Translation of "Uzakta" in French

0.012 sec.

Examples of using "Uzakta" in a sentence and their french translations:

Hâlâ çok uzakta.

C'est encore loin.

Baban şimdi uzakta.

Mon père est absent pour le moment.

Uzakta arazi gördüm.

J'ai vu le rivage au loin.

O evden uzakta.

Il est loin de chez lui.

O, uzakta yaşamıyor.

Il n'habite pas loin.

Uzakta duman gördük.

Nous vîmes de la fumée au loin.

Çok uzakta yaşıyorum.

Je vis trop loin.

Enkaz hâlâ çok uzakta.

Les débris sont encore loin.

Uzakta bir kasaba gördüm.

Je vis une ville au loin.

Uzakta bir ev gördüm.

Je vis une maison au loin.

Uzakta bir kuş gördük.

Nous avons vu un oiseau au loin.

Uzakta bir kulübe gördük.

- Je vis une petite maison au loin.
- Je vis un cottage au loin.
- Je vis un chalet au loin.

Uzakta kaplanların kükrediğini duyduk.

Nous avons entendu des tigres rugir au loin.

Uzakta bir gemi görebiliyorum.

Je peux voir un bateau au loin.

Doğduğu yerden uzakta yaşıyor.

Il habite loin de sa ville natale.

Uzakta gök gürlediğini duydum.

Je l'ai entendu gronder au loin.

Sen çok uzakta oturuyorsun.

Vous vivez trop loin.

Eczane hastaneden uzakta değil.

La pharmacie n'est pas loin de l'hôpital.

Bir süre uzakta olabilirim.

Il se pourrait que je m'éloigne pour quelques temps.

O çok çok uzakta.

C'est trop loin.

Tom buradan uzakta yaşamıyor.

Tom habite près d'ici.

Uzakta uluyan kurtları duyabiliyorduk.

Nous pouvions entendre des loups hurler au loin.

Biz havaalanından uzakta yaşıyoruz.

Nous habitons loin de l'aéroport.

Noel'e kadar uzakta olacağım.

Je serai absente jusqu'à Noël.

Tom çok uzakta olamaz.

Tom ne doit pas être bien loin.

Okulun buradan uzakta mı?

- Ton école est loin d'ici ?
- Ton école est-elle éloignée d'ici ?

Kütüphane ne kadar uzakta?

À quelle distance se trouve la bibliothèque ?

Postane buradan uzakta mı?

Est-ce que la poste est loin d'ici ?

Her zaman uzakta bir şey.

C'est toujours quelque chose de lointain.

Noel sadece bir hafta uzakta.

Noël est dans une semaine.

Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.

Il se trouve que j'ai vu mon ami marcher au loin.

Ailem bir haftalığına uzakta olacak.

- Ma famille sera au loin pour une semaine.
- Ma famille sera en déplacement pour une semaine.

Uzakta bir ışık gördüğümüzde rahatladık.

Lorsque nous avons vu de la lumière au lointain, nous nous sommes sentis soulagés.

Biz uzakta bir kale gördük.

On a aperçu un château au loin.

Biz uzakta silah sesleri duyduk.

Nous avons entendu des coups de feu au loin.

Uzakta bir silahın patladığını duydum.

Ils entendirent un coup de feu partir au loin.

O, otelden çok uzakta değildir.

Ce n'est pas loin de l'hôtel.

O, uzakta bir ışık gördü.

Il a vu une lumière au loin.

O uzun süre uzakta olmayacak.

Il ne sera pas absent longtemps.

- O, uzakta tatildedir.
- O tatilde.

Il est parti en vacances.

Ben uzakta bir ışık gördüm.

J'ai vu une lumière lointaine.

Uzakta bir köpeğin havladığını duydum.

J'ai entendu un chien aboyer au loin.

Uzakta bir kule fark edebildim.

Je pus distinguer une tour au loin.

Buradan ne kadar uzakta oturuyorsun?

- À quelle distance d'ici vivez-vous ?
- À quelle distance d'ici vis-tu ?

Paris'e elli kilometre uzakta bulunuyor.

Il y a 50 kilomètres jusqu'à Paris.

Havaalanı şehir içinden çok uzakta.

L'aéroport est assez loin du centre-ville.

Uzakta beyaz bir gemi gördük.

Nous avons vu un bateau blanc au loin.

Onun evi buradan uzakta değil.

Sa maison n'est pas loin d'ici.

Uzakta öten bir baykuş duyabiliyordum.

Je pouvais entendre un hibou hululer au loin.

O hafta sonu için uzakta.

Il est en vadrouille pour le week-end.

Karım hafta sonu için uzakta.

- Mon épouse est partie pour le week-end.
- Ma femme est partie pour le week-end.

O benim evimden uzakta yaşar.

- Il habite très loin de chez moi.
- Il vit très loin de chez moi.

İstasyon, buradan üç kilometre uzakta.

La station est à trois kilomètres d'ici.

Hayvanat bahçesi buradan uzakta değil.

Le zoo n'est pas loin d'ici.

Tom'un evi Mary'ninkinden uzakta değil.

La maison de Tom n'est pas loin de celle de Mary.

Geçen gece uzakta köpek sesleri duydum.

La nuit dernière j'ai entendu des aboiements au loin.

Uzakta hareket eden bir şey vardı.

