Translation of "Yaptığı" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Yaptığı" in a sentence and their japanese translations:

-Tom'un yaptığı şekilde-

そのやり方は

Yaptığı işten memnundu.

彼は自分が成し遂げた仕事で満足していました。

- Onun yaptığı şey yanlış değildi.
- Yaptığı yanlış değildi.

彼のしたことは間違っていない。

- Okuyormuş gibi yaptığı belliydi.
- Yalandan okuyor gibi yaptığı anlaşılıyordu.

彼は単に読むふりをしていたとわかった。

Mimarinin yaptığı şey budur.

それが建築の役目です

Kendi elleriyle yaptığı ev.

父が自分の手で建てた家でした

Onun yaptığı yasalara aykırıdır.

彼の行為は法律に背いている。

Onun yaptığı yasal değil.

彼の行為は法律に背いている。

O onun yaptığı resimdir.

あれは彼が書いた絵です。

Onun onu yaptığı bellidir.

彼がそれをやったことは明らかだ。

Yaptığı kekin tadına baktım.

彼女が作ったケーキを試食した。

Tom yaptığı şeyi durdurdu.

トムは行動をやめた。

Onun yaptığı şeyi sevmiyorum.

私は君がやったことが気に入りません。

Tom'un yaptığı ev harika.

トムの建てた家はすばらしい。

Jack'in bütün yaptığı uyumak.

ジャックはただ眠るだけだ。

Bu Mary'nin yaptığı resim.

これはメアリーの書いた絵です。

Bu onun yaptığı resimdir.

これが彼の描いたものだ。

Yaptığı şey kesinlikle fauldü.

彼がした事が違反でなくて何だろう。

- Yaptığı eylemlerin haklı olduğunu düşünüyorum.
- Yaptığı eylemlerin doğru olduğunu düşünüyorum.

私は彼の行動が正しかったと思います。

- Yaptığı hatayı arpacı kumrusu gibi düşündü.
- Yaptığı hatayı kara kara düşündü.

彼は自分のやった誤りを気にやんだ。

Doğanın ustalıkla yaptığı bu şekiller

自然の非常に巧みな造形は

Frankl Nietzsche'den yaptığı bu alıntıyı

フランクルがこのニーチェの名言を通して 伝えたかったのが

Hata yaptığı için ona gülme.

- 間違ったからといって彼のことを笑うな。
- 間違えたからと言って彼をあざ笑うな。
- 間違えたからといって、彼の事を笑うな。

Onun yaptığı şey yanlış değil.

彼のしたことは間違っていない。

Onun ne yaptığı umurumuzda değil.

- 彼が何をしようと我々は気にしない。
- 彼が何しようとわれわれは気にしない。

Bu, sekreterimin yaptığı araştırma olabilir.

これはもしかして私の秘書の研究かもしれません。

Yaptığı hileyi yanına kar bırakmamalısın.

彼が人をだますようなことをするのをほっといてはいけない。

Tom'un yaptığı hiçbir şeyi sevmiyorum.

- トムのすることは何もかも好きじゃない。
- トムのやることなすこと全てが気に食わない。

Öyle yaptığı için oğlumdan utanıyorum.

- 私の息子がそんなことをしでかしたことを恥ずかしく思います。
- 私の息子がそんなことをしてしまって、面目ありません。

Halk, hükûmetin yaptığı israflara kızgın.

納税者は政府支出の無駄に怒っている。

O, annemin yaptığı bir şey.

これは母の作品の一つです。

Bu onun kendi yaptığı resimdir.

これは彼自身がかいた絵だ。

Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.

ここが彼女の教えている学校です。

Onun ne yaptığı umurumda değil.

彼が何をしようと構わない。

Onun bir hata yaptığı aşikar.

彼が誤りを犯したのは明白だ。

Tom Mary'nin yaptığı hataları gösterdi.

トムはメアリーの間違えていたところを指摘した。

Tom'un yaptığı ev gerçekten hoş.

トムの建てた家はすばらしい。

- Tom yaptığı her şeyde kendini beğenir.
- Tom yaptığı her şeyden keyif alır.

