Translation of "Miktarda" in English

0.007 sec.

Examples of using "Miktarda" in a sentence and their english translations:

Onlar buna miktarda sahipler.

And they have plenty of solar.

Bol miktarda suyumuz var.

We have a plentiful supply of water.

Makul miktarda kahve içer.

He drinks a moderate amount of coffee.

Bol miktarda yiyeceğimiz var.

We've got plenty of food.

Bol miktarda su iç.

Drink plenty of water.

Bol miktarda su var.

- There is plenty of water.
- There's plenty of water.

Büyük miktarda para bağışladı.

He donated a lot of money.

Az miktarda para ödenirdi.

He would be paid a small amount of money.

Ayrıntıya büyük miktarda dikkat edilmiş

Great attention to detail

Hangi miktarda kağıda ihtiyacın var?

What quantity of paper do you need?

Plan çok miktarda para gerektiriyor.

The plan requires a large sum of money.

Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

The troops had plenty of arms.

Onun çok miktarda kitabı var.

He has books galore.

Benden aşırı miktarda para istedi.

She asked me for an unreasonable sum of money.

Çok büyük miktarda likör tüketir.

He consumes an enormous amount of liquor.

O aşırı miktarda kahve içer.

He drinks excessive amounts of coffee.

Fransa'da büyük miktarda şarap tüketildi.

In France, a great amount of wine is consumed.

Avustralya'da mineraller bol miktarda bulunur.

Australia is abundant in minerals.

O büyük miktarda para kazandı.

He won a sizeable amount of money.

Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.

Mushrooms contain significant amounts of minerals.

Tom bol miktarda alkol içer.

Tom drinks copious amounts of alcohol.

Ben de aynı miktarda şüphelendim.

I suspected as much.

Büyük miktarda gıda ithalatı yaparız.

We import a large quantity of food.

Büyük miktarda kömüre ihtiyacımız var.

We need a large amount of coal.

Yemek için bol miktarda aldım.

I've had plenty to eat.

Proje büyük miktarda para gerektiriyor.

The project requires a great deal of money.

Makine çok miktarda elektrik üretti.

The machine generated large amounts of electricity.

Onların bol miktarda yiyecekleri var.

They have plenty of food.

Onların bol miktarda suyu var.

They have plenty of water.

Kilerde bol miktarda yiyecek var.

There's plenty of food in the pantry.

Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.

They begin losing copious amounts of hair.

Bizim bol miktarda yerimiz var.

We have plenty of room.

Tarım büyük miktarda su tüketir.

Agriculture consumes a great amount of water.

Enstitüye büyük miktarda para bağışladı.

He bestowed a large amount of money on the institute.

O, çok miktarda para borçluydu.

He owed large amounts of money.

O, çok miktarda para bağışladı.

He kicked in a lot of money.

Filler burada bol miktarda bulunur.

Elephants abound here.

Tom çok miktarda nakit taşımaz.

Tom doesn't carry much cash.

Tom çok miktarda para kazandı.

Tom won a large sum of money.

Tom inanılmaz miktarda yemek yiyor.

Tom eats an incredible amount.

O önemli miktarda bir para.

It's a substantial amount of money.

Orada bol miktarda eşya var.

There's plenty of stuff there.

Orada bol miktarda iş var.

There's plenty of work there.

İsviçre çok miktarda bira tüketiyor.

The Swiss consume a large amount of beer.

Leyla önemli miktarda para kaybetti.

Layla lost a substantial amount of money.

Tom önemli miktarda para kaybetti.

Tom lost a substantial amount of money.

Çiftçinin büyük miktarda arazisi var.

The farmer has a large amount of land.

Fasulye yüksek miktarda demir içerir.

Beans have a lot of iron.

- Böylesine büyük miktarda parayı nasıl edindin?
- Böylesine büyük miktarda parayı nasıl kazandın?

How did you come by such a large sum of money?

- Leyla bankadan önemli miktarda para soydu.
- Leyla bankadan önemli miktarda para çaldı.

Layla robbed a substantial amount of money from the bank.

Çok küçük miktarda kütle çok miktarda enerjiye dönüştürülebilir ve bunun tersi de mümkündür.

