Translation of "Gitmemi" in English

Yağmur gitmemi engelledi.

The rain prevented me from going.

Oraya gitmemi onaylayamadı.

He could not approve of my going there.

Gitmemi istiyor musun?

- Do you want me to leave?
- Do you want me to go?
- Do you want me to go away?

Tom gitmemi istemiyor.

Tom doesn't want me to go.

Gitmemi istersen giderim.

- If you want me to go, I will.
- If you want me to go, I'll go.

Gitmemi istemezsen gitmem.

If you don't want me to go, I won't.

Gitmemi istemiyorsanız gitmeyeceğim.

I'm not going to leave if you don't want me to.

Gitmemi istersen, giderim.

If you want me to go, I'll go.

Gitmemi mi istiyorsun?

Are you asking me to leave?

Gitmemi ister misin?

- Would you like me to leave?
- Would you like me to go?

Tom gitmemi istemedi.

Tom didn't want me to leave.

Gitmemi istiyorsan gidebilirim.

I can go if you want me to.

Tom gitmemi istiyor.

Tom wants me to leave.

- O, oraya gitmemi tavsiye etti.
- Oraya gitmemi tavsiye etti.

She advised me to go there.

- Benden eve gitmemi mi istiyorsun?
- Eve gitmemi istiyor musun?

Do you want me to go home?

Hastalık partiye gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going to the party.

Hastalık oraya gitmemi engelledi.

Illness kept me from going there.

Benim onunla gitmemi istiyor.

He wants me to go with him.

Seninle gitmemi ister misin?

Do you want me to go with you?

Babam konsere gitmemi istedi.

My father asked me to go to the concert.

Kar oraya gitmemi engelledi.

The snow prevented me from going there.

Şimdi gitmemi istiyor musun?

Do you want me to go now?

Şimdi gitmemi ister misin?

Do you want me to leave now?

Tom kendisiyle gitmemi istiyor.

Tom wants me to go with him.

Sensiz gitmemi ister misin?

Do you want me to go without you?

Nereye gitmemi istiyorsan gideceğim.

I'll go wherever you want me to go.

Gitmemi istiyorsun, değil mi?

You want me to go, don't you?

Oraya gitmemi ister misin?

Do you want me to go up there?

Boston'a gitmemi ister misin?

Do you want me to go to Boston?

Tom'la gitmemi ister misin?

Do you want me to go with Tom?

Benim gitmemi istemediğini umuyorum.

I hope you're not asking me to leave.

Sanırım benim gitmemi istiyorsun.

I guess you want me to leave.

Doktor yatağa gitmemi söyledi.

The doctor told me to go to bed.

Tom onunla gitmemi istedi.

Tom asked me to go with him.

Tom eve gitmemi söyledi.

Tom told me to go home.

Hastalık okula gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going to school.

O oraya gitmemi önerdi.

He recommended that I go there.

Gerçekten gitmemi istiyor musun?

Do you really want me to go?

Tom derhal gitmemi söyledi.

Tom told me to leave right away.

Bana eve gitmemi söyleme.

Don't tell me to go home.

Seninle gitmemi istiyorsan, giderim.

If you want me to go with you, I will.

Onlarla gitmemi istiyor musun?

Do you want me to go with them?

Onunla gitmemi istiyor musun?

Do you want me to go with him?

Gerçekten gitmemi ister misin?

Do you really want me to leave?

Gitmemi söyle ve gideceğim.

Tell me to leave and I'll leave.

Sanırım benim gitmemi istemiyorsun.

- I assume you don't want me to leave.
- I assume that you don't want me to leave.

Onunla dükkâna gitmemi önerdi.

She suggested that I go to the store with him.

Babam konsere gitmemi onaylamadı.

My father disapproved of my going to the concert.

Yani gitmemi mi istiyorsun?

- Do you mean you want me to leave?
- Do you mean that you want me to leave?

Seninle gitmemi istemiyor musun?

Don't you want me to go with you?

Tom'la gitmemi istemiyor musun?

Don't you want me to go with Tom?

Gitmemi istemiyorsun, değil mi?

You don't want me to go, do you?

Eğer gitmemi istiyorsan, giderim.

If you want me to leave, I will.

Tom Avustralya'ya gitmemi istemedi.

Tom didn't want me to go to Australia.

Tamam, sağa gitmemi mi istiyorsunuz?

Okay, so you want me to go right?

Müdür onunla havaalanına gitmemi önerdi.

The manager suggested that I go with him to the airport.

Bana el sallayarak gitmemi istedi.

He waved me away.

O benim yalnız gitmemi emretti.

He ordered me to go alone.

Bayan Smith kente gitmemi istedi.

Mrs. Smith asked me to go to the city.

Takuya bana derhal gitmemi söyledi.

Takuya told me to depart immediately.

Tom gitmemi istiyor ama gitmeyeceğim.

Tom wants me to leave, but I won't.

Sanırım Tom onunla gitmemi istiyor.

- I think Tom wants me to go with him.
- I think that Tom wants me to go with him.

Tom'un neden gitmemi istemediğini bilmiyorum.

I don't know why Tom doesn't want me to go.

Neden Tom'u görmeye gitmemi istiyorsun?

Why do you want me to go see Tom?

Gerçekten gitmemi istemiyorsun hissine kapılıyorum.

I get the feeling you don't really want me to go.

Temmuzda tatilde gitmemi istemeyeceğinden korkuyorum.

I fear that she won't want me to go on holidays in July.

Tam olarak nereye gitmemi istiyorsun.

Where exactly do you want me to go?

Tom gerçekten gitmemi istiyor mu?

Does Tom really want me to leave?

Tom gece okuluna gitmemi istiyor.

Tom wants me to go to night school.

Tom onunla Boston'a gitmemi istiyor.

Tom wants me to go to Boston with him.

Tom Boston'a geri gitmemi istiyor.

Tom wants me to go back to Boston.

Tom'un gitmemi söylediği yere gittim.

I go where Tom tells me to go.

Partiye onunla birlikte gitmemi önerdi.

He suggested I go with him to the party.

Tom Mary ile gitmemi istedi.

Tom asked me to go with Mary.

Tom, Maria'yla alışverişe gitmemi istemiyordu.

Tom didn't want me to go shopping with Mary.

Seninle Boston'a gitmemi istiyor musun?

Are you asking us to go to Boston with you?

Tom oraya gitmemi tavsiye etti.

Tom advised me to go there.

Tom bana Boston'a gitmemi söyledi.

Tom told me to drive to Boston.

Tom onunla sinemaya gitmemi istedi.

Tom asked me to go to a movie with him.

Tom onunla Boston'a gitmemi önerdi.

- Tom suggested that I go to Boston with him.
- Tom suggested I go with him to Boston.

Tom onunla Boston'a gitmemi istedi.

Tom asked me to go to Boston with him.

Seninle Boston'a gitmemi ister misin?

Do you want me to go to Boston with you?

Kötü hava benim gitmemi engelliyor.

- The bad weather's preventing me from leaving.
- I can't leave due to the bad weather.

Şiddetli yağmur benim gitmemi engelledi.

- The heavy rain prevented me from going.
- I couldn't go because of the heavy rain.

Hastalık yurt dışına gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going abroad.

Kötü hava benim gitmemi engelledi.

- The bad weather prevented me from leaving.
- The bad weather kept me from leaving.

Gitmemi engelleyecek bir şey yok.

There's nothing to prevent me from going.

Tom bana kuzeye gitmemi söyledi.

Tom told me to head north.

Onlar bana asla gitmemi söylemeyecek.

They'll never tell me to go.