Translation of "Bulduğu" in German

0.003 sec.

Examples of using "Bulduğu" in a sentence and their german translations:

Bulduğu Meslek Vakfı'ndaki programdan

fand sie ein Programm namens Vocational Foundation,

Doğada bulduğu meyvelerden sağlar

Bietet aus Früchten, die es in der Natur findet

Tom anahtarlarını bulduğu için şanşlı.

Tom hatte Glück, dass er seine Schlüssel gefunden hat.

Mary anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.

Maria hatte Glück, dass sie ihre Schlüssel wiedergefunden hat.

Sanırım Tom'un bulduğu cüzdan senin.

Ich glaube, die Brieftasche, die Tom gefunden hat, gehört dir.

Tom bunu Mary'nin bulduğu kadar komik bulmuyor.

Tom findet das nicht so lustig wie Maria.

Davout, beceriksiz bulduğu Mareşal Murat ile kavga ettiğinde,

Als Davout mit Marschall Murat in Streit geriet, den er als inkompetent ansah,

Tom ormanda bulduğu mantarları yemeseydi şimdi hayatta olurdu.

Wenn Tom die Pilze, die er im Walde fand, nicht gegessen hätte, wäre er jetzt noch am Leben.

- O, anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- Şansına anahtarlarını bulmuştu.

Er hatte Glück, dass er seine Schlüssel fand.

Polisin Tom'un yatağının altında bulduğu gömlekte kan lekeleri vardı.

Auf dem Hemd, das die Polizei unter Toms Bett gefunden hat, befanden sich Blutspuren.

Eksiksiz bir şiir, bir duygunun düşünceyi ve düşüncenin kelimeleri bulduğu yerdir.

Ein vollendetes Gedicht ist eines, worin die Empfindung den Gedanken und der Gedanke die Worte findet.

Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.

Der Kaffee muss so heiß sein, wie die Küsse eines Mädchens am ersten Tag, so süß, wie die Nächte in ihren Armen und schwarz wie die Flüche der Mutter, wenn sie es erfährt.

Kuşkusuz bu dünyada her erkeğin ve kadının evlenmek için huyu huyuna, suyu suyuna tamamen denk birisi mutlaka vardır; fakat bir insanın sadece birkaç yüz kişiyle tanışma fırsatı bulduğu, bu birkaç yüz kişi içinden belki bir düzinesini yakından tanıdığı, bu bir düzinenin de ancak birkaçıyla dost olduğu göz önüne alınır ve de dünyada milyonlarca insanın yaşadığı hatırda tutulursa kolayca görülür ki dünya yaratıldığından beri doğru erkek doğru kadınla muhtemelen daha hiç karşılaşmamıştır.

Ohne Zweifel findet sich auf dieser Welt zu jedem Mann genau die richtige Ehefrau und umgekehrt; wenn man jedoch in Betracht zieht, dass ein Mensch nur Gelegenheit hat, mit ein paar hundert anderen bekannt zu sein, von denen ihm nur ein Dutzend oder weniger nahesteht, darunter höchstens ein oder zwei Freunde, dann erahnt man eingedenk der Millionen Einwohner dieser Welt leicht, dass seit Erschaffung ebenderselben wohl noch nie der richtige Mann der richtigen Frau begegnet ist.