Translation of "Duymuş" in English

Sesi duymuş.

He heard the voice.

Bunu duymuş olabilirsin.

- You might have heard of it.
- You might've heard of it.

Beni duymuş olabilirsin.

You might have heard of me.

Haberi herkes duymuş.

Everybody knows the news.

Seni duymuş olamaz.

He can't have heard you.

Terimi duymuş olabilirsiniz.

You may have heard of the term.

- Bunu benden duymuş olmayın.
- Bunu benden duymuş olma.

Don't quote me on this.

Bazılarınız bunu duymuş olabilir,

Some of you might have heard this,

Sanırım, haberi duymuş olacaksın.

You will have heard the news, I think?

Tom bizi duymuş olabilir.

Tom may have heard us.

Tom bizi duymuş olmalı.

- Tom must've overheard us.
- Tom must have overheard us.

Tom seni duymuş olamaz.

Tom can't have heard you.

Tom bizi duymuş olabilirdi.

- Tom could've heard us.
- Tom could have heard us.

Tom Mary'yi duymuş gibi görünmüyor.

Tom doesn't seem to have heard Mary.

Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.

- Tom must've heard us enter.
- Tom must have heard us enter.

Tom yanlış duymuş olduğunu düşündü.

Tom thought he had heard wrong.

Hiç kimse duymuş gibi görünmüyordu.

No one seemed to hear.

Fadıl bir şey duymuş olmalı.

Fadil must have heard something.

Tom bir şey duymuş olmalı.

- Tom must've heard something.
- Tom must have heard something.

İntihar ettiğini duymuş ama inanmamıştık.

We heard that he had committed suicide, but we didn't really believe it.

Bu hikayeyi daha önce duymuş olacaksın.

You will have heard this story before.

- Haberi herkes duymuş.
- Haberi herkes biliyor.

Everybody knows the news.

Tom sesimizi duymuş ve kaçmış olmalı.

- Tom must have heard our voices and escaped.
- Tom must've heard our voices and escaped.

Tom ne olduğu hakkında duymuş olmalı.

- Tom must have heard about what happened.
- Tom must've heard about what happened.

Bunu bir milyon kez duymuş olmalıyım.

- I must've heard that a million times.
- I must have heard that a million times.

Tom'u bir komşusu çığlık atarken duymuş.

A neighbor heard Tom screaming.

Şimdiye kadar Tom'dan bir şey duymuş olmalısın.

- We should've heard something from Tom by now.
- We should have heard something from Tom by now.

Onu bir milyon kez söylediğini duymuş olmalıyım.

- I must've heard you say that a million times.
- I must have heard you say that a million times.

Köşenin diğer tarafını görmeyi daha önce duymuş olabilirsiniz

Now you may have heard about seeing around corners before,

Himalaya sisindeki bir göçebenin sesini duymuş gibi hissettim.

It felt like hearing a wanderer in the Himalayan fog.

- Mary benden duymuş olmasın.
- Mary'ye sana bunu benim söylediğimi söyleme.

Don't tell Mary I told you.

- Bir komşu Tom'un çığlıklarını duydu.
- Bir komşu Tom'un çığlıklarını duymuş.

A neighbor heard Tom's screams.

Mary dikey çizgili giysiler giymekten hoşlanır çünkü onların daha ince gösterdiğini duymuş.

Mary likes to wear clothes with vertical stripes, because she heard they make you look thinner.

Tatoeba: Kelime savaşlarını hiç duymuş muydunuz? Evet, biz eğlence için bunu yapıyoruz.

Tatoeba: Ever heard of sentence fights? Yeah, that's what we do for fun.