Translation of "Yedikleri" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yedikleri" in a sentence and their english translations:

Yedikleri nefisti.

What he ate was delicious.

Yedikleri midesini bozmuştu.

What she ate gave her an upset stomach.

Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor.

- They're like two lovebirds.
- They stick together like glue.

Yedikleri protein açısından fakir.

His diet is deficient in protein.

Tom yedikleri hakkında çok müşkülpesenttir.

Tom is very particular about what he eats.

Tom yedikleri hakkında çok titizdir.

Tom is very fussy about what he eats.

Akşam yedikleri çok para tutmamıştı.

What he ate for dinner didn't cost much.

Bana yedikleri yemeğin resmini gösterdi.

He showed me a picture of the food they had eaten.

Onların insan eti yedikleri doğru mu?

Is it true that they eat human flesh?

Birlikte yedikleri o akşam yemeği lezzetliydi.

That dinner they had together was delicious.

İşte onların genellikle akşam yemeği yedikleri yer.

Here's where they usually have dinner.

Japonya'da eskiden yedikleri kadar çok pirinç yemiyorlar.

They don't eat as much rice in Japan as they used to.

Bu onların genellikle akşam yemeklerini yedikleri yer.

This is where they usually have their evening meals.

Tom onların gezilerinde yedikleri lezzetli yiyecekten bahsediyordu.

Tom was talking about the delicious food they had eaten on their trip.

Tom bana yedikleri yiyeceğin bir resmini gösterdi.

Tom showed me a picture of the food they had eaten.

O kasabanın gümüşçülerinin aşırı yoksulluk nedeniyle gümüş yedikleri söylenilmektedir.

It is said that the silversmiths of that town ate silver due to extreme poverty.

Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.

People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.

Sporcuların yedikleri yiyecek tam olarak ne tür egzersizleri yaptıkları kadar önemlidir.

The food athletes eat is just as important as what kind of exercises they do.

- Yedikleri az daha onu öldürüyordu.
- Yediği şeyler az kalsın onu öldürecekti.

What she ate almost killed her.

Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.

Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.