Translation of "Zamanda" in Arabic

0.011 sec.

Examples of using "Zamanda" in a sentence and their arabic translations:

Aynı zamanda

في نفس الوقت

Aynı zamanda yoğunlaşıyor.

بل حتى الكثافة أيضا،

Aynı zamanda dinleyin.

إصغِ إليها جيدا، أيضاً.

Aynı zamanda kaygan.

‫إنه زلق.‬

Yani zamanda yolculuk

حتى السفر في الوقت المناسب

Bu aynı zamanda -

وفي نفس الوقت

Aynı zamanda dolomit ve aynı zamanda radyoaktif granit kullanmışlar

كما استخدموا الدولوميت والجرانيت المشع أيضًا

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

‫وأيضاً،‬ ‫هذا المكان مليء بسرطان البحر.‬

Aynı zamanda hoşgörülü toplumları,

أنتجت مجتمعات متسامحة،

ışıklarını doğru zamanda açıyor.

إشعال الأضواء في الوقت المناسب.

Aynı zamanda sürdürülebilir gelişime

وسنقوم أيضا بتطوير التقنيات المستقبلية

Heyecanlı ama aynı zamanda gerginsiniz

تشعر بالحماس، لكنك تشعر بالتوتر أيضاً،

Benimle zamanda yolculuk yapmanızı istiyorum,

أودّ أن نعود سويةً بالزمن،

Ve aynı zamanda insanların dolaşımını,

وأيضاً سوف يفرض عقوبات على حركة الناس،

Aynı zamanda burada, New York'ta,

في مدينة نيويورك هنا،

Aynı zamanda bunları okulda öğretmenin

وأعلمُ أيضًا أن تدريس هذه المواضيع في المدارس

Aynı zamanda "iyi" anlamına gelir.

تعني أيضًا "جيد".

Aynı zamanda gölgeler birbirini tutmuyor

في الوقت نفسه ، لا تتطابق الظلال مع بعضها البعض

Aynı zamanda kuvvetini de gösteriyor

كما يظهر قوتك

Ve aynı zamanda yavaşça uzaklaşıyor.

‫وفي الوقت نفسه، تبتعد تدريجيًا.‬

Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

- لا يمكنك أن تفعل شيئين في وقت واحد.
- لا يمكنك أن تفعل شيئين في الوقت ذاته.
- لا يمكنك أن تفعل شيئين في الوقت نفسه.

Ama aynı zamanda bizi korkutuyorlardı.

لكنهم جعلونا أيضًا خائفين ،

Aynı zamanda, diğer insanlar da tarafsız,

وفي نفس الوقت، الكثير من الناس الآخرين كانوا مُنقطعين

Ama aynı zamanda sevgiyi tecrübe ettim.

ولكن في نفس الوقت، لقد حظيت بحب،

Aynı zamanda şaşırtıcı derecede iyi yüzücüler.

وأيضًا يعنى هذا أنهم سباحون مهرة.

Öğrenciler aynı zamanda geçerliliği oldukça kanıtlanmış

كما أنهم قيّموا مشاعرهم

Ama bu zehirse aynı zamanda panzehir.

‫لكن إذا كان ذلك هو السّم،‬ ‫فهو أيضًا الترياق.‬

Uzay aynı zamanda eğitim araştırma, astronomi

الفضاء أيضا مصدر لانهائي من الإلهام،

Çünkü en yoksul kesimler aynı zamanda

فهذه القطاعات الأكثر فقراً

Fakat aynı zamanda Lauran'ı da tanıyorum.

ولكنني أيضا أعرف لورين.

Bunu ilerleyen zamanda hepimiz birlikte göreceğiz

سنرى هذا معا في وقت لاحق

Aynı zamanda bazı siyasilerin gücünü kullanarak

في نفس الوقت باستخدام قوة بعض السياسيين

Aynı zamanda alt kısma kuartz döşenmiş

في نفس الوقت ، يتم وضع الكوارتز في القاع

Aleksandr Kaleri zamanda yolculuk rekoru kırmıştı

حطم الكسندر كالري الرقم القياسي للسفر في الوقت المناسب

Biz zamanda yolculuk yapabiliriz bu sefer

يمكننا السفر في الوقت المناسب هذه المرة

Biz zamanda yolculuk yaparken boyut değiştiriyoruz.

نغير الحجم أثناء السفر في الوقت المناسب.

Geçtiğimiz yıl bu zamanda Filipinler'de geziyordu.

في مثل هذا الوقت من العام الماضي، كان مسافرًا إلى الفلبين.

