Translation of "Bakmayı" in French

0.009 sec.

Examples of using "Bakmayı" in a sentence and their french translations:

Bakmayı kes.

- Arrête de me fixer !
- Arrêtez de me fixer !

Bana bakmayı kes.

- Arrête de me dévisager !
- Arrêtez de me dévisager !
- Arrête de me fixer des yeux !
- Arrêtez de me fixer des yeux !
- Arrête de me fixer.

Bana bakmayı kes!

- Arrête de me regarder !
- Arrêtez de me regarder !

Belki bakmayı sürdürmeliyiz.

Peut-être devrions-nous continuer à regarder.

- Aynaya bakmayı sever misin?
- Aynaya bakmayı sever misiniz?

Aimes-tu regarder dans le miroir ?

Kedim pencereden bakmayı sever.

Mon chat aime regarder par la fenêtre.

Eski resimlere bakmayı seviyorum.

J'aime regarder de vieilles photos.

Bana öyle bakmayı kes.

- Arrête de me regarder comme ça.
- Arrêtez de me regarder comme ça.

Aval aval bakmayı bırak.

Arrête de bayer aux corneilles.

O şekilde bakmayı kes.

Arrête de le fixer comme ça.

Bir anda etrafa bakmayı bıraktım.

le bâtiment s'est effacé

Onlar pencereden dışarı bakmayı severler.

Elles aiment regarder par la fenêtre.

Ancak kitaplarıma daha derinden bakmayı öğrendikçe,

Mais plus je m'enfonçais dans l'univers de mes livres,

Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.

Arrête de me regarder comme ça, tu vas me faire rougir.

Bu içe bakmayı, kendinizi analiz etmeyi engeller

Cela empêche l'introspection, l'auto-analyse,

Gelecek Cumartesi benim çocuklarıma bakmayı düşünür müsünüz?

- Pourrais-tu réfléchir à t'occuper de mes enfants samedi prochain ?
- Pourriez-vous réfléchir à vous occuper de mes enfants samedi prochain ?

Evde olduğum zaman pencereden dağlara bakmayı severim.

Quand je suis chez moi j'aime regarder les montagnes par la fenêtre.

Erkek kardeşim ofisine gitmeden önce gazeteye bakmayı prensip edinir.

Mon frère a pour habitude de consulter le journal avant d'aller au bureau.

Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Jane a proposé de s'occuper de nos enfants lorsque nous sortons.

Ablam oğluma bakmayı seviyor, ama ben hala onun bezini her zaman değiştirmek zorunda olan biriyim.

Certes, ma sœur surveille volontiers mon fils, mais c'est tout de même toujours moi qui dois le langer.

Biz burada iş giderlerini kısmak zorundayız. Sen hiç harcamaya başlamadan önce ne kadar kazandığına bakmayı duymadın mı?

Nous devons réduire les frais d'entreprise. Ne vous a-t-on jamais dit de regarder combien vous gagnez avant de commencer à dépenser ?

Bu kadar çok av olması burayı ideal bir eğitim alanı yapar. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenen bir jaguar için mesela.

Toutes ces proies en font un terrain d'entraînement idéal pour un jeune jaguar apprenant à survivre.