Translation of "Karısı" in German

0.016 sec.

Examples of using "Karısı" in a sentence and their german translations:

Karısı Kaliforniyalıdır.

Seine Frau kommt aus Kalifornien.

Karısı deliydi.

Seine Frau war wütend.

Karısı İsveçli.

- Seine Frau ist eine Schwedin.
- Seine Frau ist Schwedin.

- Onun karısı benim bir arkadaşım.
- Karısı arkadaşım.

Seine Frau ist eine Freundin von mir.

Karısı arkadaşlarımdan biridir.

Seine Frau ist eine Freundin von mir.

Onun karısı Fransızdır.

- Seine Frau ist Französin.
- Seine Ehefrau ist Französin.

O, Alan'ın karısı.

Sie ist Alans Frau.

Tom'un karısı Kanadalıdır.

Toms Frau ist Kanadierin.

Tom'un karısı aradı.

Toms Frau hat angerufen.

Tom'un karısı hamile.

Toms Frau ist schwanger.

Karısı ne dedi?

Was hat seine Frau gesagt?

Tom'un karısı işsiz.

Toms Frau ist arbeitslos.

Tom'un karısı sarışın.

Toms Frau ist blond.

Karısı ve kızı bile

sogar seine Frau und Tochter

Karısı onu evden kovdu.

Seine Frau warf ihn aus dem Haus.

Karısı kazada hayatını kaybetti.

Seine Frau wurde bei dem Unfall getötet.

Tom'un karısı onu aldı.

Toms Frau holte ihn ab.

Tom'un bir karısı yok.

- Tom ist nicht verheiratet.
- Tom hat keine Frau.

Onun karısı asla öğrenmedi.

- Seine Frau ist nie dahintergekommen.
- Seine Frau hat es nie erfahren.

Karısı bana İtalyanca öğretiyor.

- Seine Frau lehrt mich Italienisch.
- Seine Frau bringt mir Italienisch bei.

Ted, karısı Elizabeth'i seviyor.

- Ted liebt seine Ehefrau Elizabeth.
- Ted liebt seine Frau Elizabeth.

Karısı onu terk etti.

Seine Ehefrau verließ ihn.

Onun karısı çok tatlı.

- Seine Gattin ist sehr schön.
- Seine Frau ist sehr schön.

Ben Leyla, Sami'nin karısı.

Ich bin Leila, die Ehefrau von Sami.

Tom'un ilk karısı Bostonlu.

Toms erste Frau kam aus Boston.

Tom'un bir karısı var.

Tom hat eine Frau.

Bob onu kendi karısı yaptı.

Bob nahm sie zur Frau.

Tom'un karısı onun özgürlüğünü kısıtlıyordu.

Toms Frau hält ihn sehr knapp.

Adam ve karısı dışarı fırladı.

- Der Mann und seine Frau stürmten nach draußen.
- Der Mann und seine Frau eilten nach draußen.

Ona karısı tarafından eşlik edildi.

Er war in Begleitung seiner Frau.

İki yıl önce karısı öldü.

Seine Frau ist ihm vor zwei Jahren gestorben.

Karısı ona piyanoda eşlik etti.

Seine Frau begleitete ihn auf dem Klavier.

Karısı bir yabancı gibi görünüyor.

Seine Frau scheint Ausländerin zu sein.

Karısı tarafından erken uyandırılmak istedi.

Er wollte zeitig von seiner Frau geweckt werden.

Tom ve karısı ayrı yaşar.

Tom und seine Frau leben getrennt.

Onun karısı, benim bir arkadaşımdır.

Seine Frau ist eine Freundin von mir.

Tom'un karısı ve çocukları var.

Tom hat Frau und Kinder.

Tom'un hoş bir karısı var.

Tom hat eine hübsche Frau.

John'un karısı bir İngilizce öğretmenidir.

Johannes’ Frau ist Englischlehrerin.

Karısı olmasaydı , o işini değiştirmezdi.

Wenn seine Frau nicht gewesen wäre, hätte er seine Arbeitsstelle nicht gewechselt.

Karısı ona sürekli dırdır ediyor.

Seine Frau nörgelt immerzu an ihm herum.

Tom'un karısı ikinci çocuklarına hamile.

Toms Frau ist mit ihrem zweiten Kind schwanger.

Karısı onun için kapıyı açtı.

Seine Frau öffnete die Tür für ihn.

Tom'un güzel bir karısı var.

Tom hat eine hübsche Frau.

Karısı ikiz erkekler dünyaya getirdi.

Seine Frau brachte Zwillinge zur Welt, zwei Jungen.

Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.

Seine Frau hat sich notgedrungen Arbeit gesucht.

Tom'un karısı yaklaşık benim yaşımdadır.

Toms Frau ist etwa in meinem Alter.

Tom, karısı ve çocuklarını özlüyor.

Tom vermisst Frau und Kinder.

Onun karısı benim bir arkadaşım.

Seine Frau ist eine Freundin von mir.

- Tom'un karısı aynı zamanda bir bilim kadınıdır.
- Tom'un karısı da bir bilim kadınıdır.

Toms Frau ist auch Wissenschaftlerin.

Karısı başka bir adamın çocuğunu doğurmuştu.

Seine Frau hatte das Kind eines anderen Mannes geboren.

Şu adam zayıf ama karısı şişman.

Der Mann ist mager, aber seine Frau ist dick.

Adam ve karısı birbirlerine yardım etti.

Der Mann und seine Frau halfen einander.

Onun yeni karısı yaklaşık benim yaşlarımda.

Seine neue Frau ist ungefähr in meinem Alter.