Fadıl yanlış zamanda yanlış yerde idi.

كان فاضل في المكان الخطأ في الوقت الخطأ.

Aynı zamanda nasıl taksi işimizi hızla geliştirebiliriz?

لا يعلمون شيئًا عن مدينة لندن؟

Ama aynı zamanda, çocuklara ebeveynler ve öğretmenlerle

لكني أعلم كذلك أنه لو علمنا الأطفال،

Ama aynı zamanda harikalar ve kurtarışlar da.

ولكن سيكون هناك أيضًا عجائب وأمجاد.

Ama bilim aynı zamanda adil bir ortamda

ولكن يبينُ العلم أيضًا أن البيئة المُنصفة،

Tanrı tarafından terk edilmiş hissedebileceğim bir zamanda

في وقت شعرت أن إلهي تخلى عني،

Yakın zamanda Y kuşağını elde tutmak amaçlı

تحدثت إلى مؤسسة التي قررت مؤخرًا

Aynı zamanda daha az miktarda salınım demek.

‫لأسباب متنوعة ،‬ ‫عندما يكون لدينا سنوات أكثر من التعليم ،‬

Çok şey ifade eden böyle bir zamanda

‫في لحظة ذات أهمية كبيرة.‬

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

إنه واجبنا لترك تراث من الأمل والفرص

Aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

بل إنها ما تجعل فني ممكنًا.

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

ولكنه أيضاً تحدث عن الفخر

Ve aynı zamanda suyum da azalmaya başladı.

‫والمياه لدي‬ ‫تناقصت.‬

Ama ticarileşme aynı zamanda, artık gelişim yükünü

ولكن التسويق يعني أيضا مواجهة حقيقة

Aynı zamanda 10 bin civarı işçi çalıştı

عمل حوالي 10000 عامل في نفس الوقت

Aynı zamanda buraya Hristiyanların bir Kabe'si diyebiliriz

يمكننا أيضا استدعاء الكعبة المسيحية هنا

Ve aynı zamanda hala o milletvekilleri meclisteyken

ولا يزال أثناء وجود هؤلاء المشرعين في البرلمان

Kişi sadece zamanda ileri ve geri ilerleyebilir

يمكن للمرء فقط التقدم والعودة في الوقت المناسب

6. yüzyılın başlarında yaklaşık aynı zamanda yaşadılar.

عاشوا في نفس الوقت تقريبًا في أوائل القرن السادس.

Bu parçacığı yakın zamanda bulup bulamayacağımıza bakmaksızın

بغض النظر عن إيجاد جزيء المادة المظلمة في أي وقتٍ قريب،

En kısa zamanda bu kitabı iade et.

أعد الكتاب في أقرب فرصة ممكنة.

Sami aynı zamanda kapalı bir sitede yaşıyor.

- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسوّر.
- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسيّج.

Bütün karmaşası, dayanışma ihtiyacıyla iş yerinin yakın zamanda

لذلك في أماكن العمل، بكل ما فيها من تعقيد وتداخلات،

Ben bir paleontolog, aynı zamanda bir karşılaştırmalı anatomistim

أنا عالمة حفريات وخبيرة تشريح مقارن،

Fakat bu karar aynı zamanda en nazik olanıydı.

لكنه كان الأكثر إحسانًا.

Aynı zamanda "Bence İslam bizden nefret ediyor." demişti.

وقال مضيفًا: "أعتقد أن الإسلام يكرهنا".

Aynı zamanda ödül kazanan bir araştırma makalesinin konusuyduk.

كنا أيضا موضوع ورقة بحثية حائزة على جائزة تسمى

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه‬

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه.‬

Aynı zamanda böylesi dikkatsiz bir şekilde risk alabilirler?

وغير مبالين إزاء الكثير من المخاطر، في ذات الوقت؟

Aynı zamanda daha az korku ve suçluluk hissedeceklerinden

ورأيتُ أيضاً أن بسبب الشعور بالخوف والذنب،

Batı'da 20. yüzyıl kadar geç bir zamanda gerçekleştiriliyordu.

إذ كان يُمارس في الغرب حتى القرن العشرين.

Aynı zamanda, bu konuşmaları kasıtlı göz ardı etme

كذلك، إن التجنب المقصود لهذه الحوارات

Aynı zamanda küresel ısınmaya dikkat çekmeyi de başarırız.

‫برز هذه الصلة‬ ‫في ثلاثة مجالات رئيسية -‬

Geri kalan zamanda tek bir soru üzerinde durduk:

وقد أمضينا بقية الساعة نناقش سؤالًا واحدًا:

Veri aynı zamanda muhalif teorilerle de uyumlu olabilir.

