Translation of "Kuş" in Polish

0.026 sec.

Examples of using "Kuş" in a sentence and their polish translations:

- Kuş göktedir.
- Kuş gökte
- Kuş gökyüzündedir.

Ptak jest na niebie.

Kuş uçuyor.

Ptak leci.

Kuş, gökyüzündedir.

Ptak jest na niebie.

Kuş kanatlarını açıyor.

Ptak rozpostarł skrzydła.

Her kuş ötemez.

Nie każdy ptak umie śpiewać.

Bu kuş uçamaz.

- Ten ptak nie może latać.
- Ten ptak nie potrafi latać.

Kuş uçup gitti.

Ptak odleciał.

Kuş gözlemciliğini severim.

Uwielbiam obserwowanie ptaków.

Ayrıca çoğu kuş türünde

U wielu gatunków ptaków

Çatıda bir kuş görüyorum.

Widzę ptaka na dachu.

Uzakta bir kuş gördük.

W oddali zobaczyliśmy ptaka.

Kuş olsaydım sana uçabilirdim.

Gdybym był ptakiem, Potrafiłbym do ciebie przylecieć.

- Japonya'da birçok kuş türü yaşar.
- Japonya'da birçok kuş türü yaşıyor.

W Japonii żyje wiele gatunków ptaków.

Bir taşla iki kuş vurmak.

Zabić dwie muchy za jednym zamachem.

Ağaçta bir sürü kuş vardı.

Na drzewie było wiele ptaków.

Kuş ötüyor. Duyabiliyor musun onu?

Ptak śpiewa. Słyszysz?

Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.

Głodne ptaki jadły z karmnika.

Bu kuş bir sarı kuyruksallayan.

Ten ptak to pliszka.

O kuş muhtemelen bir serçedir.

Ten ptak to chyba wróbel.

Keşke bir kuş gibi uçabilsem.

Chciałbym latać w powietrzu jak ptak...

Kuş yumurtaları var. Dikenli karaçalıya yerleştirilmişler.

Ptasie jaja. W tym kolcoliście jest gniazdo.

Parkta dolaşırken, bir yavru kuş buldum.

Chodząc po parku, znalazłem pisklę.

Onlar bir taşla iki kuş öldürdüler.

Pieką dwie pieczenie na jednym ogniu.

Biraz kuş yemi satın almaya git.

Idź kupić karmę dla ptaków.

- Bu yolla bir taşla iki kuş öldürürüm.
- Bu yolla bir taşla iki kuş vururum.

Tak to upiekłem dwie pieczenie na jednym ogniu.

...polenlerini saçacak kuş veya arı yoktur geceleri.

ale brakuje ptaków lub pszczół do zapylania.

Güneye doğru uçan bir sürü kuş gördüm.

Widziałem mnóstwo ptaków lecących na południe.

Bir ağacın üzerinde uçan bir kuş gördüm.

Widziałem ptaka przelatującego nad drzewem.

Eğer o bir kuş olsaydı, sana uçabilirdi.

Gdyby był ptakiem, mógłby przylecieć do ciebie.

Bir balık olmaktansa bir kuş olmayı yeğlerim.

Wolałbym być raczej ptakiem niż rybą.

Dev gibi bir kuş ona doğru uçarak geldi.

Ogromny ptak wyleciał na niego z naprzeciwka.

Bu kuş türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.

Ten ptak jest zagrożony wymarciem.

Susan bir kuş kadar yer ve yemeğinin çoğunu tabakta bırakır.

Susan je jak ptaszek i zostawia większość jedzenia na talerzu.

- Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer.
- Ücra bir yer orası.
- Issız bir yer orası.

- To kompletne odludzie.
- W tym miejscu diabeł mówi dobranoc.

- Ben bilinmeyen bir yerde yaşıyorum.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde yaşıyorum.
- Ücra bir yerde yaşıyorum.

Żyję na kompletnym odludziu.

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

Jesteśmy na kompletnym odludziu.

- Dağ başında kaybolduk.
- Kör itin öldüğü yerde kaybolduk.
- Bu ücra yerde kaybolduk.
- Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde kaybolduk.
- Bu ıssız yerde kaybolduk.

Zgubiliśmy się na kompletnym odludziu.