Translation of "Zamanda" in Chinese

0.004 sec.

Examples of using "Zamanda" in a sentence and their chinese translations:

Oraya aynı zamanda vardık.

我們在同一時間到了那裡。

Bu çok yakın zamanda.

太早了。

Kısa zamanda orada olacağız.

我们就要到了。

Herhangi bir zamanda gelebilirsin.

你隨時可以來。

Hepiniz aynı zamanda konuşmayın.

大家別同時說。

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.

你一定要活在當下,不能總是留戀過去。

Aynı zamanda yemek yiyip okuyorum.

我边吃饭边看书。

Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

- 一次做不了两件事。
- 你不能一心两用。

O, oldukça yakın zamanda oldu.

这是最近才发生的。

O hasta herhangi bir zamanda ölebilir.

病人随时会死。

Yarın bu zamanda ne yapıyor olacaksın?

你明天这个时候会是在做什么?

Yeterince kısa zamanda gerçek hikayeyi öğreneceğiz.

我们很快就会知道真相了。

Bu aynı zamanda akciğer kanserine neden olabilir.

這也可能會導致肺癌。

Şehirler heyecan verici yerlerdir, aynı zamanda stresli.

城市是令人興奮的地方,但也會讓人產生壓力。

O herkesten daha az zamanda ehliyetini aldı.

他比任何人用更短的时间拿到驾照。

Yakın zamanda Peter'ı Japonya'ya davet etmeyi istiyoruz.

我们希望在不久的将来邀请彼得去日本。

Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.

錯的不只是你,我自己也錯了。

Sadece siz değil aynı zamanda ben de suçlanmalıyım.

不只是你,就連我也該受責難。

Ben bu kadar kısa bir zamanda işi bitiremem.

我無法在這麼短的時間內完成這份工作。

Önümüzdeki yıl bu zamanda çok sıkı çalışıyor olacağız.

明年的這個時候,我們應該正在拼命地學習吧。

O içeri girdi ve aynı zamanda zil çaldı.

他进来的同时,铃响了。

Sadece balık değil aynı zamanda et de ye.

- 不只吃鱼,也吃肉。
- 不只吃魚,也吃肉。

O, İngilizce çalışıyor, ama aynı zamanda Almanca çalışıyor.

他不但学习英语,他也学习德语。

- O zamanda televizyon seyrediyordum.
- O zaman televizyon izliyordum.

那時我正在看電視。

Lisa, sadece İngilizce değil, aynı zamanda Fransızca da konuşur.

丽萨不但会说英文,而且会说法文。

Bob sadece gitar değil aynı zamanda flüt de çalar.

Bob不仅会弹吉他还会吹笛。

Bazı insanlar gazete okurlar ve aynı zamanda TV izlerler.

有些人边看电视边读报纸。

Hava sadece soğuk değil fakat aynı zamanda yağışlı da.

- 天气又冷又湿。
- 天氣很寒冷,雨也很多。

Sadece onlar değil aynı zamanda ben de öğretmen tarafından azarlandım.

不仅他们,连我也被老师罚了。

- Onlar uygunsuz bir zamanda geldiler.
- Onlar uygunsuz bir vakitte geldiler.

他們在不合適的時間來了。

O sadece bana yardım etmeyi reddetmedi fakat aynı zamanda beni azarladı.

他不但没帮我,还骂了我。

O sadece güzel değil fakat aynı zamanda herkese karşı nazik de.

她不仅漂亮,而且对每个人都很好。

Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.

我的爱好不但广泛而且有用。

- Sadece pilav değil, kebap da yedim.
- Sadece pualo yemedim aynı zamanda kebap da yedim.

我不但吃了抓饭,而且吃了烤肉串。

Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.

我學習的不只是中國的語言,也是一些關於這個國家的東西。