وهي أن البيانات قد تتطابق مع نظريات منافسة

Biz aynı zamanda bu kültüre yön veren kişileriz,

أننا نحن من يشكل تلك الثقافة

Ama aynı zamanda çok daha geniş uygulamaları var.

ولكن هناك تطبيقات أوسع بكثير لهذا.

Aynı zamanda denizle okyanusal derinliğe de sahip değil

كما أنه ليس له عمق المحيط مع البحر

Aynı zamanda evirimin en büyük kanıtı da yarasalardır

في الوقت نفسه ، أكبر دليل على التطور هو الخفافيش.

Aynı zamanda öğretmen ekranındaki bir şeyi öğrencilerle paylaşabiliyor

يمكن أيضًا مشاركة شيء ما على شاشة المعلم مع الطلاب

Ve aynı zamanda da sistem her şeyi kaldırabiliyor

وفي الوقت نفسه ، يمكن للنظام التعامل مع كل شيء

Aynı zamanda o görüntüleri kim alır bilmiyorum ama?

أنا أيضا لا أعرف من يحصل على هذه الصور ، ولكن؟

zamanda yolculuk ile ilgili bir video hazırlayacağım sizlere

سأعد فيديو عن الرحلة في الوقت المناسب

Bayezid'in ani yürüyüşü Hıristiyanları şaşırttı, ancak aynı zamanda

أذهلت حملة بايزيد السريعة المسيحيين، وبما أنه شعر أنه سيكون هنالك ردة فعل

Ama Elizabeth aynı zamanda liderlik yetisine de sahipti.

لكنها كانت أيضا قادرة على القيادة حازمة: في تحالف مع فرنسا والنمسا، حيث

- O zamanda televizyon seyrediyordum.
- O zaman televizyon izliyordum.

كنت أشاهد التلفاز حينها.

Aşk sadece hissetmek değil aynı zamanda bir sanattır.

الحبّ ليس مجرّد شعور بل هو فنّ أيضا.

90'lar ve 2000'lere kadarki zamanda varoşlara yayıldı

في التسعينات وأوائل الألفين؛ بدات في الانتشار الى الضواحي،

Aynı zamanda teknolojinin nasıl sorunlara yol açabileceğini de görüyoruz.

و نحن ايضا نرى كيف يمكن أن تؤدي التكنولوجيا إلى مشكلات.

Sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.

‫هناك فرصة في الإمساك بالأنواع الثلاثة‬ ‫في الوقت المحدود الذي نملكه.‬

Ama aynı zamanda bu yitim bölgelerinden birinin üstüne oturuyor.

ولكن أيضًا بسبب أنها تقع أعلى واحدة من تلك المناطق الخفيضة.

Ve pazartesi günü, tahmin edebileceğinden daha erken bir zamanda

وفي يوم الأثنين، وأقرب مما يتخيل،

Aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.

ينتمون أيضاً إلى المجموعات الأكثر عرضة للتنمر في مدرسة.

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

‫كما يكشفها أيضًا.‬ ‫معظم عمليات الصيد تبوء بالفشل.‬

Yakın zamanda 18 yaşında bir üniversite öğrencisine ödev verdim.

مؤخراً أعطيت طالب جامعي بالثامنة عشر، حق الكلام.

Aynı zamanda pioneer 10 ve pioneer 11 de yolda

الرائد 10 و الرائد 11 على الطريق

Aynı zamanda boşanmayı kadın isterse ve erkek boşanmak istemiyorsa

في نفس الوقت ، إذا كانت المرأة تريد الطلاق والرجل لا يريد الطلاق

Bunlarla ilgili de sizlere en kısa zamanda video hazırlayacağım

سأقوم بعمل فيديو عن هذه في أقرب وقت ممكن

Aynı zamanda da bazı küçük bilgilere de ulaşın istiyoruz

نريد أيضًا العثور على بعض المعلومات الصغيرة

Bu teoriler zamanda yolculuk yapmanın mümkün olduğunu söylüyor işte

تقول هذه النظريات أنه من الممكن السفر في الوقت المناسب.

Bazı insanlar gazete okurlar ve aynı zamanda TV izlerler.

- البعض يقرأ الصحيفة و يشاهد التلفاز في آن واحد.
- بعض الناس يقرأون الصحيفة و يشاهدون التلفاز في وقت واحد.
- بعض الناس يقرأون صحيفة وهم يشاهدون التلفاز.

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

من السهل أن تنشغل الشركات بتحقيق أرباح فورية