Translation of "Göze" in English

Göze alamadım.

I couldn't take the chance.

Onu göze alamayız.

We can't afford that.

Gitmeyi göze alamıyorum.

I can't afford to go.

Bunu göze almalıyız.

We've got to chance it.

Beklemeyi göze alamayız.

We can't risk waiting.

Onu göze alamadık.

We couldn't afford it.

Bunu göze alalım.

Let's risk it.

Tom göze batıyor.

Tom looks out of place.

Göze almak zorundayım.

I have to take the chance.

Bunu göze alamayız.

We can't afford this.

Onu göze alamazsın.

You can't afford that one.

Bunu göze alacağım.

I'll chance it.

Onu göze alacağım.

I'm going to risk it.

Neyi göze alabilirsin?

What can you afford?

Bunu göze alabilirler.

They can afford it.

Riski göze alıyorum.

I'm taking a chance.

Bunu göze alamam.

I can't afford this.

Karşılaşma riskini göze alamıyorlar.

with a potentially more advanced and hostile neighbor.

Hâlâ bunu göze alamam.

I still can't afford it.

O evlenmeyi göze alamaz.

- He cannot afford to marry.
- He can't afford to get married.

Ben zamanı göze alamam.

- I cannot afford the time.
- I can't afford the time.

Biz hataları göze alamayız.

We can't afford mistakes.

Bana inanmamayı göze alamazsın.

You can't afford not to believe me.

Tom'u kışkırtmayı göze alamazsın.

You can't afford to antagonize Tom.

Seni kaybetmeyi göze alamayız.

We can't afford to lose you.

Hatalar yapmayı göze alamayız.

We can't afford to make mistakes.

Tom'u beklemeyi göze alamam.

I can't afford to wait around for Tom.

Ben beklemeyi göze alamam.

I can't afford to wait around.

Tekrar yakalanmayı göze alamam.

I can't risk getting captured again.

Bunu göze almak istemem.

I wouldn't want to take the chance.

- Şansımızı değerlendirmeliyiz.
- Göze almalıyız.

We've got to take the chance.

Onlar bunu göze alamaz.

They can't afford it.

Onu yapmayı göze alamam.

I can't afford to do that.

Riski göze alacağımı düşündüm.

- I thought I'd take a chance.
- I thought that I'd take a chance.

O riski göze alamadım.

I couldn't take that chance.

O riski göze almalıyız.

We must take that risk.

Bu riski göze almalıyız.

We must take that chance.

Tenis oynamayı göze alamam.

I can't afford to play tennis.

Onu göze alabilir miyiz?

- Can we afford it?
- Can we afford this?
- Can we afford that?

Bunu göze alabilir misin?

Can you afford it?

Bunu kim göze alabilir?

Who can afford this?

Onu göze alabilir misin?

Can you afford that?

Ben harçları göze alamam.

I can't afford the fees.

Tom bunu göze alamaz.

Tom can't afford this.

Mary göze oldukça hoş.

Mary's quite pleasing to the eye.

İris göze rengini veriyor.

The iris gives the eye its color.

Riske girmeyi göze alamıyorum.

I can't afford to take chances.

Sana ödemeyi göze alamam.

I can't afford to pay you.

Cömert olmayı göze alabilirim.

I can afford to be generous.

Göze göz, dişe diş.

- An eye for an eye, a tooth for a tooth.
- An eye for an eye and a tooth for a tooth.

Güzelliği sınıfta göze çarpıyordu.

Her beauty stood out in our class.

O, onu göze alamaz.

He cannot afford it.

İşimi kaybetmeyi göze alamam.

I can't afford to lose my job.

O bunu göze alamazdı.

She couldn't afford it.

Ben bunu göze alamayacağım.

I won't be able to afford it.

Onu yapmayı göze alamadım.

I couldn't afford to do that.

Tom bunu göze alamadı.

- Tom couldn't face it.
- Tom couldn't afford it.

Bırakmayı göze alabilir misin?

Can you afford to quit?

Sanırım bunu göze alamayacağım.

I think I won't be able afford that.

Eğer seyahat sigortasını göze alamıyorsanız öyleyse seyahat yapmayı göze alamazsınız.

If you can't afford travel insurance, then you can't afford to travel.

- Gerçekten bir şey göze çarpmıyor.
- Gerçekten hiçbir şey göze çarpmıyor.

Nothing really stands out.

Bu tarantulanın kaçmasını göze alamayız.

We can't afford to let this tarantula get away.

Karanlığa rağmen... ...uyumayı göze alamazlar.

Despite the darkness, they can't afford to sleep.

Yatırım yaptığımda riski göze aldım.

I took a risk when I made the investment.

Kaza geçirme riskini göze aldı.

He ran the risk of having an accident.

Ben gerçekten kirayı göze alamıyorum.

I can't really afford the rent.

Ben onu almayı göze alamam.

- I can't afford to buy it.
- I can not afford to buy it.

Onu şimdi göze alabilir miyiz?

Can we afford it now?

O treni kaçırmayı göze alamam.

I can't afford to miss that train.

Öyle risk almayı göze alamayız.

We can't afford to take risks like that.

Daha fazla beklemeyi göze alamayız.

We can't afford to wait any longer.

Onu göze almana izin veremem.

I can't let you risk it.

Kimseye ödeme yapmayı göze alamam.

I can't afford to pay anyone.

Bunu gerçekten göze alabilir miyiz?

- Can we really afford it?
- Can we really afford that?

Riske girmeyi göze alabilir miyiz?

Can we afford to take the chance?

Şu anda bunu göze alamam.

I can't afford it right now.

Yeni bir arabayı göze alamam.

- I can't afford to buy a new car.
- I can't afford a new car.
- I can't allow myself to buy a new car.

Bir araba almayı göze alamam.

- I cannot afford to keep a car.
- I can't afford to keep a car.

Riski göze almaya karar verdim.

I decided I'd take a chance.

O riski göze almak istemiyorum.

I wouldn't want to take that risk.

Onlar sadece riski göze alamazlar.

They simply can't just take the risk.

Bu göze aldığım bir risk.

- It's a risk that I'm willing to take.
- It's a risk I'm willing to take.

Ne kadar kaybetmeyi göze alabilirsin?

How much can you afford to lose?

Tom tehlikeyi göze alan biri.

Tom is a risk taker.

Ben emekli olmayı göze alamam.

I can't afford to retire.

Bunun Tom'a olmasını göze alamayız.

We can't risk that happening to Tom.

Onu satın almayı göze alamam.

- I can't afford to buy it.
- I can not afford to buy it.

- Göz göze geldik.
- Gözlerimiz buluştu.

Our eyes met.

Ben bunu göze alabilir miyim?

Can I afford it?

Herkes vergilerini ödemeyi göze alamadı.

Not everyone could afford to pay their taxes.

Biz artık bunu göze alamayız.

We can't afford that anymore.

Bu fiyatları kim göze alamaz?

Who can afford these prices?

Bunu yapmayı kim göze alırdı?

Who would risk doing that?

Öyle bir şeyi göze alamam.

I can't afford anything like that.

Ben bir avukatı göze alamam.

I can't afford a lawyer.

Artık burada yaşamayı göze alamıyorum.

I can't afford to live here anymore.

Bir bisiklet almayı göze alamıyorum.

I can't afford to buy a bicycle.

Onlar geç kalmayı göze alamazlar.

They can't afford to be late.