Translation of "Yağmuru" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yağmuru" in a sentence and their english translations:

- Yağmuru sevmiyoruz.
- Yağmuru sevmeyiz.

- We don't like the rain.
- We don't like rain.

Yağmuru sevmiyoruz.

- We don't like the rain.
- We don't like rain.

Yağmuru dinle.

Listen to the rain.

Yağmuru sevmiyorum.

I do not like the rain.

Yağmuru seviyorum.

I love rain.

Yağmuru severim.

I love the rain.

Yağmuru sevmem

I don't like rain.

Bu yağmuru suçla!

Blame this rain!

Yağmuru sever misin?

Do you like rain?

O yağmuru sever.

- She likes the rain.
- He likes the rain.

Tom yağmuru sever.

Tom likes the rain.

Yağmuru yüzümde hissettim.

I felt the rain on my face.

Yağmuru sevdiğini söyledi.

She said that she liked rain.

Yağmuru sevdiklerini söylediler.

- They said that they liked rain.
- They said they liked rain.

- O, bana yağmuru sevdiğini söyledi.
- Bana yağmuru sevdiğini söyledi.

She told me she liked rain.

O, yağmuru yüzünde hissetti.

He felt the rain on his face.

Ben yağmuru biraz özledim.

I missed the rain a little.

Yağmuru seviyorsun, değil mi?

You like rain, don't you?

Odamda çalışırken yağmuru severim.

I love the rain while I'm studying in my room.

Tom yağmuru sevdiğini söyledi.

- Tom said he liked rain.
- Tom said that he liked rain.

Tom yağmuru yüzünde hissetti.

Tom felt the rain on his face.

Mary yağmuru sevdiğini söyledi.

- Mary said that she liked rain.
- Mary said she liked rain.

Bana yağmuru sevdiklerini söylediler.

- They told me that they liked rain.
- They told me they liked rain.

Yağmuru ve karı sever.

She likes rain and snow.

- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
- Asit yağmuru doğal bir fenomen değildir.
- Asit yağmuru doğal bir olay değildir.

- Acid rain is not a natural phenomenon.
- Acid rain isn't a natural phenomenon.

Tom soğuk yağmuru yüzünde hissetti.

Tom felt the cold rain on his face.

Dünya bir meteor yağmuru alıyor.

The Earth is taking a meteor shower.

Evimde olduğum zaman yağmuru severim.

I like the rain when I am in my house.

Mary bana yağmuru sevdiğini söyledi.

Mary told me she liked rain.

şeker değil ama yağmuru sevmiyorlar galiba

not sugar but they don't like rain

Ve üstelik nasıl yağmuru daha önceden

and moreover how to rain

Türbenin çürümesi kısmen asit yağmuru nedeniyledir.

The decay of the shrine is due, in part, to acid rain.

Tom yağmuru dinleyerek yatakta uyanık yatıyordu.

Tom lay awake in bed, listening to the rain.

Seni çöllerin yağmuru özlemesi gibi özlüyorum

I miss you like the deserts miss the rain.

İçme suyundaki asit yağmuru insan sağlığını etkiler.

Acid rain in drinking water affects human health.

Onların tüm yıl boyunca çok yağmuru var.

They have much rain all the year round.

Asit yağmuru hakkında dün bir makale okudum.

I read an article about acid rain yesterday.

Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.

The street fight was interrupted with a hail of gunfire.

Tom yağmuru seyrederken hüzünlü bir parça dinledi.

Tom listened to sad music while watching the rain fall.

- Yağmuru seviyorsun, değil mi?
- Yağmurdan hoşlanıyorsun, değil mi?

You like rain, don't you?

- Tom yağmurdan hoşlandığını söyledi.
- Tom yağmuru sevdiğini söyledi.

- Tom said he liked rain.
- Tom said that he liked rain.

"Yağmuru severim." "Belki sen seversin ama ben sevmem."

"I love rain." "Maybe you do, but I don't."

Karı ve koca arasındaki kavga, bir bahar gününün yağmuru gibidir.

A quarrel between husband and wife is like a spring day's drizzle.

Ben güneşi sevmiyorum, yağmuru ve onun altında dans etmeyi seviyorum.

I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.

- Mary yağmuru çok sever.
- Yağmur Mary'ye huzur ve mutluluk verir.

Mary is a pluviophile.

Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.

Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.

Ağır konumdaki zırhlı desteğe ok yağmuru aralıksız ateş etti Birkaç engel vardı

A continuous rain of arrows did little against the thick armor,

Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.

Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.