Translation of "Bulabileceğini" in English

Nasıl bulabileceğini biliyorum.

I know how you can find out.

Ne bulabileceğini anla.

See what you can find.

Bunu ilginç bulabileceğini düşündüm.

- I thought you might find this interesting.
- I thought that you might find this interesting.

Tom'u nerede bulabileceğini biliyorum.

I know where you can find Tom.

Onları nerede bulabileceğini biliyorum.

I know where you can find them.

Onu nerede bulabileceğini biliyorum.

I know where you can find him.

Önce kimin bulabileceğini görelim.

Let's see who can find it first.

- Tom beni nerede bulabileceğini biliyor.
- Tom onun beni nerede bulabileceğini biliyor.

Tom knows where he can find me.

Tom hakkında ne bulabileceğini gör.

See what you can find out about Tom.

Tom'un onu bulabileceğini düşünüyor musunuz?

Do you think Tom can find it?

O tür parayı bulabileceğini düşünüyor musun?

Do you think you can come up with that kind of money?

Muhtemelen şirketimizde bir iş bulabileceğini düşünüyorum.

I think you could probably get a job at our company.

O mağazada ne bulabileceğini asla söyleyemezsin.

You never can tell what you might find at that store.

Eğer konuşmak istersen beni nerede bulabileceğini biliyorsun.

If you have the desire to talk, you know where you can find me.

Tom ne bulabileceğini görmek için külleri karıştırdı.

Tom dug through the ashes to see what he could find.

Tom başka bir iş bulabileceğini düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought he'd be able to find another job.
- Tom said that he thought he'd be able to find another job.
- Tom said that he thought that he'd be able to find another job.
- Tom said he thought that he'd be able to find another job.

Sen ne tür bir iş bulabileceğini asla söyleyemezsin.

You never can tell what kind of job you might find.

Tom, bunu yapmak için zaman bulabileceğini düşünmediğini söyledi.

- Tom said he didn't think he could find the time to do that.
- Tom said that he didn't think he could find the time to do that.
- Tom said that he didn't think that he could find the time to do that.

Toplantıdan önce bunu okumak için zaman bulabileceğini düşünüyor musun?

Do you think you can find the time to read this before the meeting?

Tom içmek için ne bulabileceğini görmek için buzdolabına baktı.

Tom looked in the fridge to see what he could find to drink.

Korkunç bir durum gelişti. Hükümetin tatmin edici bir çözüm bulabileceğini umuyoruz.

A horrendous situation developed. We hope the government can find a satisfactory solution.