Translation of "Damla" in English

0.011 sec.

Examples of using "Damla" in a sentence and their english translations:

Bir sürahi damla damla doldurur.

A jug fills drop by drop.

Bir damla bir damla daha iki damla etmez, daha büyük bir damla eder.

One drop plus one drop makes a bigger drop, not two.

Her damla önemli.

Every drop is important.

Bir damla yağmur hissettim.

I felt a drop of rain.

Koyun damla hastalığından ölüyor.

The sheep is dying of gid.

Bir damla su yok.

There is not a drop of water left.

Bardağı taşıran son damla.

The last straw breaks the camel's back.

Tamam, sadece bir damla.

OK, just a drop.

Bu, bardağı taşıran son damla!

- That's the last straw!
- That's the last straw.

Bu, okyanusta sadece bir damla.

It's a mere drop in the ocean.

Hayatımda bir damla bile içmedim.

I never drank a drop in my life.

Sadece birkaç damla yağmur düştü.

Only a few drops of rain have fallen.

Alnından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down her brow.

Sırtından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his back.

Boynundan bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his neck.

Burnundan bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his nose.

Şakağından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his temple.

Yanağından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his cheek.

Bu, bardağı taşıran son damla.

- This is the last straw!
- This is the last straw.

Bir damla bile gözyaşı dökmeyeceğim.

I will not even cry one tear.

Bildiğimiz bir damla, bilmediğimiz bir okyanus.

What we know is a drop. What we don't know is an ocean.

Bu, bardağı taşıran son damla oldu.

It was the final straw.

Onun boynundan bir damla kan aktı.

A trickle of blood ran down his neck.

Tom'un yüzünden bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down Tom's face.

Tom'un sırtından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down Tom's back.

Şakağının kenarından bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down the side of his temple.

Onun böğründen bir damla ter aktı.

A drop of sweat ran down his side.

Yakalarsam, sadece birkaç damla mürekkep kullanmam yeterli,

And if it does, just add a few lines of ink to connect --

İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

Two tears fell down her cheeks.

Bir damla zehir 160 insanı öldürmeye yeter.

One drop of the poison is enough to kill 160 people.

Onun kahvesine bir damla aşk iksiri damlattı.

She slipped a drop of love potion into his coffee.

İki haftadır bir damla bile yağmur yağmadı.

There hasn't been a drop of rain in two weeks.

- Bizim iki hafta boyunca tek bir damla yağmurumuz olmadı.
- İki haftadır tek bir damla yağmur yağmadı.

We have not had a single drop of rain for two weeks.

Kontakt lenslerim gözlerimi kurutuyor. Damla mı kullanmam gerekiyor?

My contact lenses make my eyes dry. Should I use drops?

Tom tavana baktığında gözüne bir damla su düştü.

When Tom looked up to the ceiling, a drop of water fell into his eye.

- Devenin belini kıran son saman çöpüdür.
- Bardağı taşıran son damla.

The last straw breaks the camel's back.

Ne kadar acele edersen et, çaban sadece kovada bir damla.

No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket.

- Aşağı yukarı katlanabileceğimin hepsi bu kadar.
- Bu bardağı taşıran son damla.

This is about all I can put up with.

- Elbisemdeki gözyaşını gördüğümde bir damla gözyaşı döktüm.
- Elbisemdeki yırtığı gördüğümde göşyaşı döktüm.

I shed a tear when I saw the tear in my dress.

Bir damla sudan bir mantıkçı bir Atlantik veya bir Niagara'yı tahmin edebilir.

From a drop of water a logician could predict an Atlantic or a Niagara.

Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.

Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.

Uluslararası bir ticaret yasağı, o ülkenin ekonomisi için bardağı taşıran son damla olabilir.

An international trade ban could be the last straw for that country's economy.