Translation of "Yüzünde" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yüzünde" in a sentence and their english translations:

Yüzünde yiyecek var.

You've got food on your face.

Yüzünde dondurma var.

You have ice cream on your face.

Yüzünde korku vardı.

There was fear on his face.

Güneşi yüzünde hissedebiliyordu.

He could feel the sun on his face.

Yüzünde ketçap var.

You have ketchup on your face.

Oh, yüzünde rüzgârı hissediyorsun,

Oh, you can feel the wind on your face,

Dünyanın en iyi yüzünde.

in the world’s top 100.

O, yağmuru yüzünde hissetti.

He felt the rain on his face.

Tom, güneşi yüzünde hissedebiliyordu.

Tom could feel the sun on his face.

Yüzünde bir şey var.

- You've got something on your face.
- You have something on your face.

Suçluluk tüm yüzünde yazılı.

Guilt is written all over your face.

Tom'un yüzünde kan vardı.

There was blood on Tom's face.

Tom'un yüzünde çizikler vardı.

Tom had scratches on his face.

Tom yağmuru yüzünde hissetti.

Tom felt the rain on his face.

Yorgunluk kendini onun yüzünde gösterdi.

Fatigue showed on her face.

Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı.

She had a thoughtful look on her face.

Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.

She has an absent look on her face.

Yüzünde dalgın bir bakış vardı.

He had an absent look on his face.

Yüzünde ciddi bir görünüm vardı.

He had a severe look on his face.

Tom soğuk yağmuru yüzünde hissetti.

Tom felt the cold rain on his face.

Onun yüzünde bir gülümseme yayılıyordu.

A smile spread across her face.

Tom'un yüzünde bir gülümseme var.

Tom has a smile on his face.

Tom'un yüzünde bir morluk var.

Tom has a bruise on his face.

Onun yüzünde keder izi gördüm.

I saw sorrow's print upon her face.

Yüzünde biraz spagetti sosu var.

You have some spaghetti sauce on your face.

Onun yüzünde bir ben var.

She had a mole on her face.

Yüzünde tatsız bir ifade vardı.

He had an unpleasant expression on his face.

Tom'un yüzünde bir gülümseme vardı.

Tom had a smile on his face.

Yüzünde üzgün bir bakışla gitti.

He walked away with a sad look on his face.

Onun yüzünde bir gülümseme vardı.

He had a smile on his face.

Yüzünde garip bir görünüm vardı.

She had a strange look on her face.

Tom'un yüzünde bir şeyi var.

Tom has something on his face.

Yüzünde sert bir bakışı vardı.

He had a hard look on his face.

Onun yüzünde bir memnuniyet görüntüsü belirdi.

A look of contentment appeared on his face.

Onun yüzünde bir isilik ortaya çıktı.

A rash appeared on his face.

Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm.

I saw the mark of sadness that had remained on her face.

Tom yüzünde bir tebessümle bardan çıktı.

Tom walked out of the bar with a smile on his face.

Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.

He had an odd look on his face.

Tom'un yüzünde büyük bir sırıtış vardı.

Tom had a big grin on his face.

Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.

The boy had a mischievous smirk on his face.

Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.

She approached him with a smile on her face.

Tom'un yüzünde bir çaresizlik görüntüsü vardı.

Tom had a look of desperation on his face.

Tom'un yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

Tom had a slight smile on his face.

Tom'un yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

Tom had a big smile on his face.

Tom'un yüzünde rahatlamış bir ifade vardı.

Tom had a relieved expression on his face.

Tom'un yüzünde memnun bir gülümseme vardı.

Tom had a satisfied smile on his face.

Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

- Tom had a confused look on his face.
- Tom had a puzzled look on his face.
- Tom had a confused expression on his face.

Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.

Tom had a funny look on his face.

Tom'un yüzünde incinmiş bir ifade vardı.

Tom had a hurt look on his face.

Tom'un yüzünde bir umut ifadesi vardı.

