Translation of "Verilmedi" in English

0.011 sec.

Examples of using "Verilmedi" in a sentence and their english translations:

Bize ödev verilmedi.

We weren't given homework.

Karar henüz verilmedi.

- The decision has not yet been made.
- The decision hasn't yet been made.

Hiçbir karar verilmedi.

No decision has been made.

Hiçbir yanıt verilmedi.

No answer was given.

Konuşmamıza izin verilmedi.

We weren't allowed to talk.

Başka ayrıntılar verilmedi.

No other details were given.

Bize bilgi verilmedi.

We weren't briefed.

Bana bilgi verilmedi.

I wasn't informed.

Ona karar verilmedi.

That hasn't been decided.

Tedavisine izin verilmedi.

He was refused medical treatment.

Okuldan izin verilmedi

We weren't allowed to fundraise on campus.

Ayrılmama izin verilmedi.

I wasn't allowed to leave.

Sessiz kalmasına izin verilmedi.

He was not allowed to remain silent.

Bize bugün ödev verilmedi.

We weren't given homework today.

Silah ihracatına izin verilmedi.

The export of arms was not allowed.

Bize çok bilgi verilmedi.

We weren't given much information.

Bana yeterli bilgi verilmedi.

I wasn't given enough information.

Hiçbir şeye karar verilmedi.

Nothing has been decided.

Binaya girmemize izin verilmedi.

We weren't allowed into the building.

Bize kuliste izin verilmedi.

We weren't allowed backstage.

Daha fazla ayrıntı verilmedi.

No further details were given.

Bana bir seçenek verilmedi.

I wasn't given a choice.

Bize bir seçenek verilmedi.

We weren't given a choice.

Bize bir şans verilmedi.

We weren't given a chance.

Tom'u görmeme izin verilmedi.

- I wasn't allowed to see Tom.
- I wasn't permitted to see Tom.

Neden gitmene izin verilmedi?

Why weren't you allowed to go?

Satış reklamıma cevap verilmedi.

My sales ad wasn't responded to.

Hiçbir şey bana verilmedi.

Nothing was given to me.

Yeni bir randevu verilmedi.

No new date was given.

Tom'a bir fırsat verilmedi.

Tom wasn't given a chance.

Bana bir şans verilmedi.

I wasn't given a chance.

Şarkı söylememe izin verilmedi.

I wasn't allowed to sing.

Benim girmeme izin verilmedi.

I wasn't allowed to enter.

Oturanların alana girmesine izin verilmedi.

- It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Inhabitants were not permitted to enter the area.

Kimsenin odadan çıkmasına izin verilmedi.

Nobody was allowed to go out of the room.

Henüz hiçbir şeye karar verilmedi.

Nothing has been decided yet.

Tom'un babasını görmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to see his father.

Üniversiteye kayıt yaptırmasına izin verilmedi.

He was not allowed to enroll in the college.

Tom'un onu görmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to see it.

O mağaraya gitmemize izin verilmedi.

We weren't allowed to go into that cave.

Tom'a asla bir şey verilmedi.

Tom has never been given anything.

Neden Tom'un gitmesine izin verilmedi?

Why wasn't Tom allowed to go?

Tom'un onu yapmasına izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to do that.

Bize adil bir şans verilmedi.

We weren't given a fair chance.

Noel kutlamamıza asla izin verilmedi.

We were never allowed to celebrate Christmas.

Tom'un takıma girmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to join the team.

Tom'a yardım etmeme izin verilmedi.

I wasn't allowed to help Tom.

Tom'un bunu yapmasına izin verilmedi.

Tom wasn't permitted to do that.

Tom'un yardım etmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to help.

Sami'nin içeri girmesine izin verilmedi.

Sami wasn't allowed in.

Bana daha önce hiç yatıştırıcı verilmedi.

I've never been sedated before.

Oraya kimin gideceğine henüz karar verilmedi.

- Who will go there is not yet decided.
- Who'll go there isn't yet decided.
- Who'll go there hasn't been decided.