Babamın erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.

- Die Frau von meines Vaters Bruder ist meine Tante.
- Die Frau des Bruders meines Vaters ist meine Tante.

Doğal olarak, karısı her zaman haklıdır.

Natürlich, die Frau hat immer Recht.

O sık sık karısı ile tartışır.

Er streitet sich oft mit seiner Frau.

Onun güzel genç bir karısı var.

Er hat eine schöne, junge Frau.

Karısı öldüğünden beri Tom yalnız yaşadı.

Tom lebt allein, seit seine Frau gestorben ist.

Tom'un alkolik olan bir karısı var.

Tom hat eine Frau, die Alkoholikerin ist.

- Mary Tom'un karısıdır.
- Mary Tom'un karısı.

- Marie ist Toms Frau.
- Mary ist Toms Frau.
- Mary ist Toms Ehefrau.

Tom Mary'den onun karısı olmasını istiyordu.

Tom wollte, dass Mary seine Frau wird.

Orada oturan kadın onun şimdiki karısı.

Die Frau, die dort drüben sitzt, ist seine jetzige Ehefrau.

Bay Poppins yalnız, karısı tatile gitti.

Herr Poppins ist allein, seine Frau ist in Ferien.

Karısı olmadan, bir erkeğin hiçbir değeri yoktur.

Ohne eine Frau ist ein Mann nichts wert.

O masumsa o zaman onu karısı suçludur.

Wenn er unschuldig ist, dann ist seine Frau schuldig.

Karısı onu terk ettikten sonra içmeye başladı.

Er begann zu trinken, nachdem ihn seine Frau verlassen hatte.

Onun bir karısı ve üç çocuğu var.

Er hat eine Frau und drei Kinder.

Tom'un bir karısı ve üç çocuğu var.

Tom hat eine Frau und drei Kinder.

Tom karısı hoşlandığı için o arabayı aldı.

Tom hat das Auto gekauft, weil es seiner Frau gefallen hat.

Lancelot, Kral Arthur'un karısı Guinevere'e aşık oldu.

Lancelot verliebte sich in die Gemahlin König Artus’, Ginevra.

Tom'un karısı olaydan sonra boşanma davası açtı.

- Toms Frau reichte nach dem Vorfall die Scheidung ein.
- Toms Frau beantragte nach dem Vorfall die Scheidung.

O böyle bir karısı olduğu için şanslı.

Er hat Glück, so eine gute Ehefrau zu haben.

Tom'un bir karısı ve iki çocuğu var.

Tom hat eine Frau und zwei Kinder.

- Tom'un karısı bir öğretmendir.
- Tom'un eşi öğretmendir.

Toms Frau ist Lehrerin.

Tom'un karısı Maria hâlâ Paskalya tavşanına inanıyor.

Toms Frau Maria glaubt noch immer an den Osterhasen.

- O, sadece karısı seyahate çıktığında köpeği besler.
- Onun köpeği beslediği tek zaman karısı seyahate gittiği zamandır.

- Er füttert den Hund nur, wenn seine Frau verreist ist.
- Er füttert den Hund nur, wenn seine Frau gerade auf Reisen ist.

Söylenenlere göre 39 yıllık karısı doktorlara şunu sordu:

fragte seine 39-jährige Frau die Ärzte:

Harold, karısı onu terk ettikten sonra kafayı yedi.

- Als ihn seine Frau verließ, drehte Harold durch.
- Nachdem ihn seine Frau verlassen hatte, drehte Harold durch.

Adam karısı gelinceye kadar istasyonda beklemeye karar verdi.

Der Mann beschloss am Bahnhof zu warten, bis seine Frau käme.

Karısı ondan hoşlandığı için o evi satın aldı.

Er kaufte das Haus, weil seine Frau es mochte.

Karısı hastanede çünkü o bir araba kazasında yaralandı.

Seine Frau ist im Krankenhaus, sie wurde bei einem Autounfall verletzt.

Karısı herhangi bir risk almaması için ona yalvardı.

Seine Frau bat ihn, kein Risiko einzugehen.

Karısı onu terk etti ve o işinden kovuldu.

Seine Frau verließ ihn, und er wurde entlassen.

Tom parayı kazanır ama karısı Mary tarafından yönetilir.

Tom verdient das Geld, doch verwaltet wird es von seiner Frau Maria.

Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu

Seine Frau gebar ihm zwei Töchter und einen Sohn.

Tom'un karısı o, oturma odasında sigara içtiğinde bundan hoşlanmıyor.

Toms Frau mag es nicht haben, wenn er im Wohnzimmer raucht.

Tom'un yeni karısı onun ilk evliliğindeki kızından daha genç.

Toms neue Ehefrau ist jünger als seine Tochter aus erster Ehe.

O, karısı için bir inci kolye satın almak istiyor.

Er möchte ein Perlenhalsband für seine Frau kaufen.

Tom bir kamyon sürüyor ve karısı bir pikap sürüyor.

Tom fährt einen Lkw, und seine Frau fährt einen Kombi.

Bu olaydan iki yıl sonra Caroline onun karısı oldu.

Zwei Jahre nach diesem Vorfall wurde Caroline seine Frau.

O, havaalanına vardıktan sonra karısı ile bir telefon görüşmesi yaptı.

Nach Ankunft am Flughafen rief er seine Frau an.

Uzun, uzun zaman önce yaşlı bir adam ve karısı yaşarmış.

Vor langer, langer Zeit lebten ein alter Mann und seine Frau.

Hem Tom hem de onun karısı satranç oynamaktan zevk alırlar.

Tom und seine Frau spielen beide gerne Schach.