Translation of "Bol" in English

0.041 sec.

Examples of using "Bol" in a sentence and their english translations:

Ve bol bol zaman.

and plenty of time.

Bol bol dinlenmeyi unutma.

Make sure you get plenty of rest.

Bol bol param var.

I've got plenty of money.

Tom bol bol terliyordu.

Tom was sweating profusely.

O bol bol not aldı.

She took copious notes.

Tom bol bol özür diledi.

Tom apologized profusely.

O bol bol özür diledi.

He apologized profusely.

Tom bol bol pratik yaptı.

Tom has had plenty of practice.

Seçenek bol.

There are lots of options.

Hepinize bol bol dinlenmenizi tavsiye ediyorum.

I advise you all to get plenty of rest.

Bunu yapmak için bol bol zamanın vardı.

You've had more than enough time to do that.

Tom her gün bol bol güneş alır.

Tom gets plenty of sun every day.

Bol yiyeceğim var.

I've got plenty of food.

Bol ışık var.

There's plenty of light.

Bol yiyecek getireceğiz.

We'll bring plenty of food.

Bol yiyeceğimiz olacak.

We'll have plenty of food.

Bol yiyeceğimiz var.

We have plenty of food.

Bol su içmelisin.

You have to stay hydrated.

- Başarılar!
- Bol şanslar!

- Good luck.
- Good luck!
- Break a leg!

Benim birçok arkadaşlarla konuşmak için bol bol vaktim vardı.

I had plenty of time to talk to many friends.

- Tom çok et tüketiyor.
- Tom bol bol et yiyor.

- Tom eats lots of meat.
- Tom eats a lot of meat.

- Bol zamanım var, ama yeterli param yok.
- Bol bol zamanım var ama yeterli param yok.

I have plenty of time, but not enough money.

Bol gıda malzemeleri var.

There are abundant food supplies.

Kendinize bol zaman ayırın.

Give yourself plenty of time.

Bol miktarda suyumuz var.

We have a plentiful supply of water.

Ülkemizin bol ürünleri var.

Our country abounds in products.

Bol buzlu viski, lütfen.

On the rocks, please.

Çünkü bol su var.

Because there was plenty of water...

Onun bol kitapları var.

She has plenty of books.

Şimdi bol zamanım var.

We have plenty of time now.

Ayıracak bol zamanımız var.

We have plenty of time to spare.

Hindiyi bol yağda kızarttım.

We deep-fried the turkey.

Bol miktarda yiyeceğimiz var.

We've got plenty of food.

Tabii ki. Bol şans!

Sure. Good luck!

Senin bol zamanın var.

You have plenty of time.

Bu gömlek biraz bol.

This shirt is a little bit loose.

Bol miktarda su iç.

Drink plenty of water.

Bol sebzeli çorbaları severim.

I like soups with lots of vegetables.

Bol miktarda su var.

- There is plenty of water.
- There's plenty of water.

Herkes için bol var.

There's plenty for everyone.

Tom bol not aldı.

Tom took copious notes.

O restorandaki porsiyonlar bol.

The portions at that restaurant are generous.

Onların bol zamanı var.

They have plenty of time.

Onların bol paraları var.

They have plenty of money.

Tom'un bol yardımı vardı.

Tom had plenty of help.

Bol park yeri var.

There's plenty of parking.

Pantanal'da mangrovlar bol mu?

Are mangroves abundant in the Pantanal?

Sana bol şans diliyorum.

I wish you the best of luck.

Bol suya ihtiyacın var.

You need a lot of water.

Tom bol yiyecek getirdi.

Tom brought plenty of food.

Benim bol zamanım var.

I have plenty of time.

Burada bol yeteneğimiz var.

We've got plenty of talent here.

Evde bol yiyecek var.

There's plenty of food in the house.

Fadıl'ın bol zamanı var.

Fadil has got plenty of time.

Fadıl'ın bol parası vardı.

Fadil had plenty of cash.

Hâlâ bol zamanım var.

I still have plenty of time.

Bol limon suyu içtim.

I drank plenty of lemon water.

Ve bol bol kırık dal da var. İyi olacağız, ısınacağız.

and there's lots of dead wood around and then we'll be good, we'll get warm.

Yeni geline de bol bol çocukları olsun diye buğday saçılırdı

Wheat would be scattered so that the new bride had lots of children.

Sami'nin Leyla'yı öldürmek için bol zaman ve bol fırsatı vardı.

Sami had ample time and ample opportunity to kill Layla.

Paniğe gerek yok. Zaman bol.

There's no need to panic. There's plenty of time.

Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

The troops had plenty of arms.

Sabahleyin tostumda bol tereyağını severim.

I like lots of butter on my toast in the morning.

O, bol para harcayarak eğleniyordu.

She was kicking up her heels with delight.

Bu yıl bol karımız vardı.

We have had plenty of snow this year.

Avustralya'da mineraller bol miktarda bulunur.

Australia is abundant in minerals.

Tom eli bol ve naziktir.

Tom is generous and kind.

Tom bol miktarda alkol içer.

Tom drinks copious amounts of alcohol.

O hala bol enerji var.

She is still full of energy.

Burada bol hava olduğunu umuyorum.

I hope there's plenty of air in here.

Yemek için bol miktarda aldım.

I've had plenty to eat.

Daha sonra bol zamanımız olacak.

We'll have plenty of time later.

Dairem bol güneş ışığı alır.

My apartment gets plenty of sunshine.

Bu yıl bol yağmur vardı.

We have had plenty of rain this year.

Bu bana biraz bol geliyor.

This is a bit too loose around my waist.

- Çok kahve var.
- Kahve bol.

There's plenty of coffee.

Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.

I like my coffee with lots of foam on the top.

Onların bol miktarda yiyecekleri var.

They have plenty of food.

Onların bol miktarda suyu var.

They have plenty of water.

Kilerde bol miktarda yiyecek var.

There's plenty of food in the pantry.

Bol yağda kızartılmış gıda lezzetlidir.

Deep-fried food is delicious.

Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.

They begin losing copious amounts of hair.

Bizim bol miktarda yerimiz var.

We have plenty of room.

Elbisenin bol bir eteği var.

The dress has a full skirt.

Tom bol giysiler giymeyi seviyor.

Tom likes to wear loose-fitting clothes.

Bu ceket üzerimde bol görünüyor.

This coat looks loose on me.

Vitamin hapı bol besin içerir.

The vitamin pill contains abundant nutrition.

Bu pantolon torba gibi bol.

These jeans are baggy.

Size sınavlarınızda bol şans diliyorum.

I wish you good luck in the exam!

Filler burada bol miktarda bulunur.

Elephants abound here.

Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.

Natural resources are not abundant in Japan.

Tom uzun bol ceket giydi.

Tom wore a long, loose-fitting coat.

Her zaman bol sıkıntı vardır.

There's always plenty of trouble.

O, Tom'a bol zaman verecektir..

That'll give Tom plenty of time.

Orada bol miktarda eşya var.

There's plenty of stuff there.

Orada bol miktarda iş var.

There's plenty of work there.