Translation of "Gitmemeye" in English

Gitmemeye karar verdi.

He decided not to go.

Gitmemeye karar verdim.

I've decided not to go.

Toplantıya gitmemeye karar verdi.

He decided not to go to the meeting.

Temyize gitmemeye karar verdim.

I've decided not to appeal.

Avrupa'ya gitmemeye karar verdik.

I decided not to go to Europe.

Onu gitmemeye ikna ederim.

- I'll persuade him not to go.
- I'll convince him not to go.

Partiye gitmemeye karar verdi.

He decided not to go to the party.

Sanırım gitmemeye karar verdin.

I take it you decided not to go.

Oraya gitmemeye karar verdi.

He decided not to go.

Boston'a gitmemeye karar verdim.

- I've decided not to go to Boston.
- I decided not to go to Boston.

Tom gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go.

O gitmemeye karar verdi.

She decided not to go.

Tom üniversiteye gitmemeye karar verdi.

Tom has decided not to go to college.

- Gitmemeye karar verdim.
- Gitmekten vazgeçtim.

I decided not to go.

Bostona geri gitmemeye karar verdim.

I decided not to go back to Boston.

Tom toplantıya gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go to the meeting.

Tom partiye gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go to the party.

Tom bizimle gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go with us.

Neden Avustralya'ya gitmemeye karar verdin?

Why did you decide not to go to Australia?

Boston'a seninle gitmemeye karar verdim.

I've decided not to go to Boston with you.

Tom Boston'a gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go to Boston.

Tom'u gitmemeye ikna etmeye çalışacağım.

I'll try to convince Tom not to go.

Tom polise gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go to the police.

Avustralya'ya seninle gitmemeye karar verdim.

I've decided not to go to Australia with you.

Beklenenin tersine sinemaya gitmemeye karar verdim.

I decided not to go to the movie after all.

Neden Tom'la Boston'a gitmemeye karar verdin.

Why did you decide to not go to Boston with Tom?

Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.

I had trouble convincing Tom not to leave.

Tom Mary'yi gitmemeye ikna etmeye çalıştı.

Tom tried to talk Mary out of going.

Koleje gidebilirdim ama gitmemeye karar verdim.

- I could have gone to college, but I decided not to.
- I could've gone to college, but I decided not to.

Tom ve Mary gitmemeye karar verdi.

Tom and Mary decided not to leave.

Zaten gitmemeye karar verdin, değil mi?

You've already decided not to go, haven't you?

Tom tek başına gitmemeye karar verdi.

Tom decided not to go by himself.

Tom niçin Boston'a gitmemeye karar verdi?

Why would Tom decide not to go to Boston?

Mary gitmemeye karar verse Tom şaşırmaz.

Tom wouldn't be surprised if Mary decided not to go.

Tom Mary ile gitmemeye karar verdi.

Tom decided he wouldn't go with Mary.

Tom ve Mary gitmemeye karar verdiler.

Tom and Mary have decided not to go.

Tom neden Boston'a gitmemeye karar verdi?

Why did Tom decide not to go to Boston?

Niye oraya gitmemeye karar versin ki?

Why would he decide not to go there?

En sevdiğim müzeye ailemle gitmemeye karar verdim.

I decide to not go to my favorite museum with my family.

Niçin gitmemeye karar verdiğinizi hâlâ bana söylemediniz.

You still haven't told me why you decided not to go.

O, düşünüp taşındı ve gitmemeye karar verdi.

He thought it over and decided not to go.

Onun üzerinde düşündüm ve gitmemeye karar verdim.

- I thought it over and decided not to go.
- I thought that it over and decided not to go.

Tom'un neden gitmemeye karar verdiğini öğrenmek istiyorum.

I'd like to find out why Tom decided not to go.

Beni gitmemeye ikna ettiğin için memnun oldum.

I'm glad you convinced me not to leave.

Neden Tom ile Boston'a gitmemeye karar verdin?

Why did you decide not to go to Boston with Tom?

Bu hafta sonu Boston'a gitmemeye karar verdim.

I've decided not to go to Boston this weekend.

Tom oraya gidip gitmemeye karar vermede zorluk yaşıyor.

Tom is having trouble deciding whether or not to go there.

Fikrimi değiştirdim ve sonunda seyahate gitmemeye karar verdim.

I changed my mind and decided not to go on a trip after all.

- Tom'u gitmemeye ikna ettim.
- Tom'u ayrılmamaya ikna ettim.

I convinced Tom not to leave.

- O,toplantıya katılmama kararı aldı.
- Toplantıya gitmemeye karar verdi.

- He has decided not to go to the meeting.
- He decided not to go to the meeting.

Tom Mary'nin neden John'la birlikte pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.

Tom knows why Mary decided not to go on the picnic with John.

Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.

It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.

Tom, Mary'nin niçin Tom'la birlikte pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.

Tom knows why Mary decided not to go on the picnic with him.

Mary gitmek için özendirildi fakat son anda gitmemeye karar verdi.

Tom was tempted to go, but at the last moment he decided not to.