Translation of "Yaptığı" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "Yaptığı" in a sentence and their portuguese translations:

Amerika'nın yaptığı İsrail'in yaptığı Rusya'nın Çin'in birilerinin yaptığı proje diyoruz hep

Sempre dizemos que a Rússia fabricada por Israel, a Rússia fabricada pela América e a China fabricada

Birbirlerine neler yaptığı

o que ele fez um ao outro

Memurların tatil yaptığı

oficiais de férias

NASA yaptığı açıklamada

NASA disse em um comunicado

Tom'un yaptığı yasadışıdır.

O que Tom fez é ilegal.

Herkesin yaptığı budur.

Isso é o que todos fazem.

Onların yaptığı budur.

Isso é o que eles fizeram.

Tom'un yaptığı sorumsuzluktu.

O que o Tom fez foi irresponsável.

- Okuyormuş gibi yaptığı belliydi.
- Yalandan okuyor gibi yaptığı anlaşılıyordu.

Eu podia perceber que ele estava apenas fingindo ler.

Buna yaptığı açıklamada ise

Em sua declaração para isso,

Bölgede yaptığı etki dolayısıyla

por causa do efeito que tem na região

Onun yaptığı yasalara aykırıdır.

O que ele está fazendo é contra a lei.

Yaptığı kekin tadına baktım.

Experimentei o bolo que ela fez.

O onun yaptığı resimdir.

Aquele é o quadro que ele pintou.

Bu, onun yaptığı tablodur.

É o quadro que ela pintou.

Bence Tom'un yaptığı şaşırtıcı.

Acho que o que Tom está fazendo é incrível.

Bence Tom'un yaptığı harika.

Acho que o que Tom está fazendo é ótimo.

Bence Tom'un yaptığı müthiş.

Acho que o que Tom está fazendo é fantástico.

Tom yaptığı şeyi durdurdu.

Tom parou o que estava fazendo.

Onun yaptığı şeyi sevmiyorum.

Eu não gosto do que você fez.

Tom yaptığı şeyi seviyor.

Tom gosta do que faz.

Tom'un yaptığı ev harika.

A casa que Tom construiu é maravilhosa.

Tom'un yaptığı bir hataydı.

O que tom fez foi um erro.

O, onun yaptığı resim.

É o quadro que ele pintou.

Bence Tom'un yaptığı buydu.

Eu acho que foi isso o que Tom fez.

Tom'un yaptığı pasta lezzetliydi.

- A torta que Tom fez estava deliciosa.
- A torta que Tom fez estava gostosa.

Bu Mary'nin yaptığı resim.

Este é o quadro que Maria pintou.

Babamın yaptığı evde yaşıyorum.

Eu moro na casa que o meu pai construiu.

Tom'un tüm yaptığı uyumak.

Tom só sabe dormir.

Bu, Tom'un yaptığı resim.

Este é o quadro que Tom pintou.

Bu, Tom'un yaptığı ev.

- Esta é a casa que Tom construiu.
- Esta é a casa que o Tom construiu.

Hidrolik alanda yaptığı notları yanlız

Estamos sozinhos no campo hidráulico

Hata yaptığı için ona gülme.

- Não ria dele por cometer um erro.
- Não riam dele por ter cometido um erro.

Onun ne yaptığı umurumuzda değil.

- Nós não nos importamos com o que ele faz.
- Não nos importamos com o que ele faz.

Tom yaptığı şey için cezalandırılacak.

Tom será punido pelo que fez.

Tom yaptığı şeyden gurur duyuyor.

Tom está orgulhoso do que fez.

Tom'un yaptığı aynı şeyi yapardım.

Eu teria feito a mesma coisa que Tom fez.

Tom'un yaptığı yemeği nasıl sevdin?

- O que você achou da comida que Tom fez?
- O que vocês acharam da comida que Tom fez?

Onu Tom'un yaptığı oldukça belliydi.

Era bem óbvio que tinha sido o Tomás que fez isso.

Bence Tom'un yaptığı çok cesurca.

Acho que o que Tom fez foi muito corajoso.

Bence Tom'un yaptığı çok aptalca.

Acho que o que Tom fez foi muito estúpido.

Herkes Tom'un yaptığı hakkında konuşuyor.

Todo mundo está falando sobre o que Tom fez.

Bu, zengin insanların yaptığı şey.

- É o que as pessoas ricas fazem.
- Isso é o que as pessoas ricas fazem.

Tom'un yaptığı çok yardımcı oldu.

O que Tom fez ajudou muito.

Yaptığı yaban mersinli pasta lezzetliydi.

O seu bolo de mirtilo estava delicioso.

Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.

Esta é a escola onde ela está dando aula.

Tom yaptığı işten mahcup oldu.

Tom está envergonhado pelo que fez.

Tom, yaptığı için özür diledi.

Tom se desculpou pelo que fez.

Tom'un yaptığı ev gerçekten hoş.

A casa que Tom construiu é realmente linda.

Tom'un yaptığı tarzda sorun nedir?

O que há de errado com o jeito que o Tom faz isso?

Tom bunu yaptığı için cezalandırılmadı.

O Tom não foi punido por ter feito aquilo.

Onun yaptığı şey yanlış değil.

O que ele fez não é errado.

Onu yaptığı için Tom'a kızgınım.

- Eu estou furioso com Tom porque ele fez isso.
- Estou com raiva do Tom porque ele fez isso.

Tom'un yaptığı şey beni kızdırıyor.

