Translation of "Kalabalığın" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kalabalığın" in a sentence and their english translations:

- Onu kalabalığın içinde kaybettim.
- Onu kalabalığın arasında kaybettim.

I lost him among the crowd.

- Onu kalabalığın arasında buldular.
- Onu kalabalığın içinde buldular.

They found him in the crowd.

Kalabalığın içinde güçlükle ilerledi.

He muscled his way through the crowd.

O, kalabalığın arasından geçti.

He passed among the crowd.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

He disappeared into the crowd.

Kalabalığın arasında yolunu açtı.

He elbowed his way through the crowd.

Tom kalabalığın içinden geçti.

Tom moved through the crowd.

Tom kalabalığın içinde kayboldu.

Tom disappeared into the crowd.

Tom kalabalığın arasından ilerledi.

Tom made his way through the crowd.

Geçit töreni kalabalığın içinden gitti.

The parade went through the crowd.

Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.

The man was lost sight of in the crowd.

Gitarist kendini kalabalığın içine fırlattı.

The guitarist threw himself into the crowd.

Tom kalabalığın büyük olduğunu söyledi.

- Tom said the crowd was huge.
- Tom said that the crowd was huge.

Tom, kalabalığın içinde Mary'yi göremedi.

Tom wasn't able to see Mary in the crowd.

Renault marka otomobilin kalabalığın arasına dalarak

Diving into the crowd of Renault car

Bir kız kalabalığın arasından krala yaklaştı.

A girl approached the king from among the crowd.

Onlar kalabalığın arasında kendilerine yol açtılar.

They made their way through the crowd.

O onu kalabalığın arasında koşarken gördü.

She glimpsed him running through the crowd.

O kalabalığın arasında ağır ağır ilerledi.

He cruised his way through the crowd.

O, kalabalığın arasından ite kalka geçti.

He pushed his way through the crowd.

Kalabalığın ortasında eski bir tanıdık gördüm.

I caught sight of an old acquaintance in the middle of the crowd.

Tom ve Mary kalabalığın içinden geçtiler.

Tom and Mary made their way through the crowd.

O, kalabalığın arasından ite kaka yol açtı.

She elbowed her way through the crowd.

Tom Mary'yi kalabalığın içinde ayakta dururken gördü.

Tom saw Mary standing in the crowd.

Kalabalığın içinden bazıları açılan ateşe karşılık verdi.

Some people in the crowd fired back.

Tom kalabalığın arasından ite kalka yol açtı.

Tom elbowed his way through the crowd.

Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın içinden geçtiler.

The prince and princess made their way through the cheering crowd.

Büyük bir kalabalığın önünde konuşacağım zaman gergin olurum.

I get nervous when I speak before a large audience.

Bir kalabalığın içinde kendimi hala güvensiz ve rahatsız hissediyorum.

I still feel unsafe and uncomfortable in a crowd.

- Onu bir kalabalığın içinde tanıyabilirim.
- Onu bir kalabalıkta bile tanıyabilirim.

I can recognize him even in a crowd.

Bilet tezgahına ulaşmak için kalabalığın arasından ite kaka ilermekte tereddüt etmedi.

He didn't hesitate to elbow through the crowd to reach the ticket counter.