Translation of "Kır" in English

0.010 sec.

Examples of using "Kır" in a sentence and their english translations:

Kır çiçeklerini severim.

I like wild flowers.

- Leyla kır hayatını seviyordu.
- Leyla kır hayatını sevdi.

Layla loved the country life.

- Başarılar!
- Şeytanın bacağını kır.

- Break a leg.
- Break a leg!

Kır çiçeklerini öğrenmeyi seviyorum.

I like studying wild flowers.

Ben kır gezisini seviyorum.

I like to walk in the country.

Acil durumda, camı kır.

Break the glass in case of emergency.

Tarla kır çiçekleriyle dolu.

The field is full of wild flowers.

Sami kır hayatını sevdi.

Sami loved the country life.

Yangın durumunda bu camı kır.

Break this glass in case of fire.

Yangın durumunda, bu camı kır.

In case of fire, break this window.

Hafta sonlarını kır evimizde geçiriyoruz.

We spend the weekends in our country house.

Kır havası sana iyi gelecektir.

The country air will do you good.

Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.

I saw the girls pick the wild flowers.

Köprünün ötesinde bir kır evi var.

There is a cottage beyond the bridge.

O kır saçlı adam Tom'un babası.

That gray-haired man is Tom's father.

Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.

People living in town don't know the pleasures of country life.

- Tom'un gri saçı var.
- Tom'un saçları kır.

Tom has gray hair.

Kır yaşamı,şehir yaşamıyla karşılaştırıldığında çok huzurludur.

Country life is very peaceful in comparison with city life.

Yumurtaları kır ve sarıları ve beyazları ayır.

Break the eggs and separate the yolks and whites.

Bu kır çiçeklerinden hoş bir koku yayılıyor.

These wild flowers give off a nice smell.

Evin arkasında bir kır çiçeği çayırı var.

There's a wildflower meadow behind the house.

Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.

Tom and Mary picked some wildflowers by the river.

Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.

He who sleeps with dogs wakes up with fleas.

- Çayır, kır çiçekleri ile doluydu.
- Çayır, yabani çiçeklerle doluydu.

The meadow was filled with wildflowers.

Kır evinin arkasında güzel bir ağacın altında bir masa kurdum.

I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.

Bugünlerde gittikçe daha fazla insan kır yaşantısını şehir yaşantısına tercih ediyorlar.

Nowadays more and more people prefer country life to city life.

Yüzme havuzu, barbekü, futbol sahası ve bilardo masalı kır evi tamamlandı.

The country house was complete, with a swimming pool, a barbecue, a soccer field and a pool table.

- Bu kulübe bana doğduğum evi hatırlatıyor.
- Bu kır evi bana doğduğum evi hatırlatıyor.

This cottage reminds me of the one I was born in.

Hayali her zaman bir kır evi sahibi olmak olan arkadaşım, küçük bir köyde güzel bir ev satın aldı.

My friend, whose dream had always been to own a country home, has just bought a nice house in a small village.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- İtle yatan bitle kalkar.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Köpekle uyuyan pireyle kalkar.

- He who sleeps with dogs wakes up with fleas.
- He who sleeps with dogs gets up with fleas.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- İtle yatan bitle kalkar.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Üzüm üzüme baka baka kızarır.

- He who sleeps with dogs wakes up with fleas.
- He who sleeps with dogs gets up with fleas.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Üzüm üzüme baka baka kararır.
- Bir kötünün bin iyiye zararı olur.
- Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür

One bad apple spoils the barrel.