Translation of "Bilinmeyen" in English

0.013 sec.

Examples of using "Bilinmeyen" in a sentence and their english translations:

Bilinmeyen bölgedeyiz.

We're in uncharted territory.

bilinmeyen bir bölgeye götürdü.

and into uncertain territory.

Tom, bilinmeyen bir sanatçıdır.

Tom is an unknown artist.

Bilinmeyen her şey şüphedir.

Everything unknown is doubted.

Bilinmeyen bölgede araba sürdük.

We drove through unfamiliar territory.

"Bilinen" "bilinmeyen"in karşıtıdır.

"Known" is the opposite of "unknown".

bilinmeyen işlevi olan objeler var,

we have objects of unknown function,

Sebebi bilinmeyen düşmeler yaşamaya başladım.

I began to experience a series of inexplicable falls.

Öngörülemeyen, beklenmeyen ve bilinmeyen için,

You need to have contingencies for the unforeseen,

Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.

His hobby is collecting strange butterflies.

Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.

Begging from unknown entities isn't wise.

Tom bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

Tom lives in the middle of nowhere.

O bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

She is living in the middle of nowhere.

Karıncaların bilinmeyen bir özelliği daha var

ants have another unknown feature

Bu benim için bilinmeyen bir ülkedir.

This is unknown country to me.

Tarih birçok bilinmeyen dâhinin hikayeleriyle doludur.

History is replete with the stories of unappreciated genius.

Çocuklarımdan biri bilinmeyen bir hastalıkla doğdu.

One of my children was born with some unknown disease.

Bilinmeyen bir düşman tarafından saldırıya uğruyoruz.

We are being attacked by an unknown enemy.

Dan bilinmeyen bir saldırgan tarafından öldürüldü.

Dan was killed by an unknown intruder.

Bu ne yeni ne de bilinmeyen.

This is neither new nor unknown.

Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.

An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.

Bilinmeyen bir hırsız, Fadıl'ı Kahire'deki evinde vurdu.

An unknown intruder shot Fadil in his Cairo home.

Bir kişi genellikle bilinmeyen her şeyden korkar.

Often a person fears everything unknown.

Göbekli Tepe'deki, hiç beklenmeyen ve daha önce bilinmeyen

We will see some examples of the world of Göbekli Tepe,

"X" sembolü genellikle matematikte bilinmeyen sayıyı temsil etmektedir.

The symbol "X" usually stands for an unknown quantity in mathematics.

Bilinen bir hata bilinmeyen bir gerçekten daha iyidir.

A known mistake is better than an unknown truth.

Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.

Dan restoran yakınında bilinmeyen bir adamla konuşurken görüldü.

Dan was seen talking to an unknown man near the restaurant.

Kim olduğu bilinmeyen bir adamın daveti üzerine gitti.

She went at the invitation of an unknown man.

Bilinmeyen bir kelimeye rastlarsanız, o kelimeye sözlükte bakın.

If you come across an unfamiliar word, look it up in your dictionary.

Bu şiir adı bilinmeyen bir şair tarafından yazılmıştır.

This poem was written by an anonymous poet.

Tom metroda bilinmeyen bir adam tarafından saldırıya uğradı.

Tom was attacked by an unknown man in the subway.

Lonesome George, türünün kalan son kaplumbağası, bilinmeyen nedenlerden öldü.

Lonesome George, the last remaining tortoise of his kind, died of unknown causes.

Dan Linda'yı evinin dışında bilinmeyen bir adamla konuştuğunu gördü.

Dan saw Linda talking to an unknown man outside her home.

Bilinmeyen bir nedenle, masadan kalktı ve şarkı söylemeye başladı.

For some unknown reason, he got up on the table and started singing.

İki bilim adamı bilinmeyen bir Tibet ifadesinin anlamı üzerinde tartıştı.

The two scholars wrangled over the meaning of an obscure Tibetan phrase.

- Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie bilinmeyen göndericiden bir mektup daha almayı dört gözle bekliyordu.

Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.

Onun buluşlarının büyük bir kısmı tarihe bilinmeyen olarak kalacağı tahmin edilmektedir.

It is estimated that a great number of his inventions remain unknown to date.

- Tom bilinmeyen bir yerdeydi.
- Tom kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeydi.

Tom was in the middle of nowhere.

Dan karısını öldürdü ve bunu bilinmeyen bir saldırganın işi olarak gösterdi.

Dan killed his wife and made it appear as the work of an unknown assailant.

Tom ve Mary bilinmeyen cümleyi arıyorlardı ve onun yazarının kim olduğunu merak ediyorlardı.

Tom and Mary were looking for the unknown sentence and were wondering who was its author.

- İnsanın bilmediği tek şey insanın kendisidir.
- İnsan için bilinmeyen tek şey insanın kendisidir.

The only thing that remains unknown to man is man himself.

Ölü doğumun birçok nedenleri bilinmeyen ya da tedavi edilemez olarak kalırken, ölü doğumun önlenmesi çok zordur.

Prevention of stillbirth is very difficult, as many causes of stillbirth remain either unknown or untreatable.

- Ben bilinmeyen bir yerde yaşıyorum.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde yaşıyorum.
- Ücra bir yerde yaşıyorum.

I live in the middle of nowhere.