Translation of "Gösterdi" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Gösterdi" in a sentence and their japanese translations:

İlaç etkisini gösterdi.

- その薬はきいた。
- その薬の効きめが現れた。

Yaptığım hataları gösterdi.

彼女は私が犯した誤りを指摘した。

Kitaba ilgi gösterdi.

彼はその本に興味を示した。

O onu gösterdi.

彼女は彼を指さした。

Tom faaliyet gösterdi.

トムは忙しくなった。

- O, bana yeni arabasını gösterdi.
- Bana yeni arabasını gösterdi.

彼は私に彼の新車を見せた。

Bana etrafı gezdirip gösterdi.

案内を買って 出てくれました

Yeni fırsatlar boy gösterdi:

新しい可能性への扉が開きました

Mary mektubu bana gösterdi.

メアリーは私に手紙を見せてくれた。

Tom plana ilgi gösterdi.

トムはその計画に興味を示した。

Çocuk annesini bana gösterdi.

その子は私に向かって自分の母親を指さした。

Piyanoda büyük yetenek gösterdi.

彼女はピアノに非凡な腕を示した。

Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.

- 彼もとうとうメッキがはがれた。
- 彼もついに馬脚を露わした。

O kısaca gerekçelerini gösterdi.

彼は理由を簡単に説明した。

Bana fotoğraf albümünü gösterdi.

彼は私にアルバムを見せてくれた。

O topuklarını bize gösterdi.

彼は我々からすたこら逃げた。

Kaşını kaldırarak onaylamadığını gösterdi.

彼はまゆを上げて難色を示した。

O, albümünü bana gösterdi.

彼女は私に自分のアルバムを見せてくれた。

Bize annesinin resmini gösterdi.

彼は私たちに彼のお母さんの写真を見せた。

Tom bana odasını gösterdi.

トムね、トムの部屋を見せてくれたんだ。

Bana pul koleksiyonunu gösterdi.

彼は私に切手のコレクションを見せてくれた。

O, bana odasını gösterdi.

- 彼女は僕に部屋を見せてくれた。
- 彼女は私に部屋を見せてくれた。

Bize birkaç resim gösterdi.

彼は私達に写真を見せてくれた。

O bana parkı gösterdi.

彼は私に公園を案内してくれた。

Bana onun resmini gösterdi.

彼は僕に彼女の写真を見せてくれた。

O, bana albümünü gösterdi.

彼女は私にアルバムを見せてくれた。

Tom duvardaki resmi gösterdi.

トムは壁に掛かっている絵を指さした。

Tom cüzdanının içindekileri gösterdi.

トムは財布の中身を見せてくれた。

Bana yeni arabasını gösterdi.

彼女は新車を見せてくれた。

O, konuğa bebeğini gösterdi.

彼女は客に赤ちゃんを見せた。

O bana albümünü gösterdi.

- 彼は私に彼のアルバムを見せてくれた。
- 彼は私にアルバムを見せた。
- 彼はアルバムを見せてくれた。

Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.

彼女は危険に直面して勇気を見せた。

Tom haritayı Mary'ye gösterdi.

トムはメアリーに地図を見せた。

O, bana resmini gösterdi.

彼は私に彼の写真を見せてくれた。

Korkuya doğru yürümenin olduğunu gösterdi.

恐くてもなお歩み続けることなのです

Kırmızı bayrak tehlikenin varlığını gösterdi.

赤旗は危険のあることを示す。

Gökyüzünün parlaklığı fırtınanın geçtiğini gösterdi.

空が明るくなったのであらしが通り過ぎたことが分かった。

Tom tehlike karşısında cesaretini gösterdi.

トムは危険に直面して彼の勇気を示した。

Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.

だれもがその囚人に情けをかけた。

Yeni ilaç, etkisini hemen gösterdi.

- その新薬はすぐに効果を示した。
- 新しい薬はすぐさま効果を見せた。

Satıcı onun nasıl kullanılacağını gösterdi.

セールスマンはその使い方を実演した。

Satıcı makinenin nasıl kullanılacağını gösterdi.

セールスマンはその機械の使用方法を実演してみせた。

Yorgunluk kendini onun yüzünde gösterdi.

疲れが彼女の顔に見えた。

O bana büyük nezaket gösterdi.

彼女は僕にとても親切にしてくれた。

Eski aşk mektuplarını şevkatle gösterdi.

彼女は彼の昔の恋文を大切にしていた。

Hastalığı sırasında büyük cesaret gösterdi.

彼は病気の間すごい勇気を示した。

O ne demek istediğini gösterdi.

彼は本音を出した。

O, bana fotoğrafını gizlice gösterdi.

彼は僕に彼女の写真をこっそり見せてくれた。

O, resmi sana gösterdi mi?

彼はあなたに絵を見せましたか。

O, sana resmi gösterdi mi?

彼女は君にその写真を見せましたか。

Çocuk yeni bisikletini herkese gösterdi.

