Translation of "Olmayacağını" in French

0.012 sec.

Examples of using "Olmayacağını" in a sentence and their french translations:

Onun olmayacağını söyledin.

Tu as dit que ça n'allait pas arriver.

Onun olmayacağını umuyorum.

J'espère que ça n'arrivera pas.

Tom'un burada olmayacağını biliyordum.

Je savais que Tom ne serait pas ici.

Bunun tekrar olmayacağını umuyorum.

- J'espère que ceci n'arrivera plus.
- J'espère que ceci ne se reproduira pas.

Yeterli zamanın olmayacağını biliyordum.

Je savais que tu n'aurais pas assez de temps.

Bunun tekrar olmayacağını umuyoruz.

Nous espérons que cela ne se reproduira plus.

Bunun kolay olmayacağını anlamanı istiyorum.

- Je veux que tu comprennes que ça ne va pas être facile.
- Je veux que vous compreniez que ça ne va pas être facile.
- Je veux que tu comprennes que ça ne va pas être aisé.
- Je veux que vous compreniez que ça ne va pas être aisé.

Bunun yeterli olup olmayacağını bilmiyorum.

- J'ignore si ceci sera suffisant.
- Je ne sais pas si ceci sera suffisant.

Bunun yardımcı olup olmayacağını görelim.

Voyons si ceci aide.

Bunun bir sorun olmayacağını düşünüyorum.

Je pense que ce ne sera pas un problème.

Bunun gerçekten olup olmayacağını görelim.

Voyons si cela se produit vraiment.

Tom'un asla ünlü olmayacağını düşünüyorum.

- Je pense que Tom ne deviendra jamais célèbre.
- Selon moi, Tom ne deviendra jamais connu.

Onun yararı olup olmayacağını bilmiyorum.

Je ne sais pas si ça va aider.

Tom'un bugün burada olmayacağını düşündüm.

Je pensais que Tom ne serait pas ici aujourd'hui.

Bunun bir daha olmayacağını biliyorum.

- Je sais que cela ne se reproduira pas.
- Je sais que cela n'arrivera plus.

Onu yapmanın kolay olmayacağını biliyorum.

Je sais qu'il ne sera pas facile de faire ça.

Müvekkilimin bu ortamda şansı olmayacağını biliyordum.

Je savais que ce tribunal ne pouvait pas être équitable.

Ve Türkiye'de tsunami ihtimalinin olmayacağını gördük

Nous avons vu en Turquie et ne serait pas susceptible de tsunami

Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.

Je me demande s'il fera beau.

Bize kötü bir şey olmayacağını umuyorum.

J'espère que rien de mauvais ne nous arrive.

Tom senin orada olup olmayacağını sordu.

- Tom a demandé si tu serais là.
- Tom a demandé si vous y seriez.

Kaza hakkında konuşmanın hoş olmayacağını biliyorum.

Je sais que ça va être désagréable de parler de l'accident.

Tom yerde uyumaktan rahatsız olmayacağını söyledi.

Tom a dit que ça ne le dérangerait pas de dormir par terre.

Onun çok fazlaya mal olmayacağını düşünüyorum.

Je pense que cela ne coûterait pas beaucoup.

Onun iyi bir fikir olmayacağını düşünüyorum.

Je pense que cela ne serait pas une bonne idée.

Ben döndüğümde senin burada olup olmayacağını bilmiyorum.

Je ne sais pas si tu seras là quand je reviendrai.

Sanırım Tom'un yarın burada olmayacağını varsaymak güvenlidir.

Je pense qu'on peut dire avec certitude que Tom ne sera pas là demain.

Bunu yapmak için zamanımın olup olmayacağını bilmiyorum.

J'ignore si j'aurai le temps de le faire.

Onu yapmak için zamanım olup olmayacağını bilmiyorum.

Je ne sais pas si j'aurai le temps de le faire.

Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.

Jim a dit que ça ne le dérangeait pas de nous attendre.

Bugün balina görmemizin pek olası olmayacağını biliyorum.

Je sais qu'il est hautement improbable que nous voyions la moindre baleine aujourd'hui.

Biz bunun bir daha asla olmayacağını umuyoruz.

Nous espérons que ça n'arrivera plus jamais.

Ben sadece senin için bir sakıncası olmayacağını sandım.

- J'ai supposé que vous n'y verriez pas d'inconvénient.
- J'ai supposé que tu n'y verrais pas d'inconvénient.

Tom şu an bunu yapmasına gerek olmayacağını söylüyor.

Tom dit qu'il n'aura pas besoin de faire ça maintenant.

Bunun tekrar olmayacağını dair seni ne çok emin yapıyor?

- Qu'est-ce qui vous rend si sûr que ça n'arrivera pas de nouveau ?
- Qu'est-ce qui vous rend si sûre que ça ne se produira pas à nouveau ?

Herkes Japonya'da artık asla kötü bir şey olmayacağını umuyor.

Tout le monde espère que rien de mauvais n'arrivera jamais au Japon.

Tom Mary'ye biraz para bağışlamak için istekli olup olmayacağını sordu.

Tom demanda à Mary si elle était d'accord pour donner de l'argent.

Tom Boston'da bir iş bulmanın zor olup olmayacağını merak ediyordu.

Tom se demandait s'il serait difficile de trouver un travail à Boston.

Birinin bana yardım etmek için istekli olacağının oldukça olası olmayacağını biliyorum.

- Je sais qu'il est hautement improbable que quiconque veuille bien m'aider.
- Je sais qu'il est hautement improbable que quiconque soit disposé à m'aider.

İstediği tabloyu Tom'a almak için yeterli paramız olup olmayacağını merak ediyorum.

Je me demande si on aura assez d'argent pour acheter à Tom le tableau qu'il voulait.

- Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.
- Yarın boş olup olmayacağını bilmek istiyorum.

- Je veux savoir si tu seras libre demain.
- Je veux savoir si vous serez libre demain.
- Je veux savoir si vous serez libres demain.