Translation of "Dedikodu" in English

0.005 sec.

Examples of using "Dedikodu" in a sentence and their english translations:

Dedikodu yapmam.

I don't gossip.

Dedikodu doğrudur!

The gossip is true!

Dedikodu yapmamalıyım.

I shouldn't gossip.

Dedikodu yapmıyordum.

I wasn't gossiping.

Herkes dedikodu yapar.

Everyone gossips.

- Dedikodu onun ününü rencide etti.
- Dedikodu namına zarar verir.

The gossip hurt his reputation.

O, dedikodu yapmayı sever.

- He is fond of gossip.
- He loves to gossip.

Dedikodu yapan biri değilim.

I'm not one to gossip.

Onun tüm yaptığı dedikodu.

All she does is gossip.

Tom dedikodu yapmayı seviyor.

Tom loves to gossip.

Mary, Kate'le dedikodu yapıyordu.

Mary is gossiping with Kate.

O dedikodu hızla yayıldı.

That rumor spread quickly.

O dedikodu yapmayı sever.

She loves to gossip.

Her zaman dedikodu yapar.

He's always gossiping.

Neredeyse herkes dedikodu yapıyor.

Almost everyone gossips.

Tom çok dedikodu yapar.

Tom gossips a lot.

İnsanlar dedikodu yapmaktan hoşlanır.

People like gossiping.

İstediğini yap, zaten dedikodu olacak.

Do whatever you want, there will be gossiping anyhow.

Tom, dedikodu yapacak biri değil.

Tom isn't one to gossip.

Çocuklarım hakkında dedikodu etmeyi durdur.

Stop gossiping about my kids.

Onun arkasından dedikodu yaptığımı düşünüyor.

She thinks that I'm gossiping behind her back.

O gerçekten dedikodu yapmayı seviyor.

She really likes gossiping.

Benim hakkımda anneme dedikodu yapıyorsun.

You gossip to my mother about me.

Dedikodu yeni bir şey değil.

Gossip is nothing new.

Tom her zaman dedikodu yapıyor.

Tom is always gossiping.

Tom çok dedikodu yapar mı?

Does Tom gossip a lot?

Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.

Tom and Mary were whispering to each other.

- Dedikodu yapmayı kes.
- Gıybet etmeyi bırakın.

Stop gossiping.

Tom dedikodu yapan insan türü değildir.

Tom isn't the type of person who gossips.

Kasabadaki herkes bizim hakkımızda dedikodu yapıyor.

Everyone in town is gossiping about us.

Tom'un Mary hakkında öyle dedikodu yapacağına inanamıyorum.

I can't believe Tom would gossip about Mary like that.

Dedikodu orman yangını gibi okul çevresinde yayıldı.

The gossip spread around the school like wildfire.

Son zamanlarda onun hakkında birçok dedikodu var.

There's a lot of gossip about her lately.

Tom ve Mary, ünlüler hakkında dedikodu yapmayı severler.

Tom and Mary like to gossip about celebrities.

O, konuşmayı komşular hakkındaki dedikodu ile tatlandırmaya çalıştı.

She tried to spice up the conversation with gossip about the neighbors.

Onlar gazetede onlar hakkında bir sürü pis dedikodu yazdı.

They wrote a lot of nasty gossip about them in the newspaper.

Hey Tom, dedikodu vasıtasıyla senin Susie ile çıktığını duydum. Tebrikler.

Hey Tom, I heard through the grapevine that you and Susie are going out. Way to go!

- Dedikoduyla meşgul olacak zamanım yok.
- Dedikodu ile meşgul olacak zamanım yok.

I have no time to engage in gossip.