Translation of "Yaşayarak" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yaşayarak" in a sentence and their english translations:

Ben yaşayarak öğrendim.

I've learned that the hard way.

- Yaşayarak öğreniriz.
- Yaşadıkça öğreniriz.

We live and learn.

Dan bir dersi yaşayarak öğrendim.

Dan learnt a lesson the hard way.

Yaşamımın geri kalanını Tom'la yaşayarak harcayamam.

I can't spend the rest of my life living with Tom.

Tom yıllarını Boston sokaklarda yaşayarak geçirdi.

Tom spent years living on the streets of Boston.

- O bunu yaşayarak öğrendi.
- O bunu zor yoldan öğrendi.

He learned it the hard way.

Ben Berlin'de bir Alman aile ile yaşayarak bir hafta geçirdim.

I spent a week in Berlin living with a German family.

Ölüm yaşamın zıddı değildir: biz ölümümüzü ölerek geçirmezken hayatımızı yaşayarak geçiririz.

Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.

Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.

Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.