Very small amounts of mass may be converted into a very large amount of energy and vice versa.

Bunun çok büyük miktarda olduğunu düşünün

think this is a huge amount

Masada bol miktarda taze yumurta var.

There are plenty of fresh eggs on the table.

Sahip olduğum az miktarda parayı aldı.

He took away what little money I had.

Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.

Lots of leftovers remained inside.

Ağaç üzerinde bol miktarda portakal vardır.

There are plenty of oranges on the tree.

Beş bin dolar büyük miktarda paradır.

Five thousand dollars is a large sum of money.

O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.

He endowed the college with a large sum of money.

Büyük miktarda parası var gibi görünüyor.

He seems to have had a great amount of money.

Herhangi bir miktarda para ortaya sürebilir.

He can come up with any amount of money.

Japonya büyük miktarda ipek ticareti yapardı.

Japan used to trade silk in large quantities.

Büyük şehirlerde çok miktarda suç var.

- There is much crime in the big cities.
- There is a lot of crime in big cities.

Yeni köprüye büyük miktarda para harcandı.

- Large amounts of money were spent on the new bridge.
- A large amount of money was spent on the new bridge.

O, çok miktarda para katkısında bulundu.

He contributed a lot of money.

Orada bol miktarda güzel kız var.

There are plenty of nice girls out there.

O, bankaya çok miktarda para yatırdı.

He deposited a lot of money in the bank.

Portakallar bol miktarda C vitminine sahiptir.

Oranges have a lot of vitamin C.

Üzerimdeki az miktarda parayı ona verdim.

I gave her what little money I had with me.

Bizim büyük bir miktarda yiyeceğimiz var.

We have a huge amount of food.

Krem şantiye az miktarda brendi ekledi.

A small amount of brandy is added to the whipped cream.

O, ona önemli miktarda para verdi.

He gave her a considerable sum of money.

Mandalina çok miktarda C vitamini içerir.

Tangerines contain a lot of vitamin C.

Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.

- Japan imports a large quantity of oil.
- Japan imports great quantities of crude oil.

Çocuk en büyük miktarda meyveye sahip.

The boy has the greatest amount of fruit.

Senin planın çok miktarda para gerektirir.

Your plan requires a large amount of money.

Tom, Mary'yle aynı miktarda yemek yedi.

Tom ate the same amount as Mary did.

Bu baraj büyük miktarda elektrik üretti.

This dam has generated a lot of electricity.

Balıkta kayda değer miktarda cıva bulunmadı.

There was no appreciable quantity of mercury found in the fish.

Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir.

A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.

Tom'a yüklü miktarda para miras kaldı.

Tom inherited a considerable amount of money.

- Çok miktarda sahibiz.
- Bizde çok var.

We have plenty.

Nehir çok büyük miktarda su taşır.

The river carries a huge volume of water.

Tom'un bol miktarda yardıma ihtiyacı olacak

Tom will have plenty of help.

Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.

Australia exports a lot of wool.

Onun az miktarda kazanma şansı vardır.

There is little chance of his winning.

Havuç çok miktarda A vitamini içerir.

Carrots contain a lot of vitamin A.

Portakallar bol miktarda C vitamini içerir.

Oranges contain a lot of vitamin C.

Tom bıraktığı az miktarda yiyeceği yedi.

Tom ate what little food he had left.

Kasede bol miktarda çırpılmış krema var.

There's plenty of whipped cream left in the bowl.

Sami önemli miktarda bir para kazandı.

Sami earned a substantial amount of money.

Sami önemli bir miktarda para kazandı.

Sami won a significant amount of money.

Bu bira yüksek miktarda alkol içeriyor.

This beer has a high content of alcohol.

Devlete yüklü miktarda vergi borcu var.

He owes the government a lot of money in taxes.

Cezayir, Türkiye'yle büyük miktarda ticaret yapıyor.

Algeria trades a great deal with Turkey.

Aynı zamanda daha az miktarda salınım demek.

It can also mean lower emissions.

Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.

A human body consists of a countless number of cells.

Sahip olduğum az miktarda parayı ona verdim.

I gave him what little money I had.