Translation of "Izni" in German

0.004 sec.

Examples of using "Izni" in a sentence and their german translations:

Gösteri boyunca giriş izni yoktur.

Kein Einlass während der Vorstellung.

Bana kayıtlarına giriş izni verdi.

Sie gab mir Zugang zu ihren Aufzeichnungen.

O Jamaika'da oturma izni aldı.

Er ließ sich in Jamaika nieder.

Ona arabayı kullanma izni verildi.

Die Erlaubnis, den Wagen zu benutzen, wurde ihr gewährt.

Neden sadece hastalık izni almadın?

Wieso hast du dich nicht einfach krankgemeldet?

Tom iş yerinden hastalık izni aldı.

Tom meldete sich krank.

Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.

Ich darf Sie ohne Pass nicht hereinlassen.

Tom'un izni olmadan onu yapıp yapamayacağımızı bilmiyorum.

Ich weiß nicht, ob wir das ohne Toms Erlaubnis tun können.

Tom karısının izni olmadan hiçbir şey yapmaz.

Tom tut nichts ohne die Erlaubnis seiner Frau.

- Müslüman işçilere Ramazan ayında erken çıkma izni verdiler.
- Müslüman çalışanlara Ramazan ayında erken çıkış izni veriyorlar.

- Sie gestatten es muslimischen Arbeitern, während des Ramadan früher zu gehen.
- Sie erlauben es muslimischen Arbeitern, im Ramadan früher Feierabend zu machen.

Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

Uns wurde das Recht gewährt, in dieser Bucht zu fischen.

O asla birine bir şey yapma izni vermez.

Er lässt nie irgendjemanden irgendetwas tun.

Tom son üç gün işten hastalık izni aldı.

Tom hat sich für die letzten drei Tage krankgemeldet.

Doğrusunu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan sürdüm.

Ehrlich gesagt bin ich ohne die Erlaubnis meines Vaters mit seinem Auto gefahren.

İki tane kuş, inşaat izni olmadan bir yuva inşa etti.

Die zwei Vögel bauten ein Nest ohne Baugenehmigung.

On sekiz yaşın altındaki Amerikalılara başkanlık seçimlerinde oy kullanma izni verilmez.

Amerikaner unter achtzehn Jahren dürfen nicht in Präsidentschaftswahlen ihre Stimme abgeben.

İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

Tom wäre bestimmt nicht begeistert davon, wenn ich mir ohne seine Zustimmung seinen elektrischen Rasierapparat nähme.

- Tom'un iki haftalık ücretli tatili var.
- Tom'un iki hafta ücretli izni var.

Tom hat zwei Wochen bezahlten Urlaub.