少年は新しい自転車をみんなに見せびらかした。

Ona bazı imlâ hatalarını gösterdi.

彼は彼女に綴りの誤りを指摘した。

O, bana yeni arabasını gösterdi.

- 彼女は新車を見せてくれた。
- 彼女は新しい車を見せてくれた。

Tom yeni cep telefonunu gösterdi.

トムは新しい携帯を見せびらかした。

Damon bana pul albümünü gösterdi.

- デイモンは私に郵便切手のアルバムを見せてくれた。
- デイモンは私に切手帳を見せてくれた。

O, tehlike karşısında cesaret gösterdi.

彼は危険をかえりみず勇気を示した。

- O, yeteneklerini gösterdi.
- Yeteneklerini sergiledi.

彼女は才能を発揮した。

Tom Mary'ye pul koleksiyonunu gösterdi.

トムはメアリーに、自分の切手コレクションを見せた。

Otopsi onun boğarak öldürüldüğünü gösterdi.

死体を解剖した結果絞殺と判明した。

Carl bana altın madalya gösterdi.

カールは金メダルを見せてくれた。

Tom Mary'nin mektubunu bana gösterdi.

トムはメアリーの手紙を私に見せた。

Bana mağazaya giden yolu gösterdi.

彼は私にその店への道を教えてくれた。

O, suçlarcasına parmağını ona gösterdi.

彼女は非難するように、彼を指さした。

Tom Mary'nin yaptığı hataları gösterdi.

トムはメアリーの間違えていたところを指摘した。

O, nazikçe bana yolu gösterdi.

彼女は親切にも私に道を案内してくれた。

- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
- O bana yolculuğu sırasında çektiği şipşakları gösterdi.

彼女は旅行中に撮ったスナップを見せてくれた。

Bir 2019 EdBuild raporu gösterdi ki

2019年のEdBuildの ある報告書によると

Öğretmen bilgisayarın nasıl kullanılacağını bize gösterdi.

先生は私たちにコンピューターの使い方を教えてくれた。

Mühendis sofistike sistemi nasıl çalıştırılacağını gösterdi.

技師がその高性能なシステムの操作方法を実演してくれた。

Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.

医学は劇的な進歩をしてきた。

Satıcı kıyma makinesinin nasıl kullanılacağını gösterdi.

セールスマンはひき肉機の使い方を操作して説明した。

O ona raftaki birkaç kitabı gösterdi.

彼女は本棚にある数冊の本を彼に見せた。

Bana İngilizce yazılmış bir mektup gösterdi.

彼女は私に英語で書かれた手紙を見せた。

Emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını onlara gösterdi.

彼女は座席用のベルトの締め方を彼らに教えました。

Çalışmalarımda bana yardım etme nezaketini gösterdi.

彼は親切にも僕の勉強を見てくれた。

Beni otobüs durağına götürme nezaketini gösterdi.

彼は親切にも私をバス停まで案内してくれた。

Bana top sahasına giden yolu gösterdi.

彼は私に球場への道を教えてくれた。

Bir atı nasıl süreceğimizi bize gösterdi.

彼は私たちに馬の乗り方を教えてくれた。

O, gizlice bana onun resmini gösterdi.

彼は僕に彼女の写真をこっそり見せてくれた。

O bana nasıl kek yapılacağını gösterdi.

彼は私にケーキの作り方を教えてくれました。

Kötü davranışı için kendini mazeret gösterdi.

彼は自分の不作法を弁解した。

Tom bana onu nasıl yapacağımı gösterdi.

トムはそのやり方を見せてくれた。

Tom Mary'ye evinin birkaç resmini gösterdi.

トムはメアリーに自分の家の写真をいくつか見せた。

O, bize güzel bir şapka gösterdi.

彼女は私たちにきれいな帽子を見せた。

- O, planla ilgilendi.
- Plana ilgi gösterdi.

彼はその計画に興味を示した。

Tom cüzdanında ne olduğunu bana gösterdi.

トムは財布の中身を見せてくれた。

Tom Mary'ye bacağındaki yara izini gösterdi.

トムは足の傷跡をメアリーに見せた。

Bana bu kamerayı nasıl kullanacağımı gösterdi.

彼はこのカメラの使い方を教えてくれた。

O beni hastaneye götürme nezaketini gösterdi.

- 彼は親切に私を病院に連れってくれた。
- 彼はいつも親切にも私を病院に連れていってくれた。

O bana istasyona giden yolu gösterdi.

彼は私に駅までの道を教えてくれた。

O, konuşmasında II.Dünya Savaşını referans gösterdi.

彼女は演説の中で第2次世界大戦に言及した。

Ben adamla karşılaştım, bana yol gösterdi.

私はその男に会った。すると彼は私に道を教えてくれた。

Tom elmanın göbeğini nasıl çıkaracağını gösterdi.

トムはリンゴの芯の取り方をやってみせてくれた。