Translation of "çalarak" in English

0.009 sec.

Examples of using "çalarak" in a sentence and their english translations:

Piyano çalarak geçimini sağlar.

He earns his living by playing the piano.

Keman çalarak hayatını kazanır.

She earns her living by playing the violin.

Çalgı çalarak geçimimi sağlıyorum.

I make a living playing music.

- Tom ekmeğini gitar çalarak kazanıyor.
- Tom geçimini gitar çalarak sağlıyor.

Tom earns his living as a guitarist.

Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.

The boomerang hurtled whistling through the air.

Tom ıslık çalarak yolda yürüdü.

Tom walked down the path, whistling a tune.

Piyano çalarak iki saat geçirdim.

I spent two hours playing the piano.

♪ Islak gülümsedin ıslık çalarak ♪

♪ You wet-smiled while whistling ♪

Neşeli şekilde ıslık çalarak caddede yürüdü.

He walked down the street whistling cheerfully.

Jim neşeyle ıslık çalarak arabasını sürdü.

Jim drove his car, whistling merrily.

Tom ukelelesini çalarak masanın kenarında oturuyordu.

Tom was sitting on the edge of the desk playing his ukulele.

Tom piyano çalarak aşk üzüntüsünü unutmaya çalıştı.

Tom tried to forget his love sorrow by playing the piano.

Müzik çalarak para kazanmaya ne zaman başladın?

When did you start making money playing music?

Ben müzik çalarak oldukça iyi para kazanırdım.

I used to make pretty good money playing music.

Tom her gün fagot çalarak pratik yapar.

Tom practices playing the bassoon every day.

Tom cadde köşelerinde gitarını çalarak para kazandı.

Tom earned money by playing his guitar on street corners.

Mary çit konusunda komşusu ile çene çalarak birkaç saat geçirdi.

Mary spent a couple of hours chinwagging with her neighbour over the fence.

Tom gün batımına bakarken rıhtımda tin whistle çalarak oturmayı sever.

Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.

Blok flütle Fikret Kızılok çalarak annemi taciz ettiğim yıllarda da oradaydı.

It was there at the time I harassed mom by playing Fikret Kızılok on a flute.

Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti,

A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.