Tom had a look of hope on his face.

Tom'un yüzünde üzgün bir ifade vardı.

Tom had a pained look on his face.

Tom'un yüzünde aptalca bir ifade vardı.

Tom had a silly look on his face.

Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı.

- Tom had a strange look on his face.
- Tom had an odd look on his face.
- Tom had a strange expression on his face.

Tom'un yüzünde endişeli bir ifade vardı.

Tom had a worried look on his face.

Tom'un yüzünde bir kararlılık ifadesi vardı.

Tom had a look of determination on his face.

Mary'nin yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.

Mary had a strange look on her face.

Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.

I saw a joyful smile on his face.

Tom'un yüzünde bir yara izi vardır.

Tom has a scar on his face.

Şimdi onun yüzünde bir gülümseme var.

There is a smile on her face now.

Onun yüzünde neredeyse hiç renk yoktu.

There was almost no color in his face.

O, yüzünde bir tebessümle ona baktı.

She looked at him with a smile on her face.

Tom'un yüzünde düşünceli bir bakış vardı.

Tom had a thoughtful look on his face.

Tom'un yüzünde bir haftalık sakalı vardı.

Tom had a week's worth of beard on his face.

Tom'un yüzünde korkmuş bir görünüm vardı.

Tom had a scared look on his face.

Tom yüzünde aptalca bir sırıtış vardı.

Tom had a stupid grin on his face.

Tom'un yüzünde rahatsız olmuş bir görünüm vardı.

Tom had an annoyed look on his face.

Yüzünde büyük bir tebessüm görüyorum. Mutlu olmalısın.

I see a big smile on your face. You must be happy.

O bunu yüzünde bir sırıtma ile söyledi.

He said it with a grin on his face.

Tom'un yüzünde çok büyük bir sırıtış vardı.

Tom had a great big grin on his face.

O, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bana baktı.

She looked at me with a sly smile on her face.

Tom yüzünde bıkkın bir ifadeyle uzaya bakıyordu.

Tom was staring out into space with a bored expression on his face.

Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

Tom had a bored, disinterested look on his face.

Tom, Mary'nin yüzünde bir şaşkınlık bakışı gördü.

Tom saw a look of confusion on Mary's face.

Onun yüzünde büyük bir yara izi var.

He has a large scar on his face.

Bütün akşam yüzünde aptalca bir gülümseme vardı.

He had a silly smile on his face the whole evening.

Tom yüzünde bir tebessümle Mary ile konuşuyordu.

Tom was talking to Mary with a smile on his face.

Onun yüzünde asla herhangi bir duygu göremezsin.

You can never see any emotions on his face.

Tom yüzünde bir gülümsemeyle oturma odasına döndü.

Tom returned to the living room with a smile on his face.

Sami yüzünde bir gülümsemeyle odayı terk etti.

Sami left the room with a smile on his face.

Evet. Birçoğunuzun yüzünde o gülümseme şu an var

Yes. Many of you have that smile right now on your face

Tom yüzünde büyük bir gülümseme ile otobüsten indi.

Tom stepped off the bus with a big smile on his face.

Onun yüzünde her zaman ciddi bir görünüş var.

She always has a serious look on her face.

O, yüzünde bir gülümseme ile bize doğru yürüdü.

She walked towards us with a smile on her face.

Tom onu söylediğinde yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

Tom had a big smile on his face when he said that.

Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.

A submarine can travel over and under the water.

- O mutlu görünüyordu.
- Keyfi yerinde görünüyordu.
- Yüzünde güller açıyordu.

He was all smiles.

Tom'un yüzünde tam sol gözünün altında küçük bir yara var.

There's a small scar on Tom's face just under his left eye.

Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.

Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.

Madalyonun öteki yüzünde ise bu çocuklar dünyadaki en yüksek çocuk intihar oranına

The flipside of the coin is that those kids have the biggest child suicide rate in the

Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.

On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.