Translation of "Sağır" in English

0.008 sec.

Examples of using "Sağır" in a sentence and their english translations:

- Amcam sağır.
- Dayım sağır.
- Eniştem sağır.

My uncle is deaf.

- Sen sağır mısın?
- Sağır mısın?

Are you deaf?

Tom sağır.

- Tom's deaf.
- Tom is deaf.

Sağır değilim.

- I am not deaf.
- I'm not deaf.

Sağır oluyorum.

I'm going deaf.

Tom sağır değil, ama Mary sağır.

Tom isn't deaf, but Mary is.

- Tom da sağır.
- Tom aynı zamanda sağır.
- Tom aynı zamanda sağır da.

Tom is also deaf.

Sen sağır mısın?

Are you deaf?

Tom sağır oluyor.

Tom is going deaf.

Gürültü sağır ediyor.

The noise is deafening.

Sağır oluyor olmalıyım.

I must be going deaf.

Kadın neredeyse sağır.

The woman is almost deaf.

Gürültü sağır ediyordu.

The noise was deafening.

Onun oğlu sağır.

Her son is deaf.

Bir kulağım sağır.

- I'm deaf in one ear.
- I am deaf on one ear.

Ben sağır doğmadım.

I wasn't born deaf.

Tom sağır galiba.

- I think Tom is deaf.
- I think that Tom is deaf.

Tom neredeyse sağır.

Tom is almost deaf.

Köpeğin sağır mı?

Is your dog deaf?

Kaza sonucu sağır oldu.

He went deaf as a result of an accident.

Onları nerede sağır ettin?

Where did you deafen them?

Tom sağır ve dilsizdir.

Tom is deaf and mute.

Tom sağır olmaya başlıyor.

Tom is beginning to go deaf.

Sen sağır mısın nesin?

- Are you deaf or what?
- Are you deaf or something?

Sağır sultan bile duydu.

It's common knowledge.

Ben sağır değil körüm.

I'm blind, not deaf.

Tanrım! Sen sağır mısın?

Geez! Are you deaf?

Tom'un bir kulağı sağır.

Tom is deaf in one ear.

- Sağır değil.
- Kulakları var.

He has ears.

Ben tamamen sağır oldum.

I went completely deaf.

Tom'un sağır olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is deaf.
- I know Tom is deaf.

Tom sağır, değil mi?

Tom is deaf, isn't he?

Tom yaşlı ve sağır.

Tom is old and deaf.

Sağır insanlar işaret diliyle konuşabilirler.

Deaf people can talk in sign language.

Tom sağ kulağından tamamen sağır.

Tom is completely deaf in his right ear.

İşitmesi çok kötü, neredeyse sağır.

His hearing is very bad, he is almost deaf.

O, kör sağır ve dilsizdi.

She was blind, deaf, and dumb.

Sürekli gürültü bizi sağır etti.

The continual noise deafened us.

O kör, sağır ve dilsiz.

He's blind, deaf and mute.

Sağır olmak nasıl bir şey?

What's it like to be deaf?

Peruğun seni sağır yapar mı?

Does your wig make you deaf?

Her iki çocuk da sağır.

Both children are deaf.

Muhtemelen Tom'un sağır olduğunu düşünüyorsun.

You probably think Tom is deaf.

O, tek kulakta yarım sağır.

He's half deaf in one ear.

O kör sağır ve dilsizdi.

She was blind, deaf, and mute.

Tom'un ebeveyninin ikisi de sağır.

Both Tom's parents are deaf.

O, çanları çalarken sağır oldu.

He became deaf ringing the bells.

Sadece sana söyledim. Sağır mısın?

I just told you. Are you deaf?

Kemoterapi, Leyla'yı neredeyse sağır bıraktı.

The chemotherapy left Layla almost deaf.

Böyle bağırma, o, sağır değil.

Don't shout like that, he's not deaf.

