Translation of "Yapın" in English

0.007 sec.

Examples of using "Yapın" in a sentence and their english translations:

Pratik yapın.

Practice.

İstediğinizi yapın.

- Do whatever you want.
- Do what you like.
- Do what you want.
- Do what you will.

Tercihinizi yapın.

Choose.

İşinizi yapın.

Do your job.

Nöbetleşerek yapın.

Take turns.

Onu kendiniz yapın ve hemen yapın.

- Do it yourself and that at once.
- Do it yourself and do it right away.

Ne yaparsanız yapın, yapabildiğinizin en iyisini yapın.

In doing anything, do your best.

Lütfen yatağı yapın.

Please make the bed.

Onu paket yapın.

Just wrap it up.

Onu kendiniz yapın.

- Do it yourself.
- Do it yourself!
- DIY.

Elinizden geleni yapın.

- Do your best.
- Do your best!
- Put your best foot forward.

Ev ödevinizi yapın.

Do your homework.

En iyisini yapın.

Do your very best.

Ne isterseniz yapın.

- Do what you like.
- Suit yourself.
- Do what you want.

Lütfen banyo yapın.

Please take a bath.

İki sıra yapın.

Form two lines.

Onu çabucak yapın.

- Hurry!
- Do it quickly.

Onu yarın yapın.

Do it tomorrow.

İşinizi çabucak yapın.

Do your work quickly.

Ne gerekiyorsa yapın.

- Catch as catch can.
- Do whatever it takes.

Onu derhal yapın.

Do it right away.

İstediğiniz gibi yapın.

Do as you like.

Lütfen bunu yapın.

Please do that.

Şimdi ödevinizi yapın.

Do your homework now.

Yapmanız gerekeni yapın.

Do whatever you have to do.

Dilediğiniz gibi yapın.

Have your own way.

Doğru olanı yapın.

Do that which is right.

Lütfen öyle yapın.

Please do so.

Bir banyo yapın.

Take a bath.

Lütfen bağış yapın.

Please make a donation.

Elinizden geleni yapın!

- Do the best you can!
- Do the best you can.

Kendinizi prezentabl yapın.

Make yourself presentable.

Yaz sayımınızı yapın.

Make your summer count.

Bir istisna yapın.

Make an exception.

Sekreterlerinize ödeme yapın.

Pay your secretaries.

Bunu kendiniz yapın.

Do that by yourself.

Lütfen dikkatli yapın.

Please do it carefully.

Unutmayın inatla triaj yapın.

Remember, relentlessly triage.

"Daha iyi ölçümler yapın."

"Do better measurements."

- Tercihinizi yapın.
- Seçimini yap.

Make your choice.

Evinizin bir krokisini yapın.

Make a sketch of your house.

Kendi tarzınızla işinizi yapın.

- Do your work in your own way.
- Do your work as you see fit.

Teşekkür ederim. Lütfen yapın.

Thank you. Please do.

Açık havada egzersiz yapın.

Exercise outdoors.

Pekala, sadece matematik yapın.

Well, just do the math.

Onu buna göre yapın.

Do it according to this.

Sadece elinizden geleni yapın.

Just do your best.

Onu sadece böyle yapın.

Do it just like this.

Elinizden geleni yapın, Tom.

Do your best, Tom.

Sadece size söyleneni yapın.

Just do what you're told to do.

Lütfen istediğiniz gibi yapın.

Do as you please.

- İstediğini yap.
- İstediğinizi yapın.

Do whatever you want.

İstediğiniz yerde alışveriş yapın.

Shop wherever you want.

Olumlu bir şey yapın.

Do something positive.

Lütfen yaptığım şeyi yapın.

Please do the same thing I do.

Lütfen bunu dikkatle yapın.

Please do that carefully.

Lütfen bunu yarın yapın.

Please do that tomorrow.

Lütfen onu bugün yapın.

Please do that today.

Lütfen bunu birlikte yapın.

Please do that together.

- Söylediğim gibi yapın.
- Sana söylediğim gibi yap.
- Size söylediğim gibi yapın.

Do as I told you.

20-30 yıl önce yapın

do 20 or 30 years ago.

Çalışma kitabınızdaki ilk örneği yapın.

Do the first example in your workbook.

Her şeyde elinizden geleni yapın.

Do your best in everything.

Size sadece doğru geleni yapın.

Do whatever you think is right.

Lütfen onu bu şekilde yapın.

Please do it this way.

Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.

Just do the essential repairs, please.

- İstediğini yap.
- İstediğiniz gibi yapın.

- Do as you like.
- Do whatever you want.
- Do what you like.
- Suit yourself.

Elinizden gelenin en iyisini yapın!

- Do the best you can!
- Do the best you can.

Bir cin ve tonik yapın.

Make it a gin and tonic.

Bunu bir kez daha yapın.

Do it once again.

Yerçekimini yararınıza kullanabiliyorsanız, onu yapın.

If you can use gravity to your advantage, do so.

Doğru olduğuna inandığınız şeyi yapın.

Do what you believe is right.

Bölümün sonundaki tüm egzersizleri yapın.

Do all the exercises at the end of the chapter.

Lütfen bana biraz çay yapın.

Please make me some tea.

Bir seferde bir şey yapın.

Do one thing at a time.

Sonuçları hakkında endişelenmeden görevinizi yapın.

Do your duty without worrying about the consequences.

Tom için elinizden geleni yapın.

Do your best for Tom.

Ne yaparsanız yapın, sonuç aynı.

Whatever you do it'll end the same way.

Bana makul bir açıklama yapın.

Give me a reasonable explanation.

Beni izleyin ve aynısını yapın.

Look on me, and do likewise.

Lütfen bu konuda yorum yapın.

Please comment on this.