Translation of "Zamanda" in Korean

0.009 sec.

Examples of using "Zamanda" in a sentence and their korean translations:

Aynı zamanda yoğunlaşıyor.

더 밀집될 것이고

Aynı zamanda dinleyin.

귀기울여 들어보세요.

Aynı zamanda kaygan.

‎미끄럽습니다

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

그리고 게가 가득해요

Aynı zamanda hoşgörülü toplumları,

관용적인 사회도 탄생시켰잖아요.

ışıklarını doğru zamanda açıyor.

딱 적당한 순간에 조명만 켜면 되거든요.

Aynı zamanda sürdürülebilir gelişime

그리고 미래 응용 기술을 개발하여

Heyecanlı ama aynı zamanda gerginsiniz

신나기도 하지만, 긴장도 될 거예요.

Benimle zamanda yolculuk yapmanızı istiyorum,

저와 함께 한번 시간을 거슬러 내려 가봐요.

Ve aynı zamanda insanların dolaşımını,

그로 인해 이주가 불가피한 사람들이

Aynı zamanda burada, New York'ta,

이곳 뉴욕에도

Aynı zamanda bunları okulda öğretmenin

학교에서 이런 것들을 가르친다는 것이

Aynı zamanda "iyi" anlamına gelir.

"좋은"이라는 의미도 있습니다.

Ve aynı zamanda yavaşça uzaklaşıyor.

‎그렇게 기우뚱대며 ‎서서히 이동하죠

Aynı zamanda, diğer insanlar da tarafsız,

동시에, 다른 사람들도 서로 융화하지 못하고

Ama aynı zamanda sevgiyi tecrübe ettim.

하지만 동시에 저는 사랑을

Aynı zamanda şaşırtıcı derecede iyi yüzücüler.

또 나무늘보는 놀랄 만큼 수영을 잘해요.

Öğrenciler aynı zamanda geçerliliği oldukça kanıtlanmış

그들의 감정 또한

Ama bu zehirse aynı zamanda panzehir.

하지만 그만큼의 독성이 있다면 반대로 해독제 역할도 할 수 있을 것입니다.

Uzay aynı zamanda eğitim araştırma, astronomi

우주는 무한한 영감의 원천이기도 합니다.

Fakat aynı zamanda Lauran'ı da tanıyorum.

하지만 전 로란을 잘 알거든요.

Ama aynı zamanda harikalar ve kurtarışlar da.

놀랍고 경이로운 것들도 있을 거예요.

Ama bilim aynı zamanda adil bir ortamda

또한 과학은 우리가 공평한 환경에서

Tanrı tarafından terk edilmiş hissedebileceğim bir zamanda

신이 나를 버렸다고 느꼈어야 할 시간에

Yakın zamanda Y kuşağını elde tutmak amaçlı

또 제가 대화를 해본 어떤 기업은 최근에

Aynı zamanda daha az miktarda salınım demek.

온실가스의 감소를 의미하죠.

Çok şey ifade eden böyle bir zamanda

살아 있는 것 자체가 벅찬 감동이죠,

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

우리는 그들에게 희망과 기회라는 유산을

Aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

제 예술을 가능하게 해줍니다.

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

그러나 그는 또한

Ve aynı zamanda suyum da azalmaya başladı.

제가 가진 물도 다 떨어져 가네요

Ama ticarileşme aynı zamanda, artık gelişim yükünü

상업화는 또한 마주하는 것을 말하지요.

Bu parçacığı yakın zamanda bulup bulamayacağımıza bakmaksızın

우리가 얼마나 빨리 그 입자를 발견해 내는지와는 상관없이,

Aynı zamanda, deniz bilimcileri habitatların "mikroplastik" denilen...

그러는 동안 해양 과학자들은 해양 서식지가 "미세 플라스틱"이라고 불리는

Aynı zamanda tüm zamanların en iyi oyuncusu

제일가는 선수로 발전해 나갔습니다.

Aynı zamanda, işinin ehli insanlardan ilham alırlar.

잘하는 사람들에게서 영감을 받기도 하죠.

Ben bir paleontolog, aynı zamanda bir karşılaştırmalı anatomistim

저는 고생물학자이면서 비교 해부학자이며,

Aynı zamanda ödül kazanan bir araştırma makalesinin konusuyduk.

저희 사례를 연구한 논문은 수상을 하기도 했습니다.

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

강을 따라갈 수도 있죠

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

강을 따라갈 수도 있죠

Aynı zamanda böylesi dikkatsiz bir şekilde risk alabilirler?

