Translation of "Kaybetmeyi" in English

Kaybetmeyi sevmiyorum.

I don't like losing.

Kaybetmeyi öğren.

- Don't be a bad loser.
- Don't be a sore loser.

Kimse kaybetmeyi sevmez.

- No one likes losing.
- Nobody likes losing.

O, kaybetmeyi sevmiyor.

He doesn't like to lose.

Tom kaybetmeyi hazmedemez.

Tom is a sore loser.

Tom kaybetmeyi sevmez.

Tom doesn't like to lose.

Asla kaybetmeyi beklemiyordum.

I never expected to lose.

Kaybetmeyi kimse sevmez.

- No one likes losing.
- No one likes to lose.
- Nobody likes to lose.

Tom kaybetmeyi beklemiyordu.

Tom didn't expect to lose.

Seni kaybetmeyi göze alamayız.

We can't afford to lose you.

Kaybetmeyi sevmiyorsun, değil mi?

You hate to lose, don't you?

Şirket para kaybetmeyi durdurdu.

The company stopped losing money.

İşimi kaybetmeyi göze alamam.

I can't afford to lose my job.

Tom umudunu kaybetmeyi reddetti.

Tom refused to abandon hope.

Neden zaman kaybetmeyi bırakmıyoruz?

Why don't we stop wasting time?

Hayatta kaybetmeyi öğrenmiş kişiler içindir.

It is something for people who have learned how to lose in life.

Ne kadar kaybetmeyi göze alabilirsin?

How much can you afford to lose?

Birkaç kuruş kaybetmeyi kafama takmazdım.

I wouldn't mind losing a few pounds.

Siz salaklar kaybetmeyi hak ediyorsunuz.

You idiots deserve to lose.

- Yenilgiyi hazmedemiyorsun.
- Kaybetmeyi içine sindiremiyorsun.

You're a bad loser.

Seni kaybetmeyi göze alamayız, Tom.

We can't afford to lose you, Tom.

- Kaybetmeyi içime sindiremiyorum.
- Yenilgiyi hazmedemiyorum.

I'm a bad loser.

Sen benim güvenimi kaybetmeyi göze alıyorsun.

You risk losing my trust.

Noel gününde sevilen birini kaybetmeyi düşünemiyorum.

I can't imagine losing a loved one on Christmas Day.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

I really want to take an article of clothing that I'm not going to mind losing.

Şu anda Tom'u ekipten kaybetmeyi göze alamayız.

We can't afford to lose Tom from the team right now.

Tom daha fazla para kaybetmeyi göze alamaz.

Tom can't afford to lose any more money.

Zaman kaybetmeyi bırak ve ise geri dön.

Stop wasting time and get back to work.

Şu anda bu işi kaybetmeyi göze alamam.

I can't afford to lose this job right now.

Yerine yenisini koyamayacağı deneyimli birliklerini kaybetmeyi göze alamaz.

He cannot risk losing too many of his experienced soldiers that he cannot replace.

Eğer çabuk hareket etmezsek durumun kontrolünü kaybetmeyi göze alırız.

We risk losing control of the situation if we don't act quickly.

Tom patronuyla o şekilde konuşarak işini kaybetmeyi göze alıyordu.

Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.

- Biz bir oyun daha kaybetmeyi göze alamayız.
- Bir maç daha kaybetme lüksümüz yok.

We can't afford to lose another game.