トムは何事も楽しんでやるんだ。

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

ヒヒやオランウータンと 同じ

Ancak yaptığı şey tam da bu.

しかし まさにそんな構造に なってしまったのです

Doğu Prusya'ya yaptığı yiyecek arama baskınlarının

東プロイセン への彼の採餌襲撃 がロシアの攻撃を引き起こしたように見えた

Tom yaptığı her işte iyi yaptı.

トムは自分のしてきた全ての仕事において常に成功を収めている。

O, yaptığı şey için yönetime sorumludur.

彼は経営陣に対して、彼が何をするのか説明する責任がある。

O onu yaptığı için oldukça azarlanabilir.

- 彼はそんな事をすれば叱られても当然ですよ。
- 彼はそんなことをすれば叱られても当然です。
- 彼はそんなことすれば叱られても当然です。
- 彼がそんなことをすればしかられても当然です。
- そんなことをすれば彼はしかられて当然です。

Onun büyük bir hata yaptığı açık.

彼が大きな間違いをしたことは明らかだ。

Onun kendi yaptığı bir resim var.

彼が自分で描いた絵がある。

Bu, Mary'nin kendisi tarafından yaptığı elbise.

これはメアリーが自分で作った服です。

Bunlar Mary'nin kendi başına yaptığı elbiseler.

これはメアリーが自分で作った服です。

Orada Bay Jones'in yaptığı kapıyı görüyorsunuz.

そこにジョーンズさんが建てた門が見えます。

Bay Jones eşinin yaptığı çorbayı tadıyor.

ジョーンズ氏は奥さんが作ったスープの味見をしている。

Bu onun kendisinin yaptığı bir bebektir.

これは彼女が自分で作った人形だ。

Bu onun kendi yaptığı bir bebek.

これは彼女が自分で作った人形だ。

Bu onun kendi yaptığı bir çantadır.

これは彼女が自分で作ったバッグです。

Bu onun kendi yaptığı bir resimdir.

これは彼が自分で描いた絵です。

Tom yaptığı şeyi yapabileceğini asla düşünmedi.

トムはたった今自分のしたことができるとは、自分でも思ったことがなかった。

Yosemite Park'ta da insanların yaptığı genellikle bu.

快適で自然なことのように 感じていました

Mary her zaman yaptığı her şeyde başarılıydı.

メアリーはこれまでやってきたことはすべて、いつも旨く行った。

Onun niçin öyle yaptığı benim anlamamın ötesinde.

なぜ彼がそれをやったかがわからない。

Böyle bir şey yaptığı için çılgın olmalı.

そんなことをするとは彼は頭がおかしいに違いない。

Bu onun kendi yaptığı bir resim mi?

これは彼が自分で描いた絵ですか。

Yaptığı delilikten daha az bir şey değildi.

彼がしたことは狂気の沙汰としか言いようがなかった。

Genellikle yaptığı gibi o bir hata yaptı.

彼にはよくあることだが、間違いを犯した。

Tom, Mary'nin yaptığı pastadan bir parça yedi.

トムはメアリーが焼いたケーキを一切れ食べた。

Onun bana yaptığı şeyi ben Tom'a yapmayacağım.

私は、トムにされたことをトムにはしません。

Yaptığı ilk şey, bağcıklarını çözüp ayakkabılarını kaldırmaktır.

最初に、彼は靴ひもをほどいてくつを脱いだ。

O, bu günlerde yaptığı araştırmayı ihmal ediyor.

彼はこの頃研究を投げやりにしている。

Tom'un yaptığı şeyin bu olduğuna emin misin?

本当にあれがトムのしてたことなの?

Bu onun çocukluğundan beri yaptığı bir şeydir.

これは彼女が子供の頃からやって来たことだったのだ。

İnsanlar onun yaptığı her hareketi fark ediyorlar.

あの人の一挙手一投足が注目の的です。

Çözdüğü bir keşmekeşten veya yaptığı bir konuşmadan dolayı

政治やビジネス界のリーダーが 惨事に対処し

Çiftlerin bağlarını kuvvetlendirmek için yaptığı bir düettir bu.

