Translation of "Yetişti" in English

Osaka'da doğdu ve yetişti.

She was born and brought up in Osaka.

Tom benimle birlikte yetişti.

Tom grew up with me.

O şu rafa yetişti.

He reached that shelf.

Tom ucu ucuna yetişti.

Tom barely made it in time.

Tom sonunda Mary'ye yetişti.

Tom finally caught up with Mary.

O, sonunda ona yetişti.

He finally caught up with her.

Sanatçı ruhlu bir ailede yetişti.

He was raised in an artistic family.

Bir veteriner olmak için yetişti.

She grew up to be a veterinarian.

İstasyona koştu ve trene yetişti.

He ran to the station and caught the train.

Japonya bazı alanlarda Amerika'ya yetişti.

Japan has caught up with America in some fields.

O nerede doğdu ve yetişti?

Where was he born and raised?

Tom yürüyüşçülerin geri kalanına yetişti.

Tom caught up with the rest of the hikers.

Mary muhafazakar bir ailede yetişti.

Mary grew up in a conservative family.

Tom kısa sürede Mary'ye yetişti.

Tom soon caught up with Mary.

Zor günlerde de bizim imdadımıza yetişti

it came to our rescue in difficult days

Fred bir cerrah olmak için yetişti.

Fred grew up to be a surgeon.

O, Ohio'da doğdu ama Teksas'ta yetişti.

He was born in Ohio but brought up in Texas.

Amerika'da yetişti ama ana dili Japonca.

- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- He was raised in the United States, but his native language is Japanese.

- Tom burada yetişti.
- Tom burada büyüdü.

Tom grew up here.

O, ünlü bir doktor olmak için yetişti.

She grew up to be a famous doctor.

Sami çok dindar bir Müslüman ailede yetişti.

Sami grew up in a very religious Muslim family.

- Sami Müslüman olarak yetiştirildi.
- Sami Müslüman bir ailede yetişti.

Sami was brought up Muslim.

- Sami Müslüman bir ortamda yetişti.
- Sami Müslüman bir toplumda büyüdü.

Sami grew up in a Muslim community.

Tom uçağını yakalamak için bol zamanı olduğunu düşünüyordu ama o yalnızca ucu ucuna yetişti.

- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom thought that he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.

- Sami güvenli bir şehirde büyüdü.
- Sami güvenli bir kentte büyüdü.
- Sami güvenli bir şehirde yetişti.

Sami grew up in a safe city.