Eski köpeğine Cookie adı verilmedi mi?

Wasn't your old dog named Cookie?

Onu görmek için bana izin verilmedi.

I wasn't permitted to see her.

Bana onları görmek için izin verilmedi.

I wasn't allowed to see them.

Onları görmek için bana izin verilmedi.

- I wasn't permitted to see them.
- I wasn't allowed to see them.

Onu görmem için bana izin verilmedi.

- I wasn't permitted to see him.
- I wasn't permitted to see her.

Bana seni görmek için izin verilmedi.

I wasn't allowed to see you.

Bana onu görmek için izin verilmedi.

I wasn't allowed to see him.

Teklifinizi onaylayıp onaylamayacağımıza henüz karar verilmedi.

It has not yet been decided whether to approve of your proposal.

Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

They were not permitted to cross into Canada.

Gazete muhabirlerine içeri girmesine izin verilmedi.

Newspaper reporters were not permitted inside.

Tom'un Mary'ye yardım etmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to help Mary.

Bize yiyecek ya da su verilmedi.

We weren't given food or water.

Onu yapmak için bana izin verilmedi.

I wasn't allowed to do that.

Tom bunu yapmaya çalışma şansı verilmedi.

- Tom wasn't given the chance to try doing that.
- Tom wasn't given the chance to try to do that.

Tom'a asla bunu yapma şansı verilmedi.

Tom was never given the chance to do that.

Sami'nin o soruları sormasına izin verilmedi.

Sami wasn't allowed to ask those questions.

Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.

It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.

Bu cümleyi çevirmek için kimseye izin verilmedi.

No one is allowed to translate this sentence.

Tom'un Mary'nin hastane odasına girmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed into Mary's hospital room.

Tom'un cezaevindeki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to visit his father in prison.

Bize hiç yiyecek ya da su verilmedi.

We weren't given any food or water.

Sana ve bana verilen şans Tom'a verilmedi.

- Tom wasn't given the chance you and I were given.
- Tom wasn't given the chance that you and I were given.
- Tom wasn't given the chance that you and I were.
- Tom wasn't given the chance you and I were.

Tom'un Mary'ye hiçbir şey anlatmasına izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to tell Mary anything.

Sami'ye annesini ziyaret etmesi için izin verilmedi.

Sami was not permitted to visit his mother.

Tom'a bunu yapması için henüz haber verilmedi.

- Tom hasn't been advised to do that yet.
- Tom hasn't yet been advised to do that.

Tom'a, masasında öğle yemeği yemesi için izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to eat lunch at his desk.

Kaptanı görmeye gitti ama onunla konuşmasına izin verilmedi.

He went to see the captain, but he wasn't allowed to speak to him.

Tom'a hapiste olan babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to visit his father who was in prison.

Tom'a bildiği her şeyi Mary'ye söylemesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to tell Mary everything he knew.

Tom'un bildiği her şeyi Mary'ye söylemesine izin verilmedi.

- Tom was not permitted to tell Mary everything he knew.
- Tom wasn't permitted to tell Mary everything he knew.

- Buna daha karar verilmedi.
- Henüz bu karara varılmadı.

- That decision hasn't yet been made.
- That decision hasn't been made yet.

Burslar artık geçen yıl olduğu gibi bu yaz aynı öğrencilere verilmedi.

This summer, no scholarships were awarded to students who received one last year.

Tom'u ziyaret etmek için hastaneye gittim ama onu görmeme izin verilmedi.

I went to the hospital to visit Tom, but I wasn't allowed to see him.

Ardından gelen göğüs göğüse savaşta onlara yer verilmedi, Osmanlı generallerinden biri birçok personel

In the ensuing melee, no quarter was given, with many in the Ottoman vanguard falling

- Tom'un Boston'daki işi alıp almayacağına hala karar verilmedi.
- Tom'un Boston'daki işi alıp almayacağı henüz kararlaştırılmadı.

Whether or not Tom gets the job in Boston is still very much up in the air.