Translation of "Oraya" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Oraya" in a sentence and their arabic translations:

Oraya gittim.

لذا ذهبت إلى هناك.

Oraya gidebilirsin.

- يمكنك الذهاب إلى هناك.
- أسمح لك بالذهاب إلى هناك إذا أردت.

Oraya gitmemelisin.

عليك ألا تذهب إلى هناك.

Oraya gönderildim.

أُجبرتُ على الذهاب هناك.

Gözlerini oraya dik

ابق عينيك هناك

oraya buraya sürüklenir.''

على حسب الظروف المحيطة."

Oraya geri dönüyor,

وأخرج مجددًا

Oraya bir bakalım.

لذا قم بالذهاب من هنا.

Fakat oraya girip

ولكن الدخول إلى هناك

Oraya defalarca gittim.

ذهبت إلى هناك مرات عديدة.

Dün oraya gittim.

ذهبت هناك البارحة.

Oraya gitmeyeceğimizi düşündüm.

ظننت أننا لن نذهب إلى هناك.

Oraya geri gidemeyiz.

لا نستطيع الرجوع لهناك.

Oraya nasıl gittin?

كيف رحت لهونيك؟

Bugün oraya gideceğim.

سأذهب إلى هناك اليوم.

Oraya nasıl gidebilirim?

كيف بإمكاني الوصول إلى هناك؟

Şimdi oraya gidin.

إذهب إلى هناك الآن.

Çabucak oraya gidelim.

لنذهب إلى هناك بسرعة.

- Oraya saat kaçta vardınız?
- Oraya ne zaman vardın?

متى وصلت إلى هناك؟

- Oraya bir göz atın.
- Oraya bir göz at.

ألق نظرة هناك

- Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.
- Oraya gitmek zorunda değilsin.

ليس من الضروري أن تذهب.

- Neden oraya bensiz gittin?
- Neden oraya ben olmadan gittin?

لم ذهبت إلى هناك بدوني؟

Ve oraya ger geldik.

وعدنا به

Ve oraya ait değildim.

ولم أنتمي للمكان أبدًا.

Türbeye, ağaca, oraya, buraya

القبر ، الشجرة ، هنا

Neden hepsi oraya kümelendi?

لماذا تتجمع جميعها هناك؟

Tırtıl nereye o oraya

أين كاتربيلر

Oraya gelirken arabamız bozuldu.

تعطلت سيارتنا في طريقنا إلى هناك.

Oraya gitmesen iyi olur.

من الأفضل ألا تذهب إلى هناك.

Ben oraya gitmek istedim.

أردت الذهاب إلى هناك.

Derhal oraya gitmesini önerdim.

أنا أقترح أن يذهب إلى هناك في الحال.

Artık oraya kimse gitmiyor.

لا أحد يذهب هناك بعد الآن.

Oraya gitmek istiyor musun?

هل تريد تذهب إلى هناك؟

O dün oraya gitti.

ذهبت إلى هناك بالأمس.

Ben de oraya gittim.

ذهبت إلى هناك أيضاً.

Oraya ne zaman vardın?

متى وصلت إلى هناك؟

Tom oraya gitmek istemedi.

لم يرد توم الذهاب إلى هناك.

Sadece oraya gitmek zorundasın.

ما عليك إلا أن تذهب.

- Oraya gitmekten başka yolumuz yoktu.
- Oraya gitmekten başka seçeneğimiz yoktu.

لم يكن لدينا خيار إلا الذهاب إلى هناك.

- Cesaretimi artırdım ve oraya gittim.
- Cesaretimi topladım ve oraya gittim.

تحليت بكل شجاعتي و ذهبت إلى هناك.

2001'in Ağustos'unda oraya gittim

وصلتُ في شهر آب عام 2001.

Umarım bu halat oraya ulaşır.

‫أرجو أن يصل هذا الحبل.‬

Onu oraya koyacağım. Kaçma sakın.

‫سأضعه هنا. لا تهرب.‬

oraya gittiğinde ne olacağı bilinmeli.

لنعرف ما الذي سيجري له حين يوضع هناك تحت السطح.

oraya sek sek yaparak giderdik

ذهبنا إلى هناك عن طريق كذاب

Merak edenler lütfen oraya baksın

أولئك الذين يتساءلون يرجى النظر هناك

Arabalar birbiri ardına oraya vardılar.

- وصلت السيارات إلى هناك واحدة تلوى الأخرى.
- السيارات وصلت واحدة تلو الأُخرى.

Herkes oraya gitti, değil mi?

ذهب الجميع إلى هناك، أليس كذلك؟

Yağmur yağsa bile oraya gideceğim.

سأذهب إلى هناك حتى و لو أمطرت.

Bir saat içinde oraya varacağız.

سنصل إلى هناك بعد ساعة.

Hiç kimse oraya gitmek istemiyor.

لا أحد يريد الذهاب إلى هناك.

Onun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.

لن أدعها تذهب إلى هناك.

Acele etmezseniz zamanında oraya varmayacaksınız.

لن تصل هناك على الوقت إن لم تستعجل.

Oraya gitmeniz için o gereklidir.

يجب أن تذهب.

Oraya gitmek istediğinden emin misin?