‎つがいのサルが ‎一緒に歌って絆を深める

Tom her zaman yaptığı her işi iyi yaptı.

トムはこれまで手をつけた仕事はことごとく成功した。

Her zaman yaptığı işte istediği kadar zaman harcar.

彼はいつも何をするにしてもゆっくりやる。

O sık sık yaptığı gibi bir hata yaptı.

彼にはよくあることだが、間違いを犯した。

O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

彼は父親と同じやり方で仕事をした。

Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.

彼は欠点があるにもかかわらず、だれからも尊敬されている。

Onun daha sonra yaptığı benim için oldukça sürprizdi.

彼が次にしたことは、私にはまったくの驚きだった。

Bana yardım etmek için yaptığı teklifi reddetmek niyetindeyim.

私を助けようという彼の申し出を断るつもりです。

Belediye başkanı onun şehre yaptığı hizmetleri kabul etti.

市長は市に対する彼女の貢献に感謝した。

O, her zaman yaptığı her şeyde acele eder.

- 彼はすることは何でもゆっくり時間をかけてする。
- 彼のすることは何事においてもマイペースだ。

George işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

ジョージは父親と同じやり方で仕事した。

Onların yaptığı araştırmalar, Amerikalıların Japonya ile ilgilenmediğini gösteriyor.

彼らが行った調査によると、アメリカ人は日本に興味を持っていないことがわかる。

Japon halkının Noel'i Amerikalılar'ın yaptığı şekilde kutlamadıkları söylenilmektedir.

日本人はアメリカ人のようにはクリスマスを祝わないそうだ。

Genelde, Tom neredeyse yaptığı her şeyde uyumlu bir insandır.

概して、トムはやることほとんど全てにおいてのんびりした人間だ。

Mochida'nın elinden geleni yaptığı doğru ama yeterince dikkatli değildi.

なるほど持田は最善を尽くしたが、注意力が足りなかった。

O, tavuğun civcive yaptığı gibi o çocuğun üzerinde süzülüyor.

彼女はその子につきまとって、うるさく世話を焼く。

Onun benim için yaptığı şey için minnettarlığımı dile getirmiştim.

私は彼がしてくれた事に対して礼を述べた。

Bir çocuğu iyi bir şey yaptığı için yeterince övemezsin.

子供が何かを立派にやったら、いくら誉めても足りないものだ。

''Bir adamın gerçek hazinesi bu dünyada yaptığı iyi işlerdir''

「世のための良い行いこそが 人の本当の富である」

Andrew yaptığı ilk şey, kardeşi Simon bulmak ve onu anlatmaktı.

彼はまず、兄弟のシモンを見つけて言った。

Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.

彼の欠点にもかかわらずサムはとても好ましい人物だ。

Onun, elinden geleni yaptığı doğru ama o yeterince dikkatli değildi.

彼は確かに最善を尽くしたが、注意が足りなかった。

Fakat bu, sihirli mantarın Ben ve Kirk'e yaptığı etkinin tam tersi.

マジックマッシュルームは ベンとカークに 正反対の効果を及ぼしました

General Hoche'nin kadrosuna yaptığı bir büyüden sonra, General Lefebvre'nin crack öncü

ホッシュ将軍のスタッフに呪文をかけた後、彼はルフェーブル将軍のクラックヴァンガード

- Yaptığı hareket beni çileden çıkardı.
- Onun davranışı feci şekilde tepemi attırdı.

彼の振る舞いに腹が立った。

- Tek yaptığı kızların önünde hava atmak.
- O sadece kızların önünde gösteriş yapıyor.

彼は女の子の前でかっこつけてるだけさ。

O, proje üzerinde yaptığı kaybı finanse etmek için erkek kardeşinden borç aldı.

彼は、その事業での損失のやりくりをつけるため、兄弟から金を借りた。

Sadako, en iyi arkadaşı Çizuko'nun ona altın yaldızlı kâğıttan yaptığı turnaya baktı.

禎子は、親友のチズコが自分のために折ってくれた金色の鶴に目をやった。