어떻게 동시에 이처럼 위험을 감수할 수 있죠?

Aynı zamanda daha az korku ve suçluluk hissedeceklerinden

제 생각에는 두려움과 죄책감이 덜 해지는

Batı'da 20. yüzyıl kadar geç bir zamanda gerçekleştiriliyordu.

20세기 서양에서 자행되었던 겁니다.

Aynı zamanda, bu konuşmaları kasıtlı göz ardı etme

또한 이러한 대화를 의도적으로 피한다면

Aynı zamanda küresel ısınmaya dikkat çekmeyi de başarırız.

지구 온난화의 해결에도 한 발 더 나아갈 수 있다는 겁니다.

Geri kalan zamanda tek bir soru üzerinde durduk:

남은 시간 동안 이 얘기에만 매달렸어요.

Veri aynı zamanda muhalif teorilerle de uyumlu olabilir.

그 자료는 경쟁 이론에서도 유효할 수 있다는 것입니다.

Biz aynı zamanda bu kültüre yön veren kişileriz,

우리가 그 문화를 만들 수도 있다는 것입니다.

Ama aynı zamanda çok daha geniş uygulamaları var.

이 현상은 다른 분야에서도 폭넓게 적용 가능하죠.

Ama Elizabeth aynı zamanda liderlik yetisine de sahipti.

허나 동시에 그녀는 결단력과 지도력이 있었다. 옐리자베타는 프랑스, 오스트리아와 손잡고

Aynı zamanda teknolojinin nasıl sorunlara yol açabileceğini de görüyoruz.

하지만 테크놀로지는 문제를 야기하기도 합니다.

Sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.

우리에게 주어진 시간 안에 세 종류 모두 잡을 수 있습니다

Ama aynı zamanda bu yitim bölgelerinden birinin üstüne oturuyor.

침입대 위에 위치해있기도 하니까요.

Ve pazartesi günü, tahmin edebileceğinden daha erken bir zamanda

월요일에, 그는 상상할 수 있습니다.

Aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.

학교 내에서도 따돌림을 당하기 쉽습니다.

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

‎하지만 치타 역시 노출되죠 ‎사냥은 대부분 실패합니다

Yakın zamanda 18 yaşında bir üniversite öğrencisine ödev verdim.

최근에는 18살짜리 대학생에게 자술서를 쓰도록 했죠.

Aynı zamanda Çin’in rüzgar enerjisi potansiyelinin % 20’sini oluşturuyor.

또한 중국의 풍력 에너지 잠재력의 20%를 차지합니다

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

기업이 단기적 수익창출에 혈안이 되어, 미래의 투자를 등한시하는 것도

Kalp ve aşk arasındaki bu bağ modern zamanda da ayakta kaldı.

심장과 사랑의 이러한 연관성은 현대에까지 이어졌습니다.

Aynı zamanda arzulara -- evet, arzulara -- hayallere ve tutkulara da cevap verir.

열망에 응답합니다. 열망, 꿈, 갈망이요.

Henüz acının var olmadığı bir yere ayak basmadım ama aynı zamanda

고통이 없거나, 치유의 가능성이 없는 곳은

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

‎여러 작은 생물들이 ‎안심하고 나타나는 때죠

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

‎이들은 수많은 해양 생물의 ‎주요 식량이기도 하죠 ‎작은 치어부터 

Bu yüzden, kısa bir zamanda, makul fiyata OLED TV ekranı üretmenin

이것이 LG가 매우 적은 시간 안에 합리적인 가격의 OLED TV를 만들 수 있었던

Ama aynı zamanda, tüm bu lafları bir kerede söylememek anlamına da gelir.

그렇다고 해서 갑자기 주먹다짐을 하는 것도 아니에요.

Japonya'dan ya da ABD'den kurumsal devlerle mücadele etmesi gerekiyordu. Ancak, aynı zamanda, hükümetin

한 시장을 두고 일본이나 미국의 기업과 경쟁을 했어야 했지. 하지만 또 동시에

Bu süre zarfında ABD, aynı zamanda yurtdışındaki ticari ve askeri çıkarlarını korumak için

이 기간에 해외에서 증가하는 상업적, 군사적 이익을 보호하기 위해 영향력을 사용하기 시작했습니다

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

‎우리의 도시가 다양한 ‎야생 동물에게 집이 되어주는 거죠 ‎밤뿐만 아니라 ‎낮 동안에도 말입니다