هل أنت واثق أنك تريد الذهاب إلى هناك؟

oraya gittikten sonra geri gelecek mi?

هل سيعود بعد الذهاب إلى هناك؟

Niçin oraya gitmek istediğini bana söyle.

قل لي لماذا تريد الذهاب الى هناك.

İkinizden biri oraya gitmek zorunda olacak.

على واحد منكما أن يذهب إلى هناك.

Kendi kendime oraya gitmekten çok korkuyorum.

- أنا خائف جداً من الذهاب إلى هناك بمفردي.
- أنا خائف جداً من الذهاب إلى هناك بنفسي.
- أنا خائفه جداً من الذهاب إلى هناك بمفردي.

Gerçekten oraya hemen gitmemi istiyor musun?

- هل تريدني حقاً أن أذهب إلى هناك الأن؟
- هل تريديني حقاً أن أذهب إلى هناك الأن؟

Sen gitmesen bile ben oraya gidiyorum.

انا ذاهب الى هناك حتى ولو لم تذهب

Tom Mary'ye oraya yalnız gitmemesini söyledi.

أخبر توم ماري بأنها لا يجب أن تذهب إلى هناك بمفردها.

Ben aslında asla oraya gitmek istemedim.

لم أرغب ابدا في الواقع أن أذهب إلى هناك.

Leyla'nın oraya varması otuz dakika sürdü.

كانت عند ليلى ثلاثين دقيقة كي تصل إلى هناك.

Sami, Leyla'yı almak için oraya gitti.

- ذهب سامي إلى هناك لإقلال ليلى.
- ذهب سامي إلى هناك لاصطحاب ليلى.

Oraya ulaşacağız ama bu neden şimdi olmuyor?

سنصلُ إلى هناك، ولكن لماذا لا يحدثُ الآن؟

Oraya ziyarete gittiğimde ev sahibiyle binaya girdik

عندما ذهبت لزيارة المكان، اصطحبني مضيفي إلى داخل المبنى

Sevsek de sevmesek de oraya gitmemiz gerek.

- علينا الذهاب إلى هناك شئنا أم أبينا.
- يجب أن نذهب إلى هناك سواء أردنا ذلك أم لا.

Yoksa balıklar oraya gelmez. Bakın, bir tane geçiyor.

‫وإلا لن تأتي الأسماك هناك.‬ ‫انظر، ها هي سمكة.‬

Hayır, oraya ulaşamıyorum. Belki bir dahaki sefer ulaşabilirim.

‫كلا، لا يمكنني الوصول إليها.‬ ‫سأصل في المحاولة التالية.‬

Oraya gitmek için bir arabam olsa kütüphaneye giderim.

لو كان عندي سيارة لذهبت إلى المكتبة.

Böylece oraya gidip tüm çocukların sabahları aktif bir şekilde

لذا، فقد ذهبنا إلى هناك، وساعدناهم في تصميم برنامج

Şu bir madene benziyor. Gidip oraya da bir bakalım.

‫يبدو أنه يوجد منجم هناك،‬ ‫لنفحصه هو أيضاً.‬

Nihai hedef bu değil, fakat oraya ulaşma süreci önemli.

إنها ليست الهدف النهائي, ولكن العملية للوصول إلى هناك هي ما يهم.

Evet, suyum bu kadar azalmışken oraya gidecek olmak beni geriyor.

‫أشعر بالتوتر من الاستمرار بذلك الاتجاه،‬ ‫وانخفاض المياه لدي.‬

Sonra bir sonraki kontrol setini yapmak için doğruca oraya gitti.

لذا فقد قامت مباشرة لعمل بقية الفحوص.

Ben cennete gitmek istiyorum ama oraya gitmek için ölmek istemiyorum!

أنا أريد أن أذهب إلي الجنة, ولكن لا أريد أن أموت للوصول إلى هناك!

Annem oraya gitmek istiyor ama babam evde TV izlemek istiyor.

أُمي تريد أن تذهب هناك, ولكن أبي يريد أن يشاهد التليفزيون.

Çabuk olun ve oraya en hızlı şekilde nasıl gideceğimize karar verin.

‫لذا أسرع واتخذ قرارك،‬ ‫أي الطريقين يمكن أن يوصلنا إلى هناك أسرع.‬

Bu yüzden o ve kocası oraya gittiler ve ortaokuldaki çocukları için

لذا، خرجت وزوجها وأصدرا سند مطالبة

Madem burada böyle bir sıkışma var. Biz oraya kadar zemini böyle kazsak

حيث يوجد مثل هذا المربى هنا. إذا كنا سنحفر الأرض بهذه الطريقة

Karanlık ve rutubetli yerler börtü böcek bulmak için her zaman iyidir. Biz de oraya gidiyoruz.

‫الأماكن المظلمة الرطبة جيدة دائماً ‬ ‫للعثور على الزواحف المرعبة.‬ ‫سنذهب إلى هناك.‬

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

‫سيكون الهبوط بالحبل جيداً، ‬ ‫لأنه سيوصلنا مباشرة إلى هناك.‬ ‫العيب هو عدم وجود شيء جيد ‬ ‫يمكن أن نربطه به.‬