Translation of "Kaldırımda" in English

0.004 sec.

Examples of using "Kaldırımda" in a sentence and their english translations:

- Bisikletinizi kaldırımda sürmemelisiniz.
- Bisikletinizi kaldırımda kullanmamalısınız.

You must not ride your bike on the sidewalk.

- Bisikletini kaldırımda sürme.
- Bisikletinizi kaldırımda kullanmayın.

Don't ride your bicycle on the sidewalk.

Kaldırımda bisiklete binmemelisin.

- One shouldn't ride a bicycle on the pavement.
- You shouldn't ride a bicycle on the sidewalk.

- Buzlu kaldırımda kayıp düştüm.
- Buzlu kaldırımda kaydım ve düştüm.

I slipped and fell on the icy sidewalk.

Kaldırımda bir şemsiye vardı.

There was a sunshade over the sidewalk.

Kaldırımda bozuk para buldum.

I found a coin on the sidewalk.

Tom kaldırımda baygın yatıyordu.

Tom was lying unconscious on the sidewalk.

Tom bisikletini kaldırımda sürüyor.

Tom rides his bicycle on the sidewalk.

Tom kaldırımda bir şey gördü.

Tom saw something on the sidewalk.

Tom kaldırımda bir cüzdan buldu.

- Tom found a wallet on the sidewalk.
- Tom found a wallet on the pavement.
- Tom found a wallet on the footpath.

Tom evinin önünde kaldırımda vuruldu.

Tom was gunned down on the sidewalk in front of his house.

Kaldırımda buz var ve orası kaygandır.

There's ice on the sidewalk and it's slippery.

İnsanlar kaldırımda yürür. Arabalar caddeleri geçer.

People walk on the sidewalk. Cars cross the streets.

Tom Mary ile konuşurken kaldırımda durdu.

Tom stood on the sidewalk talking to Mary.

Tom kaldırımda duran bir cüzdan buldu.

Tom found a wallet lying on the sidewalk.

Tom bana kaldırımda bulduğu parayı gösterdi.

Tom showed me the money he found on the sidewalk.

Kaldırımda araba çarpması riski %88 daha az,

88 percent less likely to be mowed down on the sidewalk,

O, kız kardeşini kaldırımda bilinçsizce yatarken buldu.

She found her sister sprawled unconscious on the sidewalk.

O, kızını baygın halde kaldırımda yatarken gördü.

She saw her daughter lying on the sidewalk, unconscious.

Konser salonunun önündeki kaldırımda seni bekliyor olacağım.

I'll be waiting for you on the sidewalk in front of the concert hall.

Tom kaldırımda gördüğü madeni parayı almak için durdu.

Tom stooped to pick up a coin he saw on the sidewalk.

Tuhaf bir adam kaldırımda bir ileri ve bir geri yürüyordu.

A strange man was walking back and forth on the pavement.

Tom kaldırımda yürümenin daha emniyetli olduğunu biliyordu ama yolun merkezinde yürüdü.

Tom knew it was safer to walk on the sidewalk, but he walked down the center of the road.

Tom arabanın altındaki kaldırımda yağ olup olmadığını görmek için arabanın altına baktı.

Tom looked under the car to see if there was any oil on the pavement under the car.

Daha önce, kaldırımda yürürken bir araba sürdü ve üzerime su sıçradı. Şuna bak! Eteğim ve ayakkabılarımın hepsi çamurlu.

Earlier, as I was walking down the sidewalk, a car drove by and splashed water on me. Look at this! My skirt and shoes are all muddy.

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.

Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.