Translation of "Sabırsızlanıyor" in English

0.003 sec.

Examples of using "Sabırsızlanıyor" in a sentence and their english translations:

Tom sabırsızlanıyor.

Tom is growing impatient.

Tom biraz sabırsızlanıyor.

Tom is getting a little impatient.

Sonucunu öğrenmek için sabırsızlanıyor.

He is anxious to know the result.

Tom evlenmek için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to get married.

Kızım Noel için sabırsızlanıyor.

My daughter is looking forward to Christmas.

Seni görmek için sabırsızlanıyor

He can't wait to see you.

Tom, başlamak için sabırsızlanıyor.

Tom is looking forward to getting started.

- Sami bekleyemedi.
- Sami sabırsızlanıyor.

Sami couldn't wait.

Tom sabırsızlanıyor, değil mi?

Tom is growing impatient, isn't he?

O seni görmek için sabırsızlanıyor.

He is looking forward to seeing you.

Onu tekrar görmek için sabırsızlanıyor.

She is looking forward to seeing him again.

Tom sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to meet you.

Tom seni görmek için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to see you.

Tom seninle tanışmak için sabırsızlanıyor.

Tom can hardly wait to meet you.

Tom seninle gitmek için sabırsızlanıyor.

Tom is anxious to go with you.

Tom sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor

Tom is anxious to meet you.

Tom, Boston'a gitmek için sabırsızlanıyor.

Tom is looking forward to going to Boston.

Tom bunu yapmak için sabırsızlanıyor.

- Tom is impatient to do that.
- Tom is anxious to do that.

Bunu yapmak için sabırsızlanıyor musunuz?

Are you looking forward to doing that?

Tom seni görmek için çok sabırsızlanıyor.

Tom is dying to see you.

Tom Mary ile konuşmak için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to talk to Mary.

Tom Mary ile tanışmak için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to meet Mary.

Tom senden haber almak için sabırsızlanıyor.

Tom is looking forward to hearing from you.

Tom her sabah işe gitmek için sabırsızlanıyor.

Tom looks forward to going to work every morning.

Sami o konuyu Leyla'ya anlatmak için sabırsızlanıyor.

Sami can't wait to tell Layla about that.

Tom benden uzak durmak için sabırsızlanıyor gibi görünüyor.

Tom seems like he can't wait to get away from me.

O sizi görmeyi dört gözle bekliyor. O sadece sabırsızlanıyor.

She's so looking forward to seeing you. She just can't wait.

- Tom bir an önce başlamak istiyor.
- Tom başlamak için sabırsızlanıyor.

Tom can't wait to get started.

- Tom, sizinle çalışmayı dört gözle bekliyor.
- Tom sizinle çalışmak için sabırsızlanıyor.

Tom is looking forward to working with you.

- Tom seni tekrar görmek için sabırsızlanıyor.
- Tom seni tekrar görmeyi dört gözle bekliyor.

Tom is looking forward to seeing you again.

- Tom, bir baba olmak için sabırsızlanıyor.
- Tom bir baba olmayı dört gözle bekliyor.

Tom is looking forward to being a father.