzt dunkel.

Hâlâ karanlık.

Es ist noch dunkel.

Neden karanlık?

Warum ist es dunkel?

Bodrum karanlık.

Es ist finster im Keller.

- Burası çok karanlık.
- Burası gerçekten karanlık.

- Hier drinnen ist es sehr dunkel.
- Hier drinnen ist es stockfinster.

Karanlık çökmek üzere.

Bald wird es dunkel sein.

Ancak karanlık çöktüğünde

erst bei Einbruch der Dunkelheit erreichte.

Karanlık biraz korkutucu.

Im Dunkeln war es etwas beängstigend.

Karanlık korkunuzu yenmelisiniz.

Du musst die Angst vor der Dunkelheit überwinden.

Dışarda hava karanlık.

- Es ist dunkel draußen.
- Draußen ist es dunkel.

Karanlık ışığın yokluğudur.

Dunkelheit ist die Abwesenheit von Licht.

Hava zaten karanlık.

Es ist schon dunkel.

Karanlık bir geceydi.

Es war eine stockdunkle Nacht.

Hava zifiri karanlık.

- Es ist zappenduster.
- Es ist stockfinster.
- Es ist stockdunkel.

Dışarısı tamamen karanlık.

Draußen ist es ganz dunkel.

Karanlık korkusunu yenemedi.

Sie konnte ihre Furcht vor der Dunkelheit nicht überwinden.

Artık dışarısı karanlık.

Es ist schon dunkel.

Dışarısı hâlâ karanlık.

Es ist draußen noch dunkel.

Yakında karanlık olacak.

- Es wird bald dunkel sein.
- Bald wird es dunkel.

Karanlık madde görünmezdir.

Dunkle Materie ist unsichtbar.

Bu oda karanlık.

Dieser Raum ist dunkel.

Karanlık nasıl hızlı çöktüyse...

So schnell die Dunkelheit kam...

Karanlık olmadan eve gel.

Komm heim, bevor es dunkel wird.

Bu oda hava karanlık.

Es ist dunkel in diesem Zimmer.

Burada hava çok karanlık.

Es ist sehr dunkel hier drin.

Oda karanlık ve soğuktu.

Es war dunkel und kalt in dem Raum.

Mağaranın içi zifiri karanlık.

Es ist in der Höhle stockdunkel.

Bodrumda zifiri karanlık var.

Es ist im Keller stockdunkel.

Karanlık çökmeden dönmüş ol.

Sei zurück, bevor es finster wird!

Çok karanlık bir geceydi.

Es war eine sehr dunkle Nacht.

Hepimizin karanlık sırları vardır.

Wir alle haben düstere Geheimnisse.

O odada hava karanlık.

- Es ist dunkel in diesem Zimmer.
- Es ist dunkel in dem Raum.

Dışarısı karanlık olmaya başlıyor.

Draußen wird es dunkel.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Moos wächst an dunklen, feuchten Stellen.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Moos mag es dunkel und feucht.

Avcılardan ancak karanlık sayesinde korunabiliyor.

Dunkelheit ist ihr einziger Schutz vor Raubtieren.

Ay döngüsünün en karanlık evresi.

...der dunkelsten Phase des Mondzyklus.

Çok karanlık olursa avlarını göremezler.

Ist es zu dunkel, können sie ihre Beute nicht erkennen.

Karanlık, sessiz bir alan arıyor.

Sie sucht ein dunkles, ruhiges Fleckchen.

Sadece hayatın karanlık tarafında bakma.

Betrachte das Leben nicht nur von seiner Schattenseite.

Hava okuyamayacağım kadar çok karanlık.

Es ist für mich zu dunkel zum Lesen.

Onun bir karanlık terörü var.

Sie hat Angst vor der Dunkelheit.

Onun karanlık bir sırrı var.

Sie hat ein dunkles Geheimnis.

Geceler neden bu kadar karanlık?

Warum sind die Nächte so dunkel?

Tom'un karanlık bir sırrı var.

Tom hat ein dunkles Geheimnis.

Artık dışarısı zifiri karanlık değil.

Es ist draußen nicht mehr stockdunkel.

Ben, karanlık bir sokaktan geçtim.

Ich habe die dunkle Straße überquert.

Karanlık ve fırtınalı bir geceydi.

Es war eine dunkle und stürmische Nacht.

Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.

Katzen können selbst an dunklen Orten etwas sehen.

