Translation of "Olanaksız" in English

0.004 sec.

Examples of using "Olanaksız" in a sentence and their english translations:

Olanaksız.

- No way!
- No way.

Tom olanaksız.

- Tom's impossible.
- Tom is impossible.

Başarılması olanaksız.

The impossible has been achieved.

Benim için olanaksız.

It's impossible for me.

Olanaksız geliyor ama gerçek.

It sounds impossible, but it's true.

Bu olanaksız bir görevdir.

This is an impossible task.

Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.

It's impossible to describe that in words.

Aralarında ilişki kurmak olanaksız.

It’s impossible to relate them.

Bu görevi tamamlamak benim için olanaksız.

This task is impossible for me to accomplish.

Toplantıya katılmak istiyorum ama korkarım olanaksız.

I would attend the meeting but I'm afraid it's impossible.

Onun gerçekten neye inandığını söylemek olanaksız.

It's impossible to tell what he really believes.

Kültürün onun lehine şekillendirildiğini fark etmesi olanaksız.

how much the culture is tilted in his favor.

O işi bir günde yapmayı olanaksız buldum.

I found it impossible to do the job in a day.

O, onun ne söylediğini anlamayı olanaksız buldu.

She found it impossible to understand what he was saying.

Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.

I'm afraid what you're asking me to do is out of the question.

O kadar çok gürültü altında çalışmak olanaksız!

It's impossible to study with so much noise!

Uzun süre için karımdan uzak kalmam olanaksız.

It's impossible for me to be away from my wife for long.

Çoğu kimse birkaç dil öğrenmenin olanaksız olduğunu düşünür.

Many people think that studying several languages is impossible.

"Büyükbabanla konuşmak istiyorum." "Bu olanaksız, çünkü o birkaç yıl önce öldü. "

"I want to talk to your grandfather." "That's not possible, he died a few years back."

- Olanaksız kelimesinin ne anlama geldiğini bilmem.
- İmkânsız kelimesi benim lügatimde yoktur.

I don't know what the word 'impossible' means.

- Bunu tek başıma yapmama imkân yok.
- Bunu yalnız başıma yapmam olanaksız.

- I can't possibly do that by myself.
- I can't possibly do that alone.

- Bunu muhtemelen birisinin yardımı olmadan yapamam.
- Bunu birinin yardımı olmadan yapmam olanaksız.

I can't possibly do this without someone's help.

- Tom onun bilimsel olarak imkansız olduğunu söyledi.
- Tom onun bilimsel olarak olanaksız olduğunu söyledi.

- Tom said it was scientifically impossible.
- Tom said that it was scientifically impossible.

- Bunu muhtemelen yalnız başına yapamam.
- Bunu tek başıma yapmama imkân yok.
- Bunu yalnız başıma yapmam olanaksız.

- I can't possibly do this alone.
- I can't possibly do that alone.

- Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- İmkansız olduğunu biliyordun ve yine de denedin.

You knew it was impossible and even then, you tried.