Translation of "Etmemesini" in English

Tom'a pes etmemesini söyledim.

I told Tom not to give up.

Tom'a endişe etmemesini söyleyebilirsin.

You can tell Tom not to worry.

Tom'a acele etmemesini söyle.

Tell Tom to take his time.

Tom'a acele etmemesini söyledim.

I told Tom to take his time.

Tom'a dans etmemesini söylemedim.

I didn't tell Tom not to dance.

Sadece Tom'a endişe etmemesini söyle.

Just tell Tom not to worry.

Tom Mary'nin istifa etmemesini söyledi.

Tom asked Mary to not resign.

Sadece ona endişe etmemesini söyle.

Just tell him not to worry.

Tom'dan bizi rahatsız etmemesini istedim.

I asked Tom not to bother us.

Tom'a dans etmemesini söylediğini duydum.

I heard you tell Tom not to dance.

Ondan beni rahatsız etmemesini rica ettim.

I asked him not to bother me.

Oğluna artık kızımı taciz etmemesini söyle.

Tell your son not to harass my daughter anymore.

Tom, Mary'ye John'a yardım etmemesini söyledi.

Tom told Mary not to help John.

Tom'a Mary'ye bundan söz etmemesini söyledim.

I told Tom not to tell Mary about that.

Tom'a bunu yapmayı kabul etmemesini söylemeliydim.

- I should've told Tom not to agree to do that.
- I should have told Tom not to agree to do that.

Tom'a eşcinselliğini çok belli etmemesini söyledim.

I told Tom to tone down his gayness.

Tom artık Mary'nin onu ziyaret etmemesini istedi.

Tom asked Mary not to visit him anymore.

Tom'a Mary ile alay etmemesini defalarca söyledim.

I have told Tom over and over again not to make fun of Mary.

Mary Tom'un onu terk etmemesini rica etti.

Mary begged Tom not to leave her.

Tom'a yardım etmemesini söyleyen kişi ben değildim.

I wasn't the one who told Tom not to help.

Tom'a onu bıraktığım için benden nefret etmemesini söyle.

Tell Tom not to hate me for leaving him.

Lütfen Tom'a artık buraya park etmemesini söyleyebilir misin?

Could you please tell Tom not to park here anymore?

Ben Tom'un benim resmimi onun web sitesinde ilan etmemesini istedim.

I asked Tom not to post my picture on his website.

Açıkçası Tom onun pahalı çay fincanlarından birini kırdığını Mary'nin fark etmemesini umut ediyor.

Tom clearly hopes that Mary won't notice that he broke one of her expensive teacups.