Translation of "ödev" in English

Ben ödev sevmiyorum.

I don't like homework.

Ödev yapıyor olacağım.

I will be doing my homework.

Kız ödev yapıyor.

The girl is doing homework.

Bize ödev verilmedi.

We weren't given homework.

Neden ödev yapmıyorsun?

Why don't you do homework?

Ödev kolayca yapıldı.

The homework was easily done.

Ödev yapmayı sevmiyorum.

I don't like doing homework.

çaba ve ödev ister.

takes work, and it takes homework.

Yarın için ödev nedir?

What's the assignment for tomorrow?

Öğretmen bize ödev verdi.

The teacher gave us homework.

Bize bugün ödev verilmedi.

We weren't given homework today.

Bu eğlenceli bir ödev.

This is a fun homework assignment.

Ödev yapmak oldukça sıkıcı.

Doing homework is extremely boring.

Ödev yapmayı sever misin?

Do you like doing homework?

Otobüste ödev yapmak zordur.

It's hard to do homework on the bus.

- Öğretmenimiz bize çok ödev verir.
- Öğretmenimiz bize çok ödev veriyor.

Our teacher gives us a lot of homework.

Annesi ile birlikte ödev yaptığını,

and her and her mom do the homework together

Ödev gelecek Pazartesi teslim edilecek.

The homework is due next Monday.

Bu ödev fazla zaman gerektirecek.

This homework will require much time.

Öğretmenim genellikle çok ödev verir.

My teacher usually gives a lot of homework.

Bu ödev benim için zordur.

This homework is difficult for me.

Bu ödev çok uzun sürecek.

This homework will take very long.

Öğretmenimiz bize çokça ödev verdi.

Our teacher gives us a lot of homework.

Televizyon seyrederken ödev yapar mısın?

Do you do your homework while watching TV?

Öğretmenimiz bize çok ödev verir.

Our teacher gives us a lot of homework.

İngilizce öğretmenimiz genellikle çok ödev verir.

As a rule, our English teacher gives a lot of homework.

Ödev, düşündüğümden daha fazla vaktimi aldı.

The assignment took me longer than I had expected.

Küçük gruplar halinde ödev üzerinde çalışın.

Work on the assignment in small groups.

Bu kesinlikle ödev yapmaktan daha eğlenceli.

This is definitely more fun than doing homework.

Tüm hatalarını düzeltti. Ödev şimdi mükemmel.

He corrected all the errors. Now the report is perfect.

Herkese verdiği ödev yerine bunu yapabileceğimi söyledi.

said that I could take this instead of the assessment she gave everyone else.

O, ona verilen her ödev hakkında tartışır.

He argues about every assignment he's given.

Tom öğretmeninin ona çok fazla ödev verdiğini söylüyor.

Tom says his teacher gives him too much homework.

Bu akşam yapman gereken ne kadar ödev var?

How much homework do you have to do tonight?

Yakın zamanda 18 yaşında bir üniversite öğrencisine ödev verdim.

I recently gave an 18-year-old college student an essay.

Saat çoktan 2.30 oldu ama Maria hala masasında oturup ödev düzeltiyordu.

It was already 2:30 AM, but Maria was still sitting at her desk and correcting homework.

Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.

There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives.

Ödev yapmak için daha fazla vakit harcayan öğrenciler okulda daha iyi sonuçlara sahiptir.

Students who spend more time doing homework have better results in school.