Karanlık maddenin neyden yapıldığını bilmiyorum.

Wir wissen nicht, woraus die dunkle Materie besteht.

Karanlık ve gizemli şeyleri severim.

Ich liebe düstere und geheimnisvolle Dinge.

Tom karanlık bir sokakta öldürüldü.

Tom wurde in einer dunklen Gasse getötet.

Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.

Ich habe gerade die dunkle Seite von Tatoeba entdeckt.

Bu evler karanlık ve kirli.

Diese Häuser waren dunkel und schmutzig.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

Nun steht es außer Frage. Die Dunkelheit birgt Chancen.

Şu an o kadar karanlık ki...

Es ist jetzt so dunkel...

Ay'ın en karanlık evresine denk gelir.

bietet der Ozean ein besonders magisches Schauspiel.

Yağmur yağacak. Şu karanlık bulutlara bak.

Es wird gleich regnen. Schau dir diese dunklen Wolken an.

Karanlık bir odada okumak iyi değildir.

Es ist nicht gut, in einem dunklen Raum zu lesen.

Bodrum, çirkin, karanlık ve kötü kokuludur.

Der Keller ist hässlich, dunkel und stinkt.

Böyle karanlık bir yerde ne yapıyorsun?

- Was tun Sie an einem so finsteren Ort wie diesem?
- Was machst du an so einem dunklen Ort?

- Bu sokak karanlıktır.
- Bu sokak karanlık.

Diese Straße ist dunkel.

Burası gerçekten karanlık. Hiçbir şey göremiyorum.

Es ist hier ganz schön dunkel. Ich kann überhaupt nichts sehen.

Ruhun karanlık gecesi hayatın ortasındaki ölümdür.

Die tiefe Nacht der Seele ist der Tod mitten im Leben.

Neptün, karanlık, soğuk ve çok rüzgarlıdır.

Auf dem Neptun ist es dunkel, kalt und sehr windig.

Karanlık basmadan önce döneceğimizi mi düşünüyorsun?

Glaubst du, dass wir vor Einbruch der Dunkelheit wieder zurück sind?

Portrenin karanlık bir arka planı vardı.

Das Portrait hatte einen dunklen Hintergrund.

Burası kitap okumak için çok karanlık.

Es ist hier zu dunkel, um ein Buch zu lesen.

Çimlere uzanıp karanlık gökyüzüne doğru baktık.

Wir legten uns ins Gras und schauten in den Nachthimmel.

Neden her şey bu kadar karanlık?

- Wieso ist es hier so dunkel?
- Warum ist es hier so dunkel?

Şimdi tenis oynanmayacak kadar çok karanlık.

Es ist zum Tennisspielen jetzt zu dunkel.

Önce gitmekten korkuyorum, hava çok karanlık.

Ich habe Angst davor, zuerst zu gehen; es ist zu dunkel.

Burası gerçekten karanlık. Bir şey göremiyorum.

Es ist ganz schön dunkel hier drin. Ich kann gar nichts sehen.

En karanlık saat, şafaktan hemen öncedir.

Die dunkelste Stunde ist vor dem Morgengrauen.

Onlar karanlık çökene kadar kazları izlediler.

Sie sahen den Gänsen zu, bis es dunkel war.

Ay, Afrika Savanı'nda neredeyse en karanlık evresinde.

In der afrikanischen Savanne hat der Mond fast seinen dunkelsten Punkt erreicht.

...günler uzar ve karanlık yerini aydınlığa bırakır.

Die Tage werden länger, und Dunkelheit weicht dem Licht.

...bu karanlık suların daha da derinlerine iniyoruz.

wagen wir uns tiefer in diese dunklen Gewässer vor.

Çakan şimşeklerin dışında artık ortalık zifiri karanlık.

Bis auf die Blitze ist es nun stockfinster.

Iniyorlar ... sonra karanlık denizde yeniden gözden kayboluyorlar.

und heilige Relikte stehlen … und dann über dem dunklen Meer verschwinden.

Gökyüzü sanki güneş batmış kadar karanlık oldu.

Der Himmel wurde so finster, dass es war, als wäre die Sonne untergegangen.

Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.

Er verschwand in einer dunklen Ecke hinten im Laden.

Karanlık bir ara sokakta ona rastlamak istemem.

Ich wollte ihm nicht in einer dunklen Gasse begegnen.