Quelque chose se déplaçait au loin.

Biz muhtemelen birkaç gün uzakta olacağız.

Nous serons probablement partis pour quelques jours.

Bir milyon mil uzakta gibi görünüyorsun.

Tu as l'air d'être à des années-lumière.

Buradan yaklaşık bir mil uzakta yaşıyorum.

Je vis environ à un mille d'ici.

En yakın istasyondan millerce uzakta yaşıyorum.

J'habite à des kilomètres de la gare la plus proche.

Tom bizi duyamayacak kadar çok uzakta.

Tom est trop loin pour nous entendre.

Benim evden o kadar uzakta değiliz.

Nous ne sommes pas si loin de chez moi.

Ve kendimi kampüsten 8 mil uzakta buldum,

et j'ai fini à 8 kilomètres du campus,

Sıcak dolayısıyla uzakta parlayan bir yansıma görebilirsiniz.

On voit un reflet au loin, qui brille avec la chaleur,

Benden en fazla 12 durak uzakta olsun.

vivant à moins de 12 arrêts de métro de chez moi.

Komşusu, o uzakta iken çocukların bakımını üslenecek.

Son voisin s'occupera des enfants pendant son absence.

Çok uzakta olduğu için ona özür dilemelisin.

Tu devrais t'excuser auprès d'elle, pour ta distance.

Tom en azından bir hafta uzakta olacak.

Tom sera absent pendant au moins une semaine.

Çok uzakta olmayan bir silah sesi duyduk.

Nous avons entendu un tir pas loin.

El bombası askerlerden beş metre uzakta patladı.

La grenade a explosé à cinq mètres des soldats.

O uzakta olduğu zaman çocukla ilgilenmemi istedi.

Elle m'a demandé de m'occuper du garçon quand elle est absente.

Tom Kanada sınırından 10 mil uzakta yaşıyor.

- Tom vit à seize kilomètres de la frontière canadienne.
- Tom habite à 16 km de la frontière canadienne.
- Tom habite à seize kilomètres de la frontière canadienne.

Bir topluluk hâlinde ağaçlarda ve avcılardan uzakta yaşarlar.

ils vivent en communauté dans les branches, loin des prédateurs.

Kütüphaneden yaklaşık yüz metre uzakta bir banka var.

Il y a une banque à environ cent mètres de la bibliothèque.

Tom buradan uzakta olmayan küçük bir kasabada büyüdü.

Tom a grandi dans une petite ville, non loin d'ici.

Buradan uzakta olmayan iyi bir motel biliyor musunuz?

Vous connaissez un bon motel pas loin ?

O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.

Elle aperçut un bateau à rames au loin.

Tom emekli olduktan sonra şehirden uzakta yaşamak istiyor.

Tom veut habiter à la campagne après la retraite.

Tom'un Boston'tan uzakta olmayan küçük bir çiftliği var.

Tom possède une petite ferme non loin de Boston.

Biliyorum ki, onları orada ve kapıdan uzakta tutmak için

Je sais qu'il faut que je sois au moins calme et ordonné

Yavruları üç kilometre uzakta. Büyük erkek de hâlâ bölgede.

Ses petits sont à trois kilomètres. Et le grand mâle rôde toujours.

Bunu aştıktan sonra, hâlâ kilometrelerce uzakta olduğunu fark ediyorsunuz.

on arrive au bout, et on réalise qu'on est encore à des kilomètres.

Orada, uzakta, dans etmeye davet eden bir flüt sesi.

Là-bas, au loin, résonne une flûte invitant à la danse.

Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.

Comme vos enfants sont loin d'ici, vous devez avoir beaucoup de temps libre.

Bay Meier Neumann ailesinin tatil için uzakta olduğunu düşündü.

M. Meier pense que les Neumann sont en vacances.

Terapist parmaklarını yüzünden 15 ila 30 cm kadar uzakta tutacak

le thérapeute place son doigt à entre 20 et 40 centimètres du visage,

Evet… durduğumuz yönden yaklaşık 15 mil uzakta, kısa süre önce

Ouais… à environ 15 miles dans cette direction d'où nous nous trouvons, tout récemment,

- Doğduğu şehirden uzakta bir yerde yaşıyor.
- Doğduğu şehirden uzaklarda yaşıyor.

Il vit loin de sa ville natale.

Burada olduğunu sanıyordum ama buraya gelince de daha uzakta gibi görünüyor.

Je la croyais ici, mais j'arrive et soudain, elle s'est éloignée.

O Asma uzakta fikrini reddetti babasının gözleri İngiliz gazeteleri tarafından açıklanan

ne deviendra pas président du pays à un moment où Asma planifiait son parcours

Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.

Tom habite dans une ferme avec sa femme, Marie, pas très loin de Boston.

Sonraki geri çekilme sırasında Ney, Wellington'un birliklerini uzakta tutan bir dizi artçı koruma eylemiyle

Au cours de la retraite qui a suivi, Ney a de nouveau démontré ses brillantes compétences tactiques, combattant une

Polis, terk edilmiş araba ile üç kilometre uzakta bulunan ceset arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyor.

Les policiers soupçonnaient qu'il existait un lien entre la voiture abandonnée et le cadavre trouvé trois kilomètres plus loin.

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

On est au milieu de nulle part.