O que o Tom faz me deixa irritado.

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

Os babuínos e orangotangos fazem isto,

Bay Jones eşinin yaptığı çorbayı tadıyor.

O Sr. Jones está provando a sopa que a sua mulher fez.

Tom'un yaptığı her şeyi yapmak istiyorum.

Eu quero fazer tudo o que Tom fez.

Tom ne yaptığı hakkında yalan söyledi.

Tom mentiu sobre o que ele esteve fazendo.

Tom sadece yaptığı hatayı itiraf etti.

Tom acabou de admitir que cometeu um erro.

Bu, Tom'un bize ödeme yaptığı iş.

Este é o trabalho pelo qual o Tom nos paga.

Bu onun kendisinin yaptığı bir bebektir.

Esta é uma boneca que ela mesma fez.

Herkes Tom'un ne yaptığı hakkında konuşuyor.

Todos estão falando sobre o que o Tom fez.

Onun büyük bir hata yaptığı açık.

Está claro que ele cometeu um grande erro.

O tam olarak Tom'un yaptığı şey.

É exatamente isso que Tom está fazendo.

Tom'u yaptığı şeyin kasıtlı olduğunu düşünüyorum.

Eu acho que o que Tom fez foi intencional.

Tom Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapıyor.

Tom está fazendo a mesma coisa que Mary está fazendo.

Anneannemin benim için yaptığı paellaları özlüyorum.

Sinto saudade das paellas que a minha avó fazia.

Tom bunu yaptığı için özür diledi.

O Tom pediu desculpas por fazer isso.

Tom'un yaptığı şey oldukça dikkat çekiciydi.

O que o Tom fez foi memorável.

Onun ne yaptığı konusunda hiçbir fikri yok.

- Ela não tem ideia do que está fazendo.
- Ela não faz ideia do que está fazendo.

Tom, Mary'nin yaptığı pastadan bir parça yedi.

Tom comeu um pedaço do bolo que Maria fez.

Tom'un yaptığı şeyi nasıl yaptığını çözmeye çalışıyordum.

Eu tenho tentado descobrir como o Tom fez o que fez.

Tom'un yaptığı şeyi yapmasına devam etmesini istiyorum.

Quero que Tom continue fazendo exatamente o que está fazendo.

O, genellikle yaptığı gibi, anahtarını masaya bıraktı.

Ele deixou a chave dele na mesa, como de costume.

Ben herhalde Tom'un yaptığı aynı şeyi yapardım.

Eu provavelmente teria feito a mesma coisa que Tom fez.

Tom'un yaptığı her şey beni rahatsız ediyordu.

Tudo o que o Tom fez me aborreceu.

Bu sefer Tom'un yaptığı yanına kar kalmayacak.

Desta vez, o Tom não vai sair ileso.

Başka herkesin yaptığı gibi aynı şeyi yaptık.

Nós fizemos a mesma coisa que todo mundo fez.

Bu onun çocukluğundan beri yaptığı bir şeydir.

Isso é algo que ela faz desde criança.

Onun yanlış bir şey yaptığı olası değil.

É improvável que ele tenha feito algo de errado.

Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

O Tom faz, basicamente, a mesma coisa que a Mary faz.

Tom onun yaptığı şeyi yaptığına pişman değildi.

O Tom não se arrependeu por ter feito o que ele fez.

Tom bunu yaptığı için para cezasına çarptırılacak.

O Tom será multado por fazer isso.

Mary'nin yaptığı pasta börekler usta aşçıları aratmıyor.

Maria tem o toque do padeiro.

Çiftlerin bağlarını kuvvetlendirmek için yaptığı bir düettir bu.

É um dueto entre pares para fortalecer o seu elo.

Sivil toplum kuruluşlarına yaptığı beş milyar dolarlık yatırımla.

Com cinco mil milhões de dólares investidos em ONG.

Bunlar babam Philip'in sizin için yaptığı büyük işler.

Esses são os grandes feitos que meu pai, Felipe, vos fez.

"Tom'la konuşuyordum." "Ne hakkında?" "Mary'nin ne yaptığı hakkında."

"Eu estava conversando com Tom agora há pouco." "Sobre o quê?" "Sobre o que a Mary fez."

Tom'un ne yaptığı hakkında herhangi bir fikri yoktu.

Tom não fazia ideia do que estava fazendo.

Bana yardım etmek için yaptığı teklifi reddetmek niyetindeyim.

- Tenciono declinar a oferta dele para me ajudar.
- Tenho intenção de declinar a sua oferta para me ajudar.

O, her zaman yaptığı gibi neşeyle onu selamladı.

Ela o cumprimentou alegremente como sempre fez.

Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.

Pedi ao Tom que fizesse a mesma coisa que a Mary estava fazendo.

Niye bu şekilde yaptığı hakkında bir fikrim yok.

Não faço ideia do por que ele fez o que ele fez.

Türklerin yaptığı savaşları kayıt etmeme gibi bir özelliği var

Os turcos têm o recurso de não registrar guerras

Derken, yaptığı 126 riskli işlemin tamamından başarılı şekilde çıkıyor

Em seguida, ele sai com êxito de todas as 126 transações arriscadas que fez.

İnsanı evrenin merkezine koyan Leonardo'nun yaptığı Vitruvius Adamı Çizimi

O desenho do homem vitruviano de Leonardo que coloca o homem no centro do universo

Ve bu iki dahinin ortak yaptığı çalışma malesef yok

E, infelizmente, a colaboração desses dois gênios não existe.