Translation of "Sağlayan" in English

0.005 sec.

Examples of using "Sağlayan" in a sentence and their english translations:

Var olmasını sağlayan şey gerekliliktir.

It's driven by force of necessity.

Görüntülü konferans sağlayan bir kuruluş

an organization that provides video conferencing

Ve bu hataların kaynağına inmelerini sağlayan

that allows them to report

Gelecek zihinlere ulaşmanızı sağlayan güce sahip.

to reach those future minds.

Sağlayan İskandinav savaşçılar tarafından terörize edilmişti .

attitude to death gave them a dangerous edge.

O, ailenin geçimini sağlayan tek kişi.

He's the sole breadwinner for the family.

Açık kaynak; teknolojik yeniliği sağlayan motordur.

Open source is the engine that drives technological innovation.

Tom'un onu yapmasına yardım sağlayan kimseyim.

I'm the guy that helped Tom do that.

Halet Çambel Hitit hiyerogliflerinin çözülmesini sağlayan kişi

Halet Çambel The person who made the dissolution of the Hittite hieroglyphs

Hedeflerimizden ve çabalarımızdan asla vazgeçmememizi sağlayan insanlar.

and never let us give up on our ambitious endeavors.

Tom ailede evin geçimini sağlayan tek kişi.

Tom is the only breadwinner in the family.

Benim fark edilmemi ve tanınmamı sağlayan bir fırsat.

One that has enabled me to stand out and get recognition.

Aşırı derecede tutkulu olduğum çalışmamı sürdürmeme olanak sağlayan

I recognize that right now, I am on this incredible journey

O, kraliyet portrelerini yaparak geçimini sağlayan bir sanatçıydı.

He was an artist who earned a living by painting royal portraits.

Ben Tom'un onu yapmasına yardım sağlayan kişi değilim.

I'm not the one who helped Tom do that.

Benim, yaşadığımız bu zor günlerin üstesinden gelmemi sağlayan şey;

That's what gets me through the hard days that we're now experiencing,

Vikinglere ölümcül üstünlük sağlayan bir şey daha var mıydı?

Was there something more, that gave the Vikings their lethal edge?

Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.

Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.

Doğa her sayfada büyük bir içerik sağlayan tek kitaptır.

Nature is the only book that provides great content on every page.

Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.

Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution.

Başkan olmasından fayda sağlayan büyük şirketler tarafından ona yetki veriliyor

He's enabled by big corporations who benefit from him being in office,

Roma vatandaşlarının Galya topraklarına yerleşebilmesini sağlayan bir yasayı sunmaktan sorumlu.

He is responsible for introducing a law that allowed Romans to settle near and on Gallic lands.

Akdeniz'in bu yarısında senatoya stratejik avantaj sağlayan durum Gnaeus'un Roma'dan...

It is Gnaeus’ ability to act autonomously without waiting for directives from Rome that

Bisikletini çalanın Tom olduğundan o kadar emin olmanı sağlayan ne?

What makes you so sure Tom was the one who stole your bicycle?

Bir kadın olduğum için gurur duyuyorum ve dişilik yükselmemi sağlayan tutamağımdır.

I am proud to be a woman and my femininity is my sling.

Bu sefer burada ki eleştiri orta sınıf geçinmeyi sağlayan insanlara geldi

this time the criticism here came to the people who made a middle class livelihood

Ancak Pro V1’in başarılı olmasını sağlayan çukurlaşmayı ayarlamak veya yenilikleri geri almak,

But adjusting dimpling, or rolling back innovations that made the Pro V1 successful,

- Bu ailede eve ekmek getiren kişi o.
- Bu ailenin geçimini sağlayan kişi o.

She's the breadwinner in this family.

Kedi Güvenliği Ders Bir: Asla koşmayın... Çünkü sizi kovalamasını sağlayan bir içgüdü devreye girer.

Cat safety 101: Don’t ever run... ‘Cause it triggers an instinctual response that I gotta chase and get that.

Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.

Bu, insanların evliliğe karşı tavrındaki bir değişiklik ve 24 saat açık olan ve genç insanların daha kolay yaşamalarını sağlayan fast food restoranlar ve yerel dükkanlardan dolayı olabilir.

This may be because of a change in people's attitude toward marriage and the sharp increase of fast food restaurants and convenience stores which are open 24 hours a day and enable young people to live more easily.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

Everyone who works has the right to just and favourable remuneration ensuring for himself and his family an existence worthy of human dignity, and supplemented, if necessary, by other means of social protection.