Tom, Mary'nin sağır olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was deaf.

Tom sağır olacak, değil mi?

Tom is going deaf, isn't he?

Tom neredeyse sağır, değil mi?

Tom is almost deaf, isn't he?

- Duyma yetilerini kaybettiler.
- Sağır oldular.

They've lost their hearing.

Tom sağır değil, değil mi?

Tom isn't deaf, is he?

Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.

- Helen Keller was blind, deaf and dumb.
- Helen Keller was blind, deaf, and dumb.

Sağır insanlar işaret dilinde sohbet edebilirler.

Deaf people can converse in sign language.

Tom sağır ama dudak okumayı biliyor.

Tom is deaf, but he knows how to read lips.

Helen Keller kör, sağır ve dilsizdi.

Helen Keller was blind, deaf and mute.

Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.

The poor child was born deaf and dumb.

Sağır mısın ya da aptal mısın?

Are you deaf or stupid?

Ben yemek yerken sağır ve dilsizim.

I'm deaf and mute while I'm eating.

Sağır mısın yoksa bir şey mi?

- Are you deaf or what?
- Are you deaf or something?

O, sağır ama dudak okumayı biliyor.

He is deaf, but knows how to read lips.

Gürültü kulakları sağır edici hale geliyor.

The noise is becoming deafening.

Sami sağır dilsiz bir kadınla çıktı.

Sami dated a deaf-mute woman.

Sami aniden kör ve sağır oldu.

Sami suddenly went blind and deaf.

Tom'un tek kulağı sağır, değil mi?

Tom is deaf in one ear, isn't he?

Ve zulmünü Kral Matthias'ın sağır(!) kulaklarına bildirirler

complaints about Vlad's cruelty fall on deaf ears of King Matthias.

Sağır-dilsiz insanlar işaret dili kullanarak konuşurlar.

Deaf-mute people talk using sign language.

Birçok sağır insan "özürlü" olarak düşünülmekten hoşlanmazlar.

Many Deaf people dislike being thought of as "disabled".

Sağır edici bir gürlemeyle, roket uzaya fırlatıldı.

With a deafening roar, the rocket was hurled into space.

Tom bana Mary'nin sağır olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom told me that he thought Mary was deaf.
- Tom told me he thought Mary was deaf.
- Tom told me he thought that Mary was deaf.
- Tom told me that he thought that Mary was deaf.

Sağır insanlar birbirleriyle genellikle işaret dili kullanarak konuşurlar.

Deaf people often talk to each other using sign language.

Tom, tavsiyeleri sağır kulaklara düştüğünde hayal kırıklığına uğradı.

Tom became frustrated when his suggestions fell on deaf ears.

Bazı sağır insanlar işaret dili kullanmamaya karar verirler.

Some deaf people decide not to use sign language.

Tom Mary'ye sağır gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.

- Tom told Mary that she should quit pretending to be deaf.
- Tom told Mary that she should stop pretending to be deaf.

Sağır ve dilsiz insanlar iletişim kurmak için işaret dilini kullanabilirler.

Deaf-mute people can use sign language to communicate.

Koko, sağır insanların dili olan işaret dilinde 500 kelimeden daha fazla biliyor ve kullanıyor.

Koko knows and uses more than 500 words in sign language, the language of deaf people.

Maç spikerleri vuvuzelaların seslerini "rahatsız edici" ve "şeytani" gibi çeşitli şekillerde tarif ettiler ve onu "gürültücü fillerin izdihamı", "sağır eden çekirge sürüsü", "katliam yolundaki bir keçi", "çok kızgın arılarla dolu büyük bir kovan" ve "hızlı ördek"'e benzettiler.

Commentators have variously described the sound of vuvuzelas as "annoying" and "satanic" and compared it with "a stampede of noisy elephants", "a deafening swarm of locusts", "a goat on the way to slaughter", "a giant hive full of very angry bees", and "a duck on speed".