Translation of "Geçimini" in English

0.011 sec.

Examples of using "Geçimini" in a sentence and their english translations:

Evinin geçimini sağlar.

He brings home the bread and butter.

Geçimini nasıl sağlıyor?

What does she do for a living?

Onun yaşlılığında geçimini sağladı.

She provided for her old age.

Piyano çalarak geçimini sağlar.

He earns his living by playing the piano.

O, ailesinin geçimini sağlayamaz.

He is unable to provide for his family.

Tom geçimini kampüsten sağlıyor.

Tom lives off campus.

Tom geçimini sağlamaya çalışıyor.

- Tom struggles to make ends meet.
- Tom struggled to make ends meet.

Geçimini yazar olarak sağlıyor.

He makes a living as a writer.

O ailesinin geçimini sağlamaktadır.

He provides for his family.

...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.

because they have to support their families.

O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.

He makes his living by singing.

Sen oradayken geçimini neyle sağlayacaksın?

What will you live on while you are there?

Bir baba ailesinin geçimini sağlar.

A father provides for his family.

Kendi geçimini kazanmak zorunda kalacak.

She will have to earn her own living.

O, geçimini öğretmenlik yaparak kazanır.

He earns his living by teaching.

Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

He makes a living as a salesman.

O, tablolarını satarak geçimini sağlıyor.

She earns a living by selling her paintings.

Geçimini bir mühendis olarak sağladı.

He earned his living as an engineer.

Tom şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.

Tom makes his living by singing.

Tom geçimini yapmak için çabaladı.

Tom struggled to make ends meet.

Kendi geçimini yapacak kadar yaşlıdır.

You are old enough to make your own living.

Tom yazar olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a writer.

O adadaki halk geçimini balıkçılıkla sağlıyor.

That island's population lives on fishing.

Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.

Sally earns her living by giving piano lessons.

O, ailenin geçimini sağlayan tek kişi.

He's the sole breadwinner for the family.

O bir şarkıcı olarak geçimini sağladı.

He earned his living as a singer.

Tom bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a salesman.

Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.

I have a large family to provide for.

Baban geçimini sağlamak için ne yapar?

What does your father do for a living?

Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.

The poor girl made a living by selling flowers.

Tom bir müzisyen olarak geçimini sağlayamıyordu.

Tom couldn't make a living as a musician.

Geçimini sağlayacak rahat bir geliri var.

She has a comfortable income to live on.

Tom Boston'da geçimini sağlamakta zorluk çekti.

Tom had a hard time making a living in Boston.

- Pazarlamacılık yapıyor.
- Geçimini pazarlamacılık yaparak sağlıyor.

He makes a living as a traveling salesman.

- Tom asla kendi geçimini yapmak zorunda kalmadı.
- Tom kendi geçimini sağlamak zorunda kalmadı hiç.

Tom has never had to earn his own living.

- Tom Boston'da geçimini yaparken zor bir zaman geçidi.
- Tom Boston'da geçimini sağlamakta zorluk çekti.

Tom had a hard time making a living in Boston.

Bazı youtuberlar sadece bunun üzerinden geçimini sağlıyor

Some youtubers just make a living out of it

Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.

They had a lot of children to provide for.

O, asla kendi geçimini yapmak zorunda kalmadı.

He's never had to earn his own living.

Geçimini sağlamak için bir emekli maaşı var.

He has a pension to live on.

Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürüyor.

Tom drives a truck for a living.

Tom'un geçimini sağlamak için yaptığı şey budur.

This is what Tom does for a living.

Tom ailede evin geçimini sağlayan tek kişi.

Tom is the only breadwinner in the family.

Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.

Tom drives a truck for a living.

- Geçimini nasıl sağlarsın?
- Geçinmek için ne yaparsın?

- What do you do?
- What do you do for a living?

Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a traveling salesman.

Ebeveynlerin geçimini sağlamak için ne iş yapıyor?

What do your parents do for a living?

O beyefendi geçimini sağlamak için ne işle meşgul?

What does that gentleman do for a living?

O, kraliyet portrelerini yaparak geçimini sağlayan bir sanatçıydı.

He was an artist who earned a living by painting royal portraits.

Tom yirmili yaşlarının başında iken geçimini güçlükle sağlıyabiliyordu.

Tom could barely make ends meet when he was in his early twenties.

Bay Tanaka küçük bir kırtasiye dükkanı çalıştırarak geçimini yapıyor.

- Mr Tanaka makes a living by running a small stationery shop near the station.
- Mr. Tanaka makes a living by running a small stationery shop near the station.

- Tom geçimini neyle sağlar?
- Tom ne işle meşgul oluyor?

What does Tom do for a living?

Tom Mary'ye babasının geçimini sağlamak için ne yaptığını sordu.

Tom asked Mary what her father did for a living.

Tom geçimini sağlamak için ne yaptığı hakkında konuşmaya başladı.

Tom began talking about what he did for a living.

Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.

Sami and his neighbors raised money to support Layla.

- Sami'nin ailesi Leyla'yı destekledi.
- Sami'nin ailesi Leyla'nın geçimini sağladı.

Sami's family supported Layla.

O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.

Young as he is, he has a large family to provide for.

- Tom ekmeğini gitar çalarak kazanıyor.
- Tom geçimini gitar çalarak sağlıyor.

Tom earns his living as a guitarist.

- Tom hâlâ ebeveynlerine güveniyor mu?
- Tom geçimini hala ebeveynlerinden mi sağlıyor?

Does Tom still rely on his parents?

David'in hiç istikrarlı bir işi olmadı fakat her zaman geçimini sağlayabildi.

David has never had a steady job, but he's always managed to make ends meet.

- O geçinmek için zor bir zaman geçirdi.
- Geçimini sağlamakta zorluk çekti.

He had a hard time making a living.

- Bakması gereken büyük bir ailesi var.
- Geçimini sağlaması gereken büyük bir ailesi var.

He has a large family to provide for.

- Bu ailede eve ekmek getiren kişi o.
- Bu ailenin geçimini sağlayan kişi o.

She's the breadwinner in this family.

- Babası ölünce ailesinin geçimini Tom üstlendi.
- Babası vefat edince ailesinin geçimi Tom'un omuzlarına bindi.

Tom became the breadwinner of the family when his father died.

- Mary emekli maaşı ile geçimini sağlayamıyor. Bu yüzden bir restoranda yarım gün bir temizlikçi kadın olarak çalışıyor.
- Mary emekli maaşı ile iki yakasını bir araya getiremiyor. Bir restoranda yarım gün temizlikçi bir kadın olarak çalışmasının nedeni bu.

Mary can't make ends meet on her pension. That's why she works half-days as a cleaning lady in a restaurant.