Translation of "Dururken" in English

0.004 sec.

Examples of using "Dururken" in a sentence and their english translations:

Dairemin kapı eşiğinde dururken

As I stood there in the doorway of my apartment,

Damat gelini sunakta dururken bıraktı.

The groom left the bride standing at the altar.

Sandalyemiz yok. Ayakta dururken yer misin?

We're out of chairs. Would you mind eating standing up?

Tom'u Mary'nin motosikletinin yanında dururken gördüm.

I saw Tom standing next to Mary's motorcycle.

O, onu girişin yanında dururken buldu.

She found him standing near the entrance.

Tom Mary'yi kalabalığın içinde ayakta dururken gördü.

Tom saw Mary standing in the crowd.

Hey, şimdi durup dururken nereden çıktı bu?

Hey, what was that all about?

Şemsiyemi gördün mü? Onu burada dururken bıraktım.

Have you seen my umbrella? I left it standing here.

Allah allah, neye dellendi bu şimdi durup dururken?

What is he mad at, I wonder?

Eski erkek arkadaşımın eski sevgilisi durup dururken beni aradı.

My ex-boyfriend's ex just called me out of the blue.

Latinler başkalarına el pençe divan dururken, kendilerini incelikle tanıtamaz!

Latinos can't promote themselves gracefully, kowtowing to others!

- Tom durup dururken öldü.
- Tom beklenmedik bir şekilde öldü.

Tom died unexpectedly.

Tom, Mary'nin kiraz ağacının altında dururken bir fotoğrafını çekti.

Tom took a picture of Mary standing under the cherry tree.

- Başkan durup dururken istifa etti.
- Başkan durduk yerde istifa etti.

The chairman resigned out of the blue.

Uzun, uzun zaman önce sen beni bu yolda burada yalnız dururken bıraktın.

You left me standing alone here on this road a long, long time ago.

- Beklenmedik bir melankoli dalgası sabahın köründe içimi darladı.
- Sabah sabah durup dururken bir sıkıntı içimi kapladı.

From early morning I had been oppressed by a strange melancholy.

Eski bir Noel geleneğine göre, eğer bir kadın dikilen ökseotunun altında dururken yakalanırsa, bir adam onu ​​öpebilir.

According to an old Christmas custom, if a woman is caught standing under hanging mistletoe, a man may kiss her.

Ben orada tereddüt ederek ayakta dururken, bir grup asker restorana girdi, belki sekiz ya da dokuz genç adam.

While I was standing there hesitating, a group of soldiers entered the restaurant